Deniz yağmacılarının müzesi İngiltere’de

Geçen hafta İngiltere kıyılarına vuran yüzlerce dev yük kutusu Devon halkı tarafından yağmalandı.

Fıçı fıçı şaraplar, yepyeni ve çok pahalı BMW motosikletler ve Nike spor ayakkabılar, Devon’un güzel kıyılarına akın eden yüzlerce kişinin evlerinde şimdi. Polis, bu malları alanların kayıt ettirmemeleri halinde hırsız durumuna düşeceklerini bildirse de, kimsenin taktığı yok.

İngiltere’nin Batı kıyılarında ve özellikle Devon’da yaşayanlar, yüzyıllar boyunca, fırtınaya yakalanan gemileri kayalıklara çekecek şekilde ateşler yakardı. Karaya vuran gemi yağmalanır, mürettebat can derdine düşüp kaçardı.

Kimse İngilizler’e hakaret ettiğimi sanmasın; bu işin müzesi de var Devon’da. Gezdim, biliyorum. Yani, geçen haftanın kıyı yağmasını büyük keyifle yapanların genlerinde var bu iş. O nedenle polisin Devon’da, batan geminin mallarına el koyanları kovalama, kovuşturma çabaları gerçekten nafile.

FİLM GİBİ

İngiltere Kraliyet Ressamları Derneği’nin kasım ayındaki son sergisinde izlenen resimlerden Caledonia, fırtınada kıyıya vurmuş bir yelkenli yük gemisinin son anlarını yansıtıyor. O tablo, bir filmin tek bir karesi olsa, ileride hava karardığında ellerinde meşalelerle çıkıp tüm yükü yağmalayacak Devon halkını izleyebilirdik.

Deniz yağmacılığının müzesini, tarihlerini dürüstçe yansıtmak adına kuran İngilizler, deniz sanatlarının da sergisini açıyor. Denizle ilgili olmak demek de bu zaten.

WEB SİTESİ VAR

İngiltere’de Kraliyet Deniz Ressamları Derneği denizle ilgili her konuyu; yelkenlileri, gemileri, plajları, denize girenleri resmedenler tarafından 1939 yılında kuruldu. 1946’dan beri Kraliyet Ailesi’nin himayesinde olan dernek, İngiltere Deniz Müzesi’nin sivil ve askeri denizciliği gelecek kuşaklara taşıyan çalışmalarına büyük destek veriyor.

Kasım ayındaki sergide izlenen yağlıboya tablolar arasında Belçika’da karides avlayanlar, Malta’da yükünü boşaltan bir dev tanker, Türkiye kıyılarında kıyıya bağlı iki küçük balıkçı teknesi de var.

Web adresi www.rsma-web.co.uk. Denizin mevsimlere, günün saatlerine, kişilere göre değişen yorumlarını izlemek için bakın.

Eş durumundan denize kavuşamayanlara önerilerimdir

Teknenizle önce tanışırsınız, sonra sözlenir, belki nişanlanır, ardından da evlenirsiniz. Ya da, geleneksel yollar bana uzak dursun diyenlerdenseniz, birdenbire tutulup gidersiniz; buna yıldırım aşkı denir bilirsiniz. Yıldırım nikáh ile evlenirsiniz tekneyle ve tüm evlilikler gibi bu da bazen iyi, bazen kötü gider.

Ayrılırsınız veya boşanırsınız ve genellikle bunun nedeni asıl eşinizdir. O, bu üçlü ilişkinin parçası olmayı reddederse, ya tekneden ya da ondan boşanmak zorunda kalırsınız. Bazen de soğuk barış ortamında, káh orada, káh burada durursunuz ki, en yorucusu budur. Bu durum sıradan ilişkilerde, iki arada bir derede kalma hali kadar can yakar, yorar ve sıkar. Üçlü bir ilişki gerçekten çok fazla gelir, gelebilir.

Teknesiyle yıldırım nikáh kıyan biri olarak şimdi size başarılı bir evliliğin sırlarını vermek istiyorum. En azından bu konuda öğüt verebileceğime olan inancım tam.

*

Öncelikle tekne sahibi olma kararını, teknenin boyu ne olursa olsun, insan olan eşiniz versin; bunu sağlayın. Teknenin ortak hayatınızı nasıl zenginleştireceği üzerinde uzun uzun durun. Bu hayatın tekne olmazsa nasıl tek renkli kalacağını, denizin insana neler kattığını, katacağını, maceranın, küçük de olsa bir tekne ile (unutmayın teknelerin işlevi önemlidir) nasıl hayatınıza gireceğini çok da öğretir gibi yapmadan anlatın. Bu süreç önemli. Bunu kesinlikle aceleye getirmeyin.

Sonra marinalara uğrayın, deniz kenarında dolaşın birlikte. Özellikle havanın güzel olduğu dönemleri seçin ki, tekneciliğin sefa kadar cefa işi olduğunu görmesin. Sakın ola ki, tekne ve deniz ateşi eşinizin gönlüne tam olarak düşmeden onu bir tekneye bindirmeyin. Tekneyi küçük bulacağından ve bu durumun, kocaman olabilecek deniz meyvesini dalında kurutup çitlembik kadar bırakacağını hiç aklınızdan çıkartmayın. Burada duygusal yığınak yapmaktan söz ediyorum anlayacağınız. Henüz soyut bir deniz kavramını hayata sokmaya çalışıyoruz.

Yavaş yavaş tekne türleri konusuna girin. Yelkenli, dıştan takma motorlu tekne, balıkçı teknesi, motorlu yat falan gibi kategorileri değerlendirirken, gönlünüzdeki asıl aslana, yelkenliye yöneltin onu ama yelkenliye daha bindirmeyin. İçini dar, kullanımını külfetli, güvertesini küçük bulacaktır. "Nerede güneşleneceğim" sorusuna verecek yanıt, ne şimdi ne de ilerde onu tatmin edebilir çünkü.

Duygusal yığınağın ardından esas saldırıya geçip, tekne konusunda onun karar almasını sağlama vakti yaklaşıyor... Yaklaşıyor da, işi bu kadar uzatırsanız karar alabilmeniz ya da aldırabilmeniz kesinlikle mümkün olmuyor, olamıyor; Mazhar Fuat Özkan’ın dediği gibi aynen.

*

Kimi dostlarım bütün yaşamlarını yukarıdaki süreci tamamlamaya çalışarak geçiriyor. Maddi anlamda herhangi bir sıkıntıları olmamasına rağmen, eş durumundan ötürü denize kavuşamıyorlar.

Benim naçizane verebileceğim öğüt şu: teknenizle yıldırım nikáh kıyın. Halki’yi Bodrum’da gördükten sonra bir telefon ile ilk onayı sağladım, ardından fotoğraflarla desteği arttırdım ve sonunda, ortak bir karar ile nikáh kıyıldı, Halki alındı. Çok da iyi oldu.

Ama ya ortak karar çıkmıyorsa... Basacaksın nikáhı kardeşim!

Alışırlar, alışıyorlar..
Yazarın Tüm Yazıları