HÜRRİYET ’de 6 Şubat günü 4. sayfada yayımlanan bir haber çok sayıda kadından tepki aldı.
Hürriyet’in 4 yıldır sürdürdüğü Aile İçi Şiddete Son Kampanyası nedeniyle temasta olduğu sivil toplum kuruluşlarından kadınların telefonla ilettiği şikáyet, ’300 erkekle aldatan kadına çocuk davası’ başlığı ile sunuluyordu. Bir boşanma davası ile ilgili bu haberin başlık dışında, spotunda ve ilk paragrafında vurgu bir hukuk davasının taraflarından biri olan bu kadının, kocasını 300 erkekle aldattığı iddiası üzerindeydi. Ve şikáyetler de haberin bir ’iddia’nın ’gerçek’ gibi sunulması üzerine kurulmasından kaynaklanıyordu.Hürriyet’te, daha önce, 1 Şubat 2008’de yayımlanan bir haberde olay şöyle anlatılıyordu: "Şebnem Berrak A takma adıyla yazdığı ’Çıplak Tenimin Hafızası’ adlı kitapta 300erkekle yaşadığı ilişkilerini anlatan İngilizce öğretmeni Yeliz Y.’nin eşi, açtığı boşanma davasında Prof. Dr. Zekeriya Beyaz ile Prof. Dr. Arif Verimli’nin tanık olmasını istedi." Bu haberin, sonunda ise, Yeliz Y.’nin avukatının ’kitabın yazılmış olmasının bu olayların yaşanmış olduğu anlamına gelmediğini’ söylediğini öğreniyorduk. Ve dava sürüyordu.Yani ilk haberdeki iddia, ikinci haberde gerçeğe dönüşmüş ve sürmekte olan bir boşanma davasında, bir anlamda hüküm Hürriyet’in attığı başlıkta verilmişti. Bu kuşkusuz yanlış; birkaç nedenle. İddiayı sanki gerçekmiş gibi sunmak ciddi bir gazetecilik hatası. Bunun ötesinde haberin başlığında, spotunda ve ilk paragrafında, vurgunun, davanın taraflarından biri tarafından reddedilen ’300 erkekle aldatmak’ iddiası üzerinde yoğunlaşması, bu haberin yayımlanmasının asıl nedeninin dava değil, 300 erkek konusu olduğunu ortaya koyuyor. Bu, kuşkusuz izlenmesi gereken, insanların üzerinde konuşacağı ve ilgiyle okunacak haber, çünkü tüm insani boyutları barındırıyor ama haberin yayımlanma şekli böyle olunca, okurların tepkisini kaçınılmaz oluyor. Üstelik okur da ne olduğunu tam olarak anlayamıyor.Konuyla ilgili sayfaların sorumlusu olan Editör Ayhan Atakol şunları söyledi: "Sayın Tüzecan, ’300 erkekle aldatan kadına çocuk davası’ başlığı, sürmekte olan bir davayı anlatmıyor. Tam tersine yeni açılan bir davayı belirtiyor. Okuyucularımızın ’300 erkekle aldatan kadın’ tamlamasına tepkileri doğrudur. Kurmaca bir eserin kahramanı, yazarın kendisiymiş gibi yansıtılıyor." Habere değil duruma itirazHÜRRİYET ’in cuma günleri yayınlanan ekinde 18 Ocak 2008 günü bir haber yayımlandı. Haberde, yurtdışındaki bir alışveriş sitesinin ucuz fiyatla kozmetik ürünleri ve parfümeri sattığı anlatılıyordu.Bu haberin yayımlanmasında ve haberin kendisinde en ufak bir sorun yok; tüketiciye uygun fiyatla ürün bulma önerileri getirmek, ’işe yarayan’, ’kullanılan’ haber gazeteciliğinin işlevleri arasındadır. Ancak yine de, bu habere gösterilen bir tepkiden söz etmem gerek. Haberde doğrudan etkilenen Kozmetik Sanayii Derneği adına Yönetim Kurulu Başkanı Musa Yahya uzun bir mesaj gönderdi.Yahya’nın, söz konusu alışveriş sitesi ile ilgili iddialarını ve bu haberin aslında yayımlanmaması gerektiğine ilişkin değerlendirmelerini bir kenara bırakmamız gerekiyor, çünkü gerekçelerinin yerinde olduğunu söylemek zor.Kozmetik Sanayii Yönetim Kurulu Başkanı’nın habere değil duruma ilişkin iki eleştirisini aşağıda aktarıyorum: Türkiye’ye ithal edilen tüm ürünler için Sağlık Bakanlığı’ndan izin alınmaktadır. Halbuki sizin tavsiye ettiğiniz siteden yapılan tüm alışlarda böyle bir denetim söz konusu değildir.Türkiye’ye ithal edilen kozmetik, parfümeri ürünleri için ithalatçı firmalar yüzde 41 tutarında vergi ödemektedir. Bu siteden alışveriş yapanlar böylelikle vergi kaçakçısı durumuna düşmektedirler.Not: Karşı tarafın konuyla ilgili görüşü olursa, ona da bu sütunlarda yer vereceğiz.Yorumsuz: Okur’dan haber analiziTamer Kayacıklı: "2 Şubat 2008 günü saat 11:36:52’de, hurriyet.com.tr’nin "Hürriyet Haber Alarmı" hizmetinizde şu haberi gördüm: "Tekne kaptanı 50 yaşındaki Asuman Erel, Tayland’dan İstanbul’a dönerken havalimanında ek bagaj için talep edilen ücreti ödemeyince başı derde girdi... Erel olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürdü..." Haberin tamamını kendiniz okuyabilirsiniz. Şunları merak ediyorum: Tayland bir ülke, İstanbul bir şehirdir; Tayland’dan Türkiye’ye veya Bangkok’tan İstanbul’a dönülür, Her yerde ek bagaj ücrete tabidir, Her yerde itiraz ederseniz konu polise intikal eder,Her yerde ödemeler ülke parası ile yapılır, Konu AİHM’ne intikal ettirilmişmiş... Olayda tüm iç hukuk yolları tükenmemiş, üstelik olay Tayland’da vuku bulmuş, muhatap Katar şirketi: AİHM ne yapacak? Yoksa kaptan Katar ve Tayland’ı Avrupa ülkesi ya da AİHM’nin Marmaris Sulh Hukuk Mahkemesi mi zannediyor? AİHM’ye her avukat başvuramaz, başvuru ücreti de tuzludur; 600 dolar için olay çıkartan biri gerçekten birkaç bin Euro mu ödedi?Bu habere ’Ek bagaja Tayland işkencesi’ başlığı neden konmuştur? Aslında kusur tamamen kaptanda değil mi?Kısacası bu haberi Hürriyet’e yakıştıramadım!"