Son yıllarda Türkiye’de denize ilginin artmasının önemli bir işareti, denizle ilgili yayınların ve bu yayınları hazırlayan kitapevlerinin sayısının artması.
Gün geçmiyor ki denizcilikle ilgili kaliteli bir kitap piyasaya çıkmasın. Geçen yıl ilki satışa sunulan Denizcinin Günlüğü, bu yıl da kitapçılarda yerini aldı. İlk bakışta bir ajanda gibi görünen Denizcinin Günlüğü, araştırılsa ulaşılması epey zaman alacak önemli denizcilik bilgileri de içeriyor.
Türkiye’deki yelken kulüpleri ile diğer amatör oluşumların çatı örgütü olan Amatör Denizcilik Federasyonu tarafından yayımlanan Denizcinin Günlüğü 2007, Sezar Atmaca tarafından hazırlanmış. Denizcilik ile ilgili birçok kitaba yazar ya da editör olarak imza atan, asli işi de kitap editörlüğü olan Atmaca’nın elinden çıkan bu günlük, gerçekten de denizle ilgisi olan olmayan herkesin büyük bir keyifle masasında bulundurması, çantasında taşıması gereken bir "araç".
Hafta hafta bölümlenen günlükte, denizcilikle ilgili 52 sayfa da bilgi var.
Örneğin bu haftanın başında, "Tekne Reisi Olarak Amatör Denizci", "Kaptan ve Reis" ve "Acemi Kaptan" başlıklı üç bölüm var. Üç bölüm de, denizle ilgili kitaplar yazan ya da denize emek verenlerin eserlerinden aktarılmış. Günlükteki tüm bilgi sayfaları böyle.
Örneğin, Acemi Kaptan, Mehmet Akif imzalı bir şiir:
Anlayacağınız Denizcinin Günlüğü, her tekneye, belki de aslında her eve lázım. Tüm iyi kitapçılarda satılıyor.
Halki insan gibi... ihtiyaçları hiç bitmiyor
Bu aylar genellikle zordur. Geçen mevsimin ardından teknede yapılacakları düşünürsünüz. Masraf kapıları birer birer açılır önünüzde; kış miskinliği hayatınıza girer. Tekneniz yakınlardaysa; onu yetimmiş gibi bırakmak, arada bir de olsa gitmemek, gidememek insanın içini sürekli tırmalar.
Gerçi pek kış gibi değil şimdi mevsim. Soğuyor, yağmıyor; yağıyor, ılık oluyor. Hálá kar yok ama Kilyos’ta her sabah donmuş bembeyaz çimenlere uyanıyoruz. Havaların iyi gitmesi nedeniyle İstanbul’da birçok tekne sahibi hálá hafta sonlarını teknelerinde geçiriyor. Gezgin Korsan adı altında internet üzerinden örgütlenen gezi yelkencileri her hafta sonu birlikte denize çıkıyor, planlar yapıyor, denizi birbiriyle paylaşıyor. İstanbul denizi nihayet yaşıyor...
Ben ise bunları yalnızca izlemekle yetiniyorum. Ama bir maruzatım var: Aralık ayının sonunda aileye yeni bir bebek katıldı. Gerçek bir bebek; Piraye Zeynep. Doğumu öncesinde ve sonrasında, haliyle Piraye’ye kilitlendik. Şimdilik gözleri koyu, yağlı bir lacivert; derin Ege suları gibi. Acaba annesinin yazın birkaç hafta boyunca Ege’nin, Piraye’nin de o sırada annesinin karnında olmasının etkisiyle mi?
*
Halki, Fenerbahçe’deki Setur Marina’da bağlı. Onun ve komşu teknelerin armaları, kışın keyifsiz rüzgárlarında ıslıkla bilmediğimiz şarkılar söylüyor sürekli. Bunlar biraz hüzünlü, biraz yalnız parçalar. Ama havaların yumuşaklığı hafta sonlarında marinayı şenlendirdiğinden Halki yalnızlığını pek hissetmiyor. Sanırım...
Mayıs sonunda Ege’ye inip, Ekim başında İstanbul’a döndü Halki. Gökova, Göcek dolaşıp durdu. Bizi bir düğüne taşıdı. Düğün sonrası yakamozlu Göcek sularında dolaştırdı. Havuzluğunda Orsa yazıları yazdım. Artık biraz büyüyen kızım Ütay, iskele kıç altındaki minik kamarasında uyudu kaç gece. Sadık bir ördek gibi Halki’nin etrafında yüzerken, Gökova’nın bir koyunda kolluklarından kurtuldu.
Şimdi, aileye katılan küçük yeni üyenin yaşam macerasında da Halki olacak. Üç yıldır bizim olan Halki geçen yazı şen geçirdi; önümüzdeki yazlarda da şen olacak.
Herkes için en iyisi bu. Çünkü kullanılmayan tekne hüzünlü olur. Aynı insan hüznü gibi, teknelerin hüznü de sorun yaratır. Açılan masraf kapısının arkasındaki fatura, hüzünlü teknelerde büyüdükçe büyür.
*
Bu ilkbaharda Halki’nin ufak tefek işleri olacak. İstanbul’a dönerken yediği çok sert hava güvertedeki birkaç noktada su sızıntısı olduğunu gösterdi. Onlara bakmak gerek. Belki bir oto pilot ve büyük ihtimalle yeni yelkenler gerekecek. İçerinin cilası, zehirlinin gözden geçirilmesi, su ve yakıt tesisatının yenilenmesi derken liste uzuyor, herhalde daha da uzayacak. Fatura belli değil henüz.
Halki de bir insan gibi; ihtiyaçları bitmiyor. Zaten bitmesin de... Çünkü Piraye ve Ütay onunla büyüyecek; bizler onunla ya da biraz daha büyük bir başkasıyla yaşlanacağız.