Tv'de ne var ne yok

Tekin ARAL
Haberin Devamı

Top sende

atv'de bir süredir Şebnem Dönmez'in sunuculuğunu yaptığı ‘‘Top Sende’’ adlı bir yarışma programı başladı...

Programa yarışmacılarla birlikte, çeşitli alanların ünlüleri de katılıyor, yarışmacılara top atmada yardımcı oluyorlar...

Ben yarışmayı denk düşürüp birkaç kez izledim... ‘‘Top Sende’’de otomobilden fırına, müzik setinden televizyona, bulaşık makinesine bir alay ödül var...

Tam kavrayabilmiş değilim ama, görünene göre yarışmacılar topları karşılarındaki kareli bir panoya fırlatıyor, burada topların isabet ettiği, içlerinde ödül adları yazılı parçalar açılıyor...

Ama son programda gördüğüm kadarıyla, programlarda atılan topların çoğu sürekli o kareli panonun yakınında duran programın sunucusu Şebnem'e isabet etmiş olacak ki, programda en çok ‘‘açılan parça’’ Şebnem'di...

Benim izlediğim o son programda hayli dekolte, hafif tertip ‘‘ne üstte var ne başta’’ durumunda olan Şebnem, üstüne üstlük yanına bir de o kumaşı yetmemiş elbisesiyle epey gözde olan manken arkadaşlardan Gözde Tan'ı almıştı...

Sanırım bu durum vaziyetinden sonra özellikle erkek izleyici takımı için program güme gitti...

Herkes başka toplara daldırdığından, ‘‘Top Sende’’nin gerçek toplarının da hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı...

YERSEN!

Televizyonlardaki kandırmacalar, reklam cambazlıkları, alayımızı enayi yerine koymacasına sürüyor...

Örneğin, geçen akşam TGRT ana haber bültenini dinlerken Jülide Ateş, ‘‘Kısa bir aradan sonra gene birlikte olacağız’’ dedi...

Allah daha da çok versin, onbeş dakikalık bir reklam sürecinden sonra, Jülide Ateş tekrar ekrana geldi ve ‘‘Şimdi hava raporu’’ deyip toz oldu...

Bu yalnız sözünü ettiğim televizyonda değil, hemen bütün televizyonlarda da böyle...

Ve de inanın ayıp oluyor... Sanki o haber programı devam edecekmiş havasıyla müşteri kandırmak çirkin kaçıyor... İnsanlara reklam seyrettirmenin yolu bu olmamalı...

Hem size bir şey söyleyeyim mi? Artık bu numarayı herkes öğrendi... Bir haber programının sonuna doğru, ‘‘Az sonra tekrar birlikte olacağız’’ dediğiniz an herkes zaplıyor... Bu da böyle biline...

İBO'YA GEÇMİŞ OLSUN

Televizyonlarda son günlerin en önemli haberlerinden biri, İbrahim Tatlıses'in otomobilinin kurşunlanması olayıydı... Gerçekten büyük tehlike atlatan İbo'ya büyük geçmiş olsun...

Ama olayı izlediğim haber bülteninde İbo'nun aynı gün Mersin'de verdiği bir konserden de görüntüler vardı...

Tabii biz o haberi veren televizyonun yalancısıyız... Söylenene göre, o konserde İbo'yu korumakla tam 600 polis görevlendirilmişti...

İbrahim Tatlıses korumamız gereken tabii büyük bir sanatçımız...

Ama İbo'yu 600 polisle korurken, Akın Birdal'lar ve diğer bazı insanlarımızı da hiç değilse 2 polisle koruyamaz mıyız acaba?..

Ama ‘‘Yahu burası lahmacun cumhuriyeti... Ayrıca Akın Birdal'ın sesi güzel miydi bakalım?’’ diyorsanız, o da başka tabii...

YAZ TARİFESİ

Ee, ufak ufak yaz geliyor... Bu da demektir ki, ortalığı hafiften bir naftalin kokusu sarmaya başlayacak...

Zira birçok kanal, eski defterleri karıştırıp yazın ekranlarına eski programları iteleyecek...

Tabii bunu tüm kanallar için söylemiyorum...

Bazı kanallar birkaç sezondur sevilen, tutulan bazı programlarını yazın da sürdürüyorlar... Dahası, yaz dönemi için yeni programlar, diziler yaptırıyorlar... Gayet de akıllılık ediyorlar...

Aslında yazın televizyonların az seyredildiği, dahası seyredilmediği gibi yanlış bir kanı var...

Buna katılmak olası değil... Bana sorarsanız, okulların tatil olduğu, insanların yıllık izinlere çıktığı ve genelde geceleri geç yatılan yaz günleri bence televizyon tersine, daha bile çok seyrediliyor...

Eğer az seyrediliyor ise bunun nedeni, ekranların şişirme, sözünü ettiğim naftalin kokulu eski programlarla dolduruluyor olmasıdır...

Şimdi, ‘‘Televizyon kanalları kış, yaz bunca programa nasıl para dayandırsınlar’’ diyeceksiniz...

Tabii haklısınız... Ama şarkıcı-türkücü takımına dizi yaptıracağız diye milyarları savururken biraz daha dikkatli davranırlarsa, paraları kışa da yeter, yaza da...

HAKAN İLE TUGAY VE DİĞERLERİ

Yahu ne dertli milletiz... Derdin biri bitmeden, biri başlıyor...

Şimdi de Hakan'la Tugay'ın transfer sorunları ve paraları çıktı başımıza...

Hakan Galatasaray'-dan iki yıl için 1.8 trilyon istiyor, kulüp 1 trilyon veriyor... Tugay ise 1 trilyon istiyor, kulüp 500 milyar veriyor...

Ve bu anlaşmazlık, şu an göründüğü kadarıyla memlekette gündemin önemli bir bölümünü oluşturuyor...

Medya da bu konuda sağolsun çocukların haklarını arıyor, üzerine düşen görevi yapıyor...

Benim burada söyleyeceğim, daha çok bizim sivil toplum örgütlerine...

Üç kuruşluk memur zammı, işçi tazminatı için sokaklara dökülüyorsunuz da, bu iki futbolcu gencin gaspedilen, verilmeyen haklarını almaları için neden kılınızı kıpırdatmıyorsunuz, ha?..

Bu yazıyı yazdığımda Hakan ile Tugay sorunu henüz çözülmüş değildi... İnşallah arkadaşlarımız bu arada haklarını almışlar, bu ülke sorunu da çözülmüş olur...






 








Yazarın Tüm Yazıları