23 Haziran 2007
Her şey bundan 3 yıl önce başladı. CNN Türk’te yayınlanan "Yeni Gün Hafta Sonu" programında bir cumartesi sabahı Cumali Varer’i konuk etmiştik. Figaro Beneteau Sınıfı açık deniz yelken yarışlarını İstanbul’a getirmek istediğini anlatıyordu. İşte 3 yıl sonra yine bir cumartesi sabahı ve Ataköy Marina’dayız; ancak bu kez durum farklı. Figaro Beneteau tekneleri uzun bir yarışın ardından İstanbul’dalar. Onları izleyenler de...
Fransa’daki spor kanalları yelken yarışlarına büyük ilgi gösteriyor. Eurosport dahil olmak üzere 9 televizyon kanalı, Le Figaro başta olmak üzere gazeteler ve internet siteleri Hürriyet Cap Istanbul’u izlediler. Yani milyar Euro bütçe ayırsanız bu kadar çok medya kuruluşunun gündemine Türkiye’yi sokamazsınız. İşte spor ve sanata yatırımın farkı!
İstanbul Boğazı’nda yapılacak son yarış Hürriyet İstanbul Kupası...
Figaro Beneteau teknelerinin dışında 52 Türk teknesi de bu yarışa katılacak. Ben, Marsilya - İstanbul yarışının galibi sponsorluğunu Kone asansör şirketinin yaptığı, Kone Elevators teknesinde yarışacağım.
Teknelere dağılımının yapılacağı Kuruçeşme’deki Suada’ya vardığımızda bizi bir renk cümbüşü karşıladı. Ticari trafiğe kapatılan İstanbul Boğazı’nın o eşsiz güzelliğine yelkenin ne kadar çok yakıştığını bir kez daha düşündüm. Kone ile şampiyon olan iki genç yelkenci, Thierry ve Nicholas ile kısa bir tanışma faslından sonra yarış başladı.
Thierry ve Nicholas, şampiyon olmanın hafifliği ve keyfiyle yarışa başlıyorlar. Ama ilk saniyelerden itibaren ne kadar hırslı olduklarını da gösteriyorlar.
Nicholas, akıntıları ve karşı akıntıları ile tanınan Boğaz’da yarışırken, "İstanbul’da yelken yapmaktan daha güzel ne olabilir" diyor.
Tramolalarla bir kıyıdan diğerine boğazı "tırmanmaya" başlıyoruz. Benim görevim ağırlık yapmak. Yani her tramolada teknenin yattığı tarafın tersinde ve neredeyse teknenin dışında oturmak. Aslında teknenin dışına sarkmak desek daha iyi olacak. Kolay bir iş sanılmasın. Son derece keskin dönüşlerde seri biçimde hareket etmek çok önemli. Ve kol kuvveti gerektiriyor.
Kanlıca’ya varıldığında ufak bir gerginlik yaşıyoruz. Boğaz dar olduğu için iki üç tekne neredeyse üst üste yarışıyoruz. Ortalık gerginleşiyor. İstanbul trafiğinde çok alışık olduğumuz "yol hakkı" kavgası çıkıyor. Nicholas’a "Hep böyle mi olur" diye soruyorum; "Hayır burada kurallara uymamaya başladılar" diye cevap veriyor. Belli; Fransızları bile dağıtmış bu şehir.
Beykoz’dan dönüşte sinirler biraz gergin, çünkü yarışta geriye düştük. Son bir atakla dördüncü olmayı başarıyoruz. Suada’da yarış noktalanıyor. Sonrası tatlı bir söyleşi.
Nicholas ve Thierry çocukluklarından hatta bebekliklerinden beri yelken yaptıklarını anlatıyorlar. "Türkiye’de yelken hálá popüler değil, çünkü pahalı spor" diyorum, "Yanlış" diyor Thierry. Ona göre yelken, "Ne kadar ilgi gösterirsen o kadar ucuzlayan bir spor." Fransa hem açık deniz yelken yarışlarında, hem de tekne üretiminde çok ileri. Thierry "İlgi olduğu için tekne üretimi çok, bu sayede de herkes yelken yapabiliyor" diyor.
İkisi de Fransa’nın küçük sahil kasabalarında büyümüşler. Ama ilkokulda yelken dersi almışlar. Yani Fransa’da bu iş ilk önce okullarda başlıyor. Dönüş yolunda Kone’nin Genel Müdürü Pascal, İstanbul’u görünce nasıl da şaşırıp kafasındaki Türkiye imajının değiştiğini anlatıyor. İstanbul bir yana, hepsi Foça’daki karşılama törenini asla unutamayacaklarından bahsediyorlar.
İşte uluslararası bir spor etkinliğinin herkese nasıl dokunduğunun, dokunduklarını nasıl etkileyip dönüştürdüğünün güzel örneği. Zaten sporun bir amacı da bu değil mi?
İSTANBUL’DAN NOTLAR
Dünyanın en önemli yarışçılarını ağırladığımız geçen cumartesi gününün aslında ne kadar önemli olduğunun farkında mıyız? İşte birkaç tespit:
Marsilya Belediyesi bu organizasyona büyük destek veriyor. Marsilya’da müthiş bir Türkiye tanıtımı yapıldı. Peki İstanbul Belediyesi nerede? Sağa sola en olmadık şey için bile afiş asan belediye, bu organizasyona kenarından bile bulaşmamış. Maddi ve manevi hiçbir desteği yok. Acaba nasıl bir tanıtım aracı olduğunun farkında değiller mi? Bir belediye böyle bir organizasyona nasıl destek vermez? Hani İstanbul "dünya kentiydi" Sayın Başkan?
Hürriyet müthiş bir iş yaptı böyle bir organizasyona sponsor oldu. Yelken yarışlarına sponsor olmak bir prestij. Dünyanın en önemli şirketleri ile birlikte gerçek bir uluslararası yarışmada yer almanın değeri parayla ölçülemez. CNN Türk de yapılmayanı yaptı. Medya sponsoru olarak bu yarışı tüm gün yayınladı. Kim demiş Türkiye’de yelken yarışı seyredilmez diye. Yapınca oluyor ve seyrediliyor.
Fransızlarla kopukluk hatta kriz yaşadığımız bir dönemde böyle bir organizasyon çok önemliydi. Türkiye’nin kendini iyi tanıtması gerektiğinden bahsediyor ve sürekli tanıtım fonları kuruyoruz. Yurtdışında düzenlenen onlarca konferans çoğu zaman Türkiye’yi orada yaşayan Türklere anlatmanın ötesine geçemiyor. Oysa dünyanın en prestijli spor organizasyonlarından birini Türkiye’ye getirmek, yüzlerce Fransız’a Türkiye’nin aslında ne olduğunu anlatmanın en etkili yolu.
Yazının Devamını Oku 17 Haziran 2007
Bircan Akpınar: Gazetenizin bugünkü nüshasında, manşet olarak kullandığınız haberi çok basit ve ülke gündemi ile alakasız bulduğumu belirtmek istiyorum.
Yazının Devamını Oku 16 Haziran 2007
Siz bu gazeteyi okurken, Akdeniz’in en önemli açık deniz yarışı Hürriyet Cap İstanbul bitmiş olacak. 1520 deniz millik yarıştaki lider tekneler arasındaki fark dakikalar hatta saniyelerle ölçüldüğü için kimin birinci olduğunu ben henüz bilmiyorum. Ancak şu üç ekipten birinin kazanması güçlü olasılık: Capitol, Defi Mousquetaires ve Kone Elvators. Bu yarışın geçen yıl ilk kez yapıldıktan sonra çok kısa sürede olgunluğa erişmiş olması, bu yıl gerçekten Akdeniz’in en ciddi spor etkinliklerinden biri olması kuşkusuz çok sevindirici. Ancak ne yazık ki, işleri İstanbul’un ve Türkiye’nin tanıtımı olanlar, bu etkinliğin değerini tam anlayabilmiş değiller.
Bu bir Mavi Yolculuk ya da Akdeniz Gezisi değil. Tekneler küçük, ekipler iddialı, Akdeniz ve Ege tehlikeli; yani bu bir yarış. Tekneyi, insanı ve insanın tekneyle uyumunu sınayan bir yarış.
Fransa’nın ikinci büyük kenti olan Marsilya’dan kalkan 10 küsur metrelik tek tip Figaro Beneteau tekneleri sırasıyla Sicilya’da Trapani, İzmir’de Foça Limanları’na uğradıktan sonra Bozcada üzerinden Perşembe günü İstanbul’a vardılar. Bugün de İstanbul’da bir Boğaz Yarışı’na katılacaklar ve yelkenler bu kez İstanbul Boğazı’nda açacak.
Geçen pazar günü Foça - Bozcaada etabı için yeniden yelken basan teknelerden Capitol Alışveriş Merkezi birinci oldu. Rodolphe Jacq ve Christian Bos ekibinin teknesi Capitol 18 saat 35 dakika süren bu kısa etapta Defi Mousquetaires, Kone Elevators teknelerinin önünde birinci olarak tamamladı.
Pazar gece yarısına kadar 10 -12 knot hızında kuzey-kuzey batı rüzgarı ile ilerleyen filo, sabah 2.30’da Midilli’nin en batı ucu Sigri Burnu’nu döndü. Yarış komitesinden Guillaumme Rottee, "Sigri’yi döndükten sonra, sanki rotamızı Türkiye’ye kırdığımız biliniyormuş gibi gökyüzünde adeta bir ay yıldız oluştu" dedi heyecanla.
Ege Denizi’ndeki 110 millik bu etabın galipleri Rodolph Jacq ve Christian Bos başarıları ardından Bozcaada’da, ’’Midilli’nin en batı noktasında bir karar verdik; tüm filo açığa çıkarken biz kıyıya çok yakın kaldık ve sancak tarafımızdan çeken bir rüzgar aldık. Bu rüzgar tahminimizden daha da kuvvetli esti ve bizi filonun önüne çıkarttı. Sabaha karşı attığımız tramola ile tüm filoyu altımıza aldık ve kontrolü sağladık. Gün ağardığında bu stratejinin başarılı olduğunu gördük ve kazandık. Foça’da koyduğumuz ilk üç hedefine yaklaştık" dediler.
Yarış çarşamba günü, Çanakkale Boğazı’nı motorla geçen teknelerin Gelibolu’dan İstanbul için yelken basmalarıyla son etaba girdi. 140 millik bu etap ardından yarış perşembe günü Ahırkapı açıklarında sona erdi.
Yarış direktörü Jean-Marie Vidal bu etapla ilgili şunları söyledi: "Sırada kısa bir kıyı yarışı var. Bozcaada etabı taktik ağırlıklı geçti. Tekneler arasında çok fark olmadı. Bu etapta, Kone Elevators’ı takip eden tekneler, hafif hava taktikleri ile sıralamadaki yerlerini değiştirmeyi deneyecekler."
Denir ya; bu satırlar kaleme alınırken sonuçlar belli olmamıştı diye. Aynen öyle. Ama nihai sonuçla ilgili şu söylenebilir. Yarış, zamanlama açısından birbirine çok yakın seyreden teknelerin Marmara Denizi’ndeki mücadelesi ile belirlenecek. Son 140 milde hata yapan 1520 mildeki avantajını bir anda kaybedebilecek.
Marsilya’dan destek İstanbul’dan tık yok
Hürriyet Cap İstanbul yarışı ikinci yılında rüştünü kanıtladı. Dünyanın önde gelen yelken ülkesi Fransa’da, deniz - yelken - İstanbul üçlemesini kafalara iyice yerleştirdi. O Fransa ki, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda kafaların en karışık olduğu, karışıklığın Türkiye algılamasından kaynaklandığı bir yer. Algılama açısından dünyanın en seçkin sporlarından biri olarak kabul edilen açık deniz yelken yarışçılığı ile İstanbul’u böylesine örtüştüren, Hürriyet Cap İstanbul yarışına, İstanbul’un tanıtımından sorumlu olan hiçbir resmi kuruluş destek olmadı.
Bakmayın afişlerde gördüğünüz logolara. Onlar, yarışı düzenleyenlerin, örneğin Marsilya Belediyesi’nin verdiği destek karşısında mahcup olmamak için kondu oraya. O Marsilya ki, Ermeni asıllı Fransa vatandaşlarının en yoğun yaşadığı kent yani, Türkiye karşıtlığının en yoğun olduğu yerlerden biri. Belediye, kent merkezinde yer verdi, maddi destek verdi, bütün şehri afişlerle donattı. İstanbul Belediyesi ise Türkiye’nin Fransa’daki tanıtımı açısından çok önemli olan bu projede yalnızca logosu ile yer aldı sonuçta.
Herhalde çok meşguldüler, herhalde çok daha önemli işleri vardı.
Yazının Devamını Oku 9 Haziran 2007
Akdeniz’in iki ucunda iki yarış sürüyor. Amerika Kupası’na finalist sağlayan Louis Vuitton Kupası’nı Emirates Team New Zealand kazandı. Hürriyet Cap İstanbul’da ise Foça’ya ilk varan Kone Elevators oldu. Teknelerin, ekiplerin ve bütçelerin boyları farklı olsa da, denizle mücadelede en doğru kararları verip kazanma hırsı, 2 yarışı da, yelkenciler açısından çok önemli kılıyor.
Doğru; ölçekleri farklı... Her anlamda... Teknelerin boyları cüce ile dev kadar, takımların bütçeleri Türkiye ile Amerika kadar, ekiplerin büyüklükleri köy ile kent kadar farklı ama Louis Vuitton ve Amerika Kupaları ile Hürriyet Cap İstanbul, siyah ile beyaz gibi değil. Amerika Kupası tekneleri şamandıralar arasında, Hürriyet Cap Istanbul tekneleri tarihi kentler arasında yarışıyor.
Amerika Kupası teknelerinde, her biri görevinde dünyanın en iyileri arasında yer alan ve aylarca antrenman yaparak bir takım haline gelen profesyoneller, Hürriyet Cap İstanbul’da birbirlerini tanıyan, tekneleri bilen, birlikte çalışan ama takım olamayacak hırslı 2 kişi ekibi oluşturuyor.
Yani 2 yarışta da çok sesli müzik çalınıyor. Birinde senfoni, öbüründe arada bir doğaçlamalara da gerek duyulan caz.
Bu durum, aynı gün aynı saatlerde, Valencia Limanı’nda ve Ege Denizi’nin güneyinde çok açıktı. Valencia Limanı’nda yarış büyük bir düzen içinde sürerken, Amerika Kupası teknelerinin denize çıkmasını önleyecek 45-50 knot havada Hürriyet Cap İstanbul tekneleri Akdeniz Güney Ege kucaklaşmasının hep yol açtığı fırtınada ilerlemeye çalışıyorlardı.
Açık deniz yarışlarında, bu tür havalar, bir yandan sağ kalma, bir yandan da yarışın ileri aşamaları için avantaj sağlama tehdidi ve fırsatı olarak görülür. Ancak 45 knot esen rüzgarın kaldırdığı dalgalar, Peloponez Yarımadası’nı dönen Hürriyet Cap İstanbul teknelerini bu kez çok hırpaladı.
Vedat Tezman Ergun Türker ikilisinin kullandığı Ergo - İsviçre teknesi fırtınanın yolaçtığı hasardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle yarışı terk edip, Peloponez’in güneybatısındaki Piros limanına sığındı. Fırtına nedeniyle komite Kythira kıyısındaki zorunlu geçiş noktası olan kapıyı denizcilerin güvenliği amacıyla iptal etti ve filonun serbestçe Ege’ye açılmasına olanak tanıdı.
ÇOK RÜZGAR, YOK RÜZGAR
Vedat Tezman yarışı bırakmasına yol açan hava koşullarını anlatırken, "Pazartesi gecesi hava oldukça sert esti, tramolalarla Peloponez’in güneyine gitmeye uğraşıyorduk. Sabaha karşı hava durdu, arkasından şimdiye kadar görmediğim şiddette bir dolu ile birlikte, 50 knot rüzgar çıktı, yaklaşık 2 saat sürdü. Direk tepesindeki telsiz antenimiz büküldü, rüzgar ölçerimiz kırıldı. Tüm elektronikler ve en önemli seyir yardımcısı olan otopilot da bozuldu. Fırtına yelkenimiz parçalandı. Güvenli seyir imkanı kalmadığı için yarışı terk etmeye karar verdik" diyor.
Yelken yarışlarında "çok rüzgar" kadar "yok rüzgar" da sorun olur.
Hürriyet Cap İstanbul’da, İon Denizi’nde, havanın kalması nedeniyle tüm tekneler bir ara durdu. Yarışı birinci götüren Kone Elevators avantajını yitirmeye başladı.
Kone Elevators teknesinden Thierry Chabagny, "Etabın başından beri hava tahminleri tutmuyor. Gece geniş bir alanda rüzgarsızlık hakimdi, bütün filo bize yaklaşmaya başladı. İyi bir manevra ile son dakikada bu kapandan kaçabildik. Böyle anlarda şans faktörünün de mutlaka yanınızda olması gerekiyor. Yarış uzun, ama önde olmanın her zaman psikolojik artıları var" diyor.
Chabagny Foça’ya birinci girdikten sonra ise "Çok ama çok mutluyuz. İkili ekip olarak mükemmel çalıştık. Her zaman istediğimiz yerde pozisyon aldık, Akdeniz’deki 800 millik bir etabı birinci bitirmek çok büyük bir olay, çok mutluyuz. Daha önce Nicolas Berenger ile hiç beraber seyir yapmamıştık ama her şey olağanüstü iyi gitti" dedi.
Doğaçlama biraz da macera demektir; daha önce birlikte yarışmamış bu ikilinin kazandığı zafer, doğaçlamanın güzelliğine işaret değil mi?
KAPIŞMA HAZİRAN SONUNDA
Hürriyet Cap İstanbul, Foça-Bozcaada, Çanakkale-İstanbul etapları ardından sona erecek.
Amerika Kupası teknelerinde ise, en büyük tehlike hava koşullarından değil, diğer teknelerden ve yapılan manevra hatalarından gelebilir.
Dev teknelerin çok dar alanda sık manevra yapmaları, örneğin birbirlerine çok yakınken şamandıra etrafında dönmeleri çarpışma riskini artırıyor. Dümenciler deneyimli, ekipler işinin çok ehli de olsa, arada çarpışmalar oluyor.
İstatistikler ilginç. Louis Vuitton Kupası’nı kazanan Emirates Team New Zealand, yarı final yarışlarında ortalama 20 kez tramola, 7 kez kavança atmış.
Bu, tekne, rüzgara karşı gittiği için, şamandıraya ulaşmak ve dönmek için tam 27 kez yelkenlerinin yönünü rüzgara göre ayarlamışlar demek. Bunu, hız kaybetmeden, doğru zamanlama ve rakibi faul yapmadan zor durumda bırakarak gerçekleştirmek, Amerika Kupası yelkencilerini dünyanın en iyileri yapıyor.
Ama bir de, sert havada, kıç dalgası ile birlikte zamanlanamayan, doğru ama tehlikeli bir manevra, tekneyi kırabiliyor. Bu, 2003 yılında yaşandı.
Bu durumda da, hem tekne gidiyor, hem de kararı veren kişinin yani dümencinin kariyeri. Acaba benim İstanbul’da tanışıp konuşma fırsatı bulduğum Emirates Team New Zealand dümencilerinden Ed Baird’in, Louis Vuitton Kupası Final yarışmasında dümende olmamasının nedeni bu muydu?
Amerika Kupası’nın final yarışlarına katılacak tekneyi belirleyen Louis Vuitton Kupası’nı Emirates Team New Zealand’ın hafta içinde kazanması ile dünyanın bu en eski spor mücadelesinde, 2003 yılının galibi Alinghi’nin rakibi de belirlenmiş oldu. Şimdi kupa, İsviçre’de mi kalacak, yoksa Yeni Zelanda’ya mı gidecek, haziran sonunda göreceğiz.
http://www.capistanbul.com/
http://www.americascup.com/en/
Yazının Devamını Oku 3 Haziran 2007
MAYIS ayının başında Hürriyet, laik cumhuriyete dönük tehditleri ciddiye almayan bir politika izlediğini düşünen okurların kuşatması altındaydı.
Yazının Devamını Oku 2 Haziran 2007
Akdeniz’in en önemli açık deniz yarışı Hürriyet Cap İstanbul’da tekneler, geçen salı günü ilk etabı tamamladı. Marsilya’dan Sicilya’nın Amerika Kupası tarafından meşhur edilen liman kasabası Trapani’ye ulaşan tekneler, İzmir Foça etabı için hafta içinde yeniden yelken bastı. Beklenenden kısa sürede tamamlanan ilk etapta, ekipler sert havada pupa seyirle hız rekorları kırdılar.
Trapani Limanı’na giren ilk tekne Kone Asansör şirketi adına yarışıyordu. Nicolas Berenger ve Thierry Chabagny tarafından kullanılan Figaro Beneteau sınıfı tekne, 490 deniz millik ilk etabı tamamladıktan 1 dakika 45 saniye sonra ikinci olan tekne bitiş çizgisini geçti: Yannick Bestaven ve Ronan Guerin tarafından kullanılan Aquarelle.com.
Üçüncü ise, Thierry Duprey du Vorsent ve Kito De Pavant ekibinin yönetimindeki Domaine du Mont d’Arbois teknesi oldu. Dünyanın en büyük yat üreticisi Beneteau şirketinin Türkiye temsilcisi Vedat Tezman ve Ergün Türker’in kullandıkları Ergo İsviçre ise bu etabı en sonda tamamlayan tekne oldu.
Yarış Direktörü Jean Marie Vidal, ilk etabın tahmin edilenden daha çabuk bittiğini belirtirken, zorlu geçen koşullarda, sporcuların dinlenme ihtiyacının yanısıra, teknelerin onarım gereklerini de göz önünde bulundurduklarını söyledi.
Brossard teknesi ile yarışan kadın yarışmacı Servane Escoffier, ilk etabı anlatırken, "İnanılmaz keyif aldık, güneşin altında hiç bitmeyen sörfler yaptık. Ekip arkadaşım Christophe ile teknemiz bir ara denizaltıya dönüştü. Tam kıçımızda kırılan bir dalga yüzünden kamaramız su ile doldu, hasar gören bilgisayar dışında tüm malzemeyi kurutmamız oldukça zaman aldı. Bu etapta unutulmaz anlar yaşadım. İnanıyorum ki, Marsilya-Trapani etabı, bundan 10 yıl sonra da hep konuşulacak" dedi.
Tekneleri ve ekipleri zorlayan bu şartlar yarışı hızlandırdı. Nispeten küçük ama çok hafif olan yarış tekneleri çok yüksek ortalama hızlara ulaştı. İlk 5 teknenin ortalama hızları 8.9 knotu buldu. Birinci tekne 8.93 knot, beşinci tekne 8.91 knot, 15. tekne ise 8.42 knot ortalama seyir hızı yakaladı.
Etabı dokuzuncu tamamlayan Groupe Celeos teknesinin reisi Ronan Treussart, "Bu aslında delilik. Sörflerde 21 knot hıza çıktığımız oldu. Korkmamak elde değildi. İlk balon yelkenimiz tam Sardunya önlerinde boydan boya yırtıldı. Diğer balonu basmamızla tekrar fırladık ve 5 tekneyi geride bıraktık" dedi.
Anlatılan ve daha uzun süre anlatılacağa benzeyen bu öykülere rağmen hasar raporu çok moral bozucu değil. Yelkencilerin kıçtan gelen sert rüzgar nedeniyle sık sık tekne kontrolünü yitirmeleri ve direklerin denize paralel hale geldiği düşününüldüğünde, yırtılan balonların, hasar gören ana yelkenlerin ve parçalanmış makaraların dışında ciddi denebilecek bir hasar yok.
Hürriyet Cap İstanbul yarışçılarını, şimdi çok zorlu olacak uzun Trapani - Foça etabı bekliyor. Bu etabın sonucu, Ege Denizi ile Akdeniz’in birleştiği, bu nedenle rüzgarın çok oynak olduğu bir bölgede belirlenecek. Verilecek anlık kararların daha sonra düzeltilmesi olanaksız; adalara yakın seyrederken rüzgarın cilveleri, kimbilir hangi ekibe hangi sürprizi yapacak.
Hürriyet bu yarışı neden destekliyor?
Yelkenin Türkiye’ye ve İstanbul’a yakışan bir yaşam biçimi ve spor olduğuna inandığı için destekliyor.
Türkiye ile ilgili olumsuz algılamaların büyük kampanyalarla değil, değerli kültürel ve sportif etkinliklerle değişeceğine inandığı için destekliyor.
İstanbul’u Akdeniz bölgesinin en önemli şehri olarak konumlandırmanın en önemli yolunun denizi, hem sportif olarak hem de yaşamın bir parçası olarak kullanmaktan geçtiğini düşündüğü için destekliyor.
Bu hatırlatmayı yapmamın nedeni, hafta içinde Fransa’nın en büyük ikinci şehri olan, Ermeni asıllı Fransa vatandaşlarının en yoğun yaşadığı ve kararları etkilediği Marsilya’dan başlayan bu yarışa zarar vermeyi hedefleyen yayınlar. Yarışın İstanbul’da değil, Atina’da bitmesi için mücadele eden ve bunun için broşürler hazırlayıp dağıtarak Fransa’da lobi yapan ama bir yandan da Türkiye’nin Fransa’daki tanıtım faaliyetleri için ayrılan fonlardan kendilerine ciddi paylar çıkartanlar, Hürriyet Cap İstanbul’u kendilerine hedef seçtiler; aynı geçen yıl olduğu gibi.
Oysa hedefte, Hürriyet Cap İstanbul da olsa, vurulacak olan Türkiye ve İstanbul, çünkü bu yarışın en büyük etkisi, Türkiye - Fransa ilişkilerinin çok da parlak olmadığı bir dönemde, Türkiye’yi denizle değil, Ermeni soykırımı iddiaları ile anımsayan ortalama Fransızlar üzerinde olacak.
O nedenle, yapılan iyi şeyleri, küçücük çıkarlara zarar gelmesin diye yok etmemek gerek. Tabii bu dediklerim anlayanlar için.
Yazının Devamını Oku 27 Mayıs 2007
GEÇEN hafta Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) 56. Genel Kurulu’nun ayrıntılarını aktarırken, tüm gazetecileri ve gazetecilik mesleğini ilgilendiren konuların tartışıldığını belirtmiştim.
Yazının Devamını Oku 26 Mayıs 2007
Akdeniz’in en önemli açık deniz yarışı Hürriyet Cap İstanbul, bugün Marsilya’da başlıyor. Yarışa katılacak 16 ekip, teknelerini Marsilya’nın tarihi limanında, Marsilya Belediyesi tarafından hazırlanan özel bölümde hazırladı. Tek tip teknelerle yarışa katılan ekiplere başarıyı, deneyim ve beceri getirecek.
Bugün Marsilya açıklarında yelken basacak olan tekneleri, 1520 deniz millik zorlu bir rota bekliyor. İtalya’nın Sicilya Adası’ndaki Trapani Kasabası’na kadar hiç durmadan yarışacak tekneler, ardından Foça’ya doğru demir alacak. Foça’dan sonra Bozcaada ve Çanakkale üzerinden İstanbul’a varacaklar. Varış tarihinin 14 Haziran olması bekleniyor.
Dünyanın en büyük tekne üreticisi olan Beneteau ile Fransa’nın önemli gazetelerinden Figaro tarafından başlatılan tek tip tekne yarışlarında kullanılan tekneler, Figaro Beneteau Sınıfı olarak adlandırılıyor. Yüklenen yiyecek ve su dahil her şeyin aynı olduğu, hafif, konforsuz ama çok hızlı bu tekneleri kullanmak kolay değil. Bunu, bir de yarış ortamında yapmak, hayli zor.
Akdeniz’in Ege ile buluştuğu sularda yarışmanın çok zor olduğu biliniyor. Adalar arasında ya da adaların yakınında aniden değişen hava şartları nedeniyle, yarışan ekipleri, zorlu ve yorucu günler bekliyor.
Akdeniz’in bu en önemli açık deniz yarışına yelkenin çok önemli bir spor olduğu Fransa’nın en başarılı sporcuları katılıyor. Bu da, İstanbul’un önümüzdeki üç hafta boyunca, Fransız medyasının sürekli gündeminde olacağı anlamına geliyor.
Yarışın organizatörü Cumali Varer, "Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin, özellikle Nicolas Sarkozy’nin seçimin ardından nereye gideceğini herkes merakla bekliyor. Böyle bir ortamda, Fransa’nın en önde gelen yelkencilerinin katılacağı Hürriyet Cap İstanbul’un varış noktasının İstanbul olması, kuşkusuz, Türkiye ile ilgili algılamalarında farklar yaratacaktır. İstanbul’un bir deniz şehri olduğu, gelişmiş bir spor olan yelkene gönül veren Fransızların dikkatinden kaçmayacaktır" diyor.
Yarışın Türkiye’de gerçekleştirilecek etkinliklerinde, Ataköy Marina’da da bir yarış köyü kurulacak. 16 Haziran tarihinde de bir Boğaz Yarışı düzenlenecek.
Cap İstanbul Yelken yarışı, 2008 yılında Figaro Beneteau Sınıfı tarihinde "ilk kez" Fransa dışında bir ülkeden deparını alacak ve Fransa’ya varacak şekilde solo olarak gerçekleştirilecek. Figaristler, yelkenleriyle İstanbul’un coşkusunu, heyecanını, kültürünü ve iddialarını rüzgar hızıyla Avrupa’ya taşıyacak. 2009 yılının Fransa’da Türkiye yılı ilan edilmiş olması, Fransa’da Türkiye’yi değişik yönleriyle tanıtacak etkinliklerin gerçekleştirilmesine de olanak sağlayacak.
NEDEN FOÇA?
Trapani’yi izleyen etabın Foça olarak seçilmesinin nedeni, Marsilya ve Foça kentlerinin ortak bir tarihi paylaşması. Varer, "Bu ortak tarih -Marsilya Eski Liman’daki yazıtlara dayanarak- Marsilya kentinin M.Ö. 600 yılında Foça’dan gelen denizciler tarafından kurulmuş olması ve Akdeniz’in iki ucunda da aynı geçmişin yatmasından kaynaklanıyor. Akdeniz’in önemli bir liman kenti olan İzmir’in, Expo 2015’e ev sahipliği yaparak ’Expo 2015 İzmir’ adıyla anılacak olması, rotanın önemini daha da arttırıyor. Yarışın varış yerinin 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul olması, şehrin sahip olduğu dünya kültür mirasını tüm zenginliğiyle Avrupa’yla paylaşmasını sağlayacak, uluslararası arenadaki ününü perçinleyecek" diyor.
Hürriyet Cap İstanbul’un medya sponsorları arasında CNN Türk başta olmak üzere, France 3, Le Figaro, 20 Minutes ve dünyanın deniz merkezli yayın yapan tek TV kanalı Planete Thalassa da yer alıyor.
Yazının Devamını Oku