DAD... Yani Denize Adam Düştü

Geçen yaz Gökova Körfezi’nin ortasında havanın kaldığında makine çalıştırmak istemediğimiz için Halki aheste aheste sürüklenirken, sıcaktan bunalıp denize atladım. Dümende Namık Kaptan vardı. Hız göstergesi 1 knot’un üstüne çıkmıyor, genellikle de altında kalıyordu.

Rüzgarsız havada yelkenleri sıskalaşmış, sallana sallana yerinde sayıyor gibi görünen Halki’nin ne kadar hızlı uzaklaştığını fark edince, arkadan çektiğimiz şişme botun ipini yakalayıp Halki’nin kıçına ulaştım; kendimi yine bıraktım. Halki, 12 tonluk cüssesi ve su yüzeyinden 1,5 metre yüksekliği ile rüzgarsız havada isteksizce sürüklenen teknem değil de, benden uzaklaşmaya çalışan hızlı bir gemi gibiydi. Yine bota tutunup, biraz sürüklenmeyi denedim; kollarım hemen pes etti.

Gökova Körfezi’nin ortasında yaşadığım gönüllü DAD, yani ’Denize Adam Düştü’, denemesi, gönülsüz DAD olasılığını ve bunun sonuçlarını bir kez daha ciddi bir şekilde düşünmemi sağladı

*

Geçen bir yılda, Türkiye’de benim bildiğim kadarıyla iki kere ölümlü DAD olayı yaşandı. Biri, önceki yaz sonunda Ege Denizi’nden yukarı, İstanbul’a doğru çıkan deneyimli bir yat reisinin teknesiyle beraber kayıp olması ile sonuçlandı. Diğeri, önceki hafta Ataköy’den açılan ve deneyimli olduğu söylenen bir amatör yelkencinin önce kaybı, sonra da cesedinin bulunması ile.

Dünyanın konuştuğu bir ölümlü DAD olayı ise, Volvo Okyanus Yarışı’na katılan Hollandalı bir profesyonel yelkencinin Atlas Okyanusu’nda güverteyi sıyıran büyük bir dalga nedeniyle denize düşmesi ve ardından ölü bulunmasıydı. Üstelik bu ölüm, yarışın bitmesine çok kısa süre önce yaşandığı için, tam bir şanssızlık örneği oluşturdu. Hollanda Deniz Kuvvetleri’ne bağlı bir firkateynin cenazeyi almak için kaza bölgesine gönderilmesi, bu ülkenin yelkene ve yelkencilerine verdiği önemi göstermesi açısından çok öğreticiydi.

DAD olayları deneyimli, deneyimsiz tanımıyor; deniz, nasıl güvertedeki incecik bir çatlaktan içeri sızıyorsa, aşırı güvenleri nedeniyle gevşek davrananları da acımasızca cezalandırıyor.

*

Geçen iki yılda Türkiye sularında yarış ya da gezi amaçlı yelken yapanların büyükçe bir bölümünün, teknelere bindikleri anda alınması gereken güvenlik önlemleri konusunda, en hafif deyim ile, gevşek davrandıklarını gördüm.

Örnekler çok; çocukların seyir sırasında can yeleği takmadan güvertede dolaşmasına izin verilmesi, sert havalarda teknedeki herkesin can yeleği takması konusunda ısrarcı olunmaması, yarışlarda, ekip üyelerinin güvenlik yeleği takmadan ve bu yeleğin ucunu her teknenin kıçından burnuna kadar uzanması gereken güçlü bir can hattına bağlamadan güverteye çıkıp çalışmaları, teknelerde seyir öncesi ve sırasında zaman zaman çok içki içilmesi ve bunun sonucunda da hem tekne hakimiyeti hem de anlık kararlarda yetersizliklerin doğması...

İstanbul’da meydana gelen son olayda, tek başına olmasına rağmen bu önlemlerin hiçbiri almadığını öğrendiğimiz yelkenci dostumuz, bu gevşekliğin bedelini ne yazık ki canıyla ödedi. Teknesi Armutlu açıklarında bulunduğunda makinesi rölantide çalışıyordu, balık tutulmuş ve sofra kurulmuştu. Tahminler, bu yelkencinin, bir nedenle denize düştüğü ve sonra da teknesine çıkamadığı yönünde. Yaklaşık 16 metre boyunda, denizden yüksekliği 1,5 metreyi geçen bir tekneye, yavaş yavaş da olsa sürüklenirken denizden çıkmak çok zor, hatta imkansız.

Ancak tüm bunlardan denizin tehlikeli olduğu sonucu çıkmasın tabii ki. Yelken, sağduyunun gerektirdiği önlemler alındığında, inanın, en az riskli yaşam seçimlerinden biridir. Siz her gün büyük şehirlerin çıldırtan yüksek tempolu trafiğine çıkıp, akşamları evinize salimen dönen insanlarsınız. Ama kendinize çok güvenirseniz, deniz patronun kim olduğunu hemen hatırlatıp, bedel ödetir.

KIZ KARDEŞLER YARIŞTA

Yalnızca kadınların katıldığı ilk yelken yarışması Bodrum’da başlıyor. Uluslararası boyutu ile öne çıkan yarışmaya Türkiye’nin yanı sıra Hollanda, İsrail ve Rusya’dan da tekneler ve ekipler katılıyor. Bu yılın sloganı "Kadınlar Mavi Açacak."

Türkiye’de ilk kez düzenlenen Uluslararası Kadınlar Yelken Kupası, pazartesi günü Bodrum’da başlıyor.

Turgutreis Bodrum Yat Kulübü’nün öncülüğünde düzenlenen yarışma, Bodrum’daki yat ve yelken kulüplerini bir araya getirmenin ötesinde, yurtdışındaki yelken kulüplerini de organizasyonun bir parçası kıldığı için Türkiye açısından da bir ilk.

Türkiye Yelken Federasyonu ile Uluslararası Yelken Federasyonu’nun takvimine de girmiş olan yarışın amacı "Yelkeni kadınlar arasında yaygınlaştırmak ve tanıtımını yapmak, diğer ülkelerin kadın yelkencilerinin katılımı ile hem yelkene hem de yöreye ilgi çekmek" olarak tanımlanıyor.

İsrail’den 2, Hollanda’dan 4, Rusya’dan 3 ve Türkiye’den 7 ekibin katılacağı yarış için kayıtlar bugün tamamlanacak. Yarın akşam Turgutreis Belediye Başkanı tarafından verilecek davet öncesinde, 9-13 yaş arası kızlar optimist sınıfında yarışacak. Kadınların yarışı ise pazartesi sabahı başlayacak ve dört günde yapılacak altı yarışın ardından şampiyon belirlenecek.

Hürriyet’in Medya Sponsoru olduğu yarışın bu yılki sloganı, "Kadınlar Mavi Açacak" olarak belirlendi.
Yazarın Tüm Yazıları