‘‘Wedding 98’’ Ev ve Evlilik Hazırlıkları Fuarı Çırağan Sarayı'nda açıldı...Fuar'da gelinliğin, damatlığın, çeyizin bini bir para, yok yok...Bir kapıdan bekar gir, hele fuarda kızı da ayarlarsan öbür kapıdan komple evli olarak çık...Saray'ın önüne muazzam bir çadır kurmuşlar, evlenme ve de düğün malzemesini orada teşhir ediyorlar... Aslında evlenme malzemesi tabii o teşhir ettiklerinden ibaret değil... Ama her malzeme de öyle ulu orta teşhir edilmiyor tabii!..Fuarı bir arkadaşımla geziyordum... Bir ara arkadaşım, ‘‘Bu çadırı, buradan alışveriş edip evlenen ve ev açacak paraları kalmayan evliler oturup burada yaşasınlar diye böyle büyük tutmuşlar herhalde...’’ dedi...Gerçekten de örneğin gelinlikler 1 milyar ile 5 milyar lira arasındaydı... Şimdi bu gelinlik fiyatları tabii beni çok ilgilendirmiyor... Diyelim yeniden evlenecek olsam, tutup gelinlik giyecek değilim... Ama bu ‘‘Wedding 98’’de smokin vs. damatlıkların da fiyatı anasının nikahı... Bu damatlıklardan satın alabilmek öyle her damadın harcı değil... Resmen Damat İbrahim Paşa falan gibi biri olmak lazım...Şimdi kıyıda köşede kalmış sanırım bir iki tane gene var ama; eskiden böyle düğünler için smokin ve gelinlik kiralayan yerler vardı...Bunların en ünlüsü de Beyoğlu'ndaki ‘‘Horozlu’’ mağazasıydı... Şöyle sağlam bir kefil buldun mu Horozlu'ya gider smokinin daniskasını kiralardın... İsteğine göre örneğin, ev kiralar gibi 6 aylık peşin verdin mi, 6 ay ortalıkta sırtında smokinle dolaşırdın...***Ben bu yazıyı önceden yazdığımdan tabii gidip izlenimlerimi size aktaramazdım... Bu ‘‘Wedding 98’’ Düğün Fuarı'nda dünkü cumartesi günü ünlü düğün düzenleyicisi Colin Cowie'nin konferansı vardı...Colin Cowie, Demi Moore, Tom Cruise vs. gibi ünlülerin düğünlerinin de tasarımcı ve düzenleyicisiymiş...Yani bu Colin Cowie aslında tam bize göre biri... Keşke burada kalsa... Çünkü dünyada düğün düzenliyicisine ihtiyacı olan bizim gibi başka bir millet yoktur...Çocukluğumdan beri bunca yıldır düğüne giderim... Örneğin şu pasta ve limonatanın önce kız tarafına ya da oğlan tarafına gideceği kavgası bir türlü bitmemiştir...Bu yüzden ne arbedeler çıkmış, ne yüzükler atılmış, ne çiftlerin daha düğünleri bitmeden yuvaları dağılmıştır.Oysa bizde de Colin Cowie gibi böyle bir düğün düzenleyicisi olsa, düğünlerimiz düzene girer bu ve buna benzer bir alay hır gür de şimdiye dek çoktan biterdi.***Ne zaman düğün dense benim aklıma, asla unutamayacağım, kulakları çınlasın sevgili arkadaşım bizim Nevzat'ın düğünü gelir...Toprağı bol olsun Lady Diana ile Prens Charles'ın evlenecekleri günlerdi...Televizyon haberlerinde sürekli düğünden söz ediliyor, gazete sayfalarında çarşaf çarşaf düğün programıyla, düğünde kimin ne giyip çıkaracağıyla ilgili haberler yer alıyordu...Derken sonunda ‘‘Asrın Düğünü’’ yapıldı... Tüm dünya televizyonlarıyla birlikte düğün bizim TRT'den de naklen ve de canlı olarak saatlerce yayımlandı...Düğün gerçekten muhteşemdi... Tüm İngiliz halkı sokaklarda, politikacısından sanatçısına, dünyada ne kadar ünlü varsa da Londra'da düğündeydi...İşte tam bu muhteşem düğünün ardından biz de çok sevdiğim arkadaşım Nevzat'ın düğününe davetliydik...Nevzat'la karısı üniversite yıllarında tanışmışlar, yıllarca flört etmişlerdi... Hali vakti yerinde olan kızın ailesi, kızlarının Nevzat'la birlikteliğine sürekli karşı çıkmışlar, hele evlilik sözü gündeme geldiğinde neredeyse çıldırmışlardı...Ama kızlarının direttiğini görünce de daha fazla dayanamamışlar, onun mutluluğu uğruna bizim Nevzat'ı sineye çekmek zorunda kalmışlardı...Nevzat kız tarafına karşı kuyruğu dik tutmak için şöyle dört başı mamur bir düğün yapmayı kafasına koymuş, babadan kalan iki dairenin birini bile okutmuştu...İşte asrın düğününden iki gün sonra kalkıp arkadaşım Nevzat'ın düğününe gittik...***Düğünün yapıldığı otelin düğün salonuna girdiğimizde bizi Nevzat'ın annesi karışladı.. Biz biraz geç kalmıştık, içerde hayli kalabalık bir davetli topluluğu vardı...Nevzat'ın annesi elimizi sıkıp bize hoşgeldiniz dedikten sonra, karıma dönüp:‘‘Ne düğündü değil mi şekerim?.. Hele Diana'nın gelinliğinin güzelliği inanılacak gibi değildi... Bizim paramızla milyonlarca liraya çıkmış... Ama pek de yakışmıştı valla...’’ dedi...Baktım bizim arkadaşın annesi lafı uzatıyor... ‘‘Siz konuşadurun, ben gidip biraz dolaşayım, hem bu arada da Nevzat'la gelini bulup tebrik edeyim’’ dedim...İçeri doğru yürüdüm... Tam o sırada kolumdan biri tuttu... Baktım, bir arkadaş...‘‘Ooo, bu ne şıklık Tekin Bey... Prens Çarls gibisin şerefsizim... Biz de şimdi onu konuşuyorduk zaten... Yahu töreni seyrettin tabi televizyonda... Ne muhteşem şeydi değil mi?.. Bak ne diyeceğim... Çarls sana da biraz heyecanlı gibi gelmedi mi?..’’‘‘Yok’’ dedim... ‘‘Gece çalışıyordum seyredemedim... Çarls'ı boşver de, Nevzat nerede gördün mü?.. Şimdi kimbilir o da ne kadar heyecanlıdır... Çocuğu bir tebrik edeyim...’’‘‘Nevzat mı?.. Hangi Nevzat?.. Haa bizim Nevzat... Valla gelinle birlikte az önce şöyle bir gözüme çarpar gibi oldu... Ha, ne diyordum... Şey... Bizim hanım bir yerde okumuş... Diana'ya armağan edilen mücevherle kocaman bir kuyumcu dükkanı açılabiliyormuş...’’Bizim arkadaşı şöyle bir dirsekleyip kendime yol açtım... Nevzat'ı aramaya başladım...Bu arada biri tekrar kolumdan yakaladı... Baktım bu defa da bir arkadaşımın karısı...‘‘Siz gazetecisiniz, bilirsiniz Tekin Bey...’’ dedi. ‘‘Sizce Diana'nın gelinliğine kaç metre kumaş gitmiştir?.. Ayrıca Çarls'la Diana balaylarının birkaç gününü de Türkiye'de geçireceklermiş... Bu doğru mu?..’’Ufaktan tozutmaya başlamıştım...‘‘Bilmiyorum valla’’ dedim... Ona da bir vücut çalımı atıp Nevzat'ı bulmak üzere davetlilerin, masaların arasında dolanmaya başladım...‘‘Çok şaheserdi çook... O arabayı nasıl süslemişler birader...’’‘‘Nikah kıyılırken Diana Çarls'a nasıl bakıyordu gördünüz mü?..’’‘‘Ben düğün diye buna derim arkadaş... Şu ölümlü dünyada yaptın mı da böylesini yapacaksın anasını satayım...’’‘‘Gelinliğin pullarını onbeş kişi tam iki ayda işlemişler... Arabaları süren arabacıların kıyafetleri bile Paris'te diktirilmiş...’’Ben kanter içinde Nevzat'ı aramayı sürdürüyordum, bu arada da zaman ilerliyordu tabii...İşte o sırada gördüm Nevzat'ı... Yanında gelinle birlikte hararetli hararetli konuşan kadınlı erkekli bir grubun ortasında duruyor, süklüm püklüm bir vaziyette hüzünlü bakışlarla etrafı süzüyordu...Yanlarına gittim... Bu arada kadının biri düğün gecesi Saray ve çevresinde atılan havai fişeklerden söz ediyor, bir diğeri de Saray'da kesilen 30 katlı muhteşem düğün pastasını anlatıyordu...Tam o sırada da, sahne yanındaki kapıdan garsonlar bizim Nevzat'ın üç katlı düğün pastasını salona soktular... Nevzat önce baş ve el işaretleriyle garsonlara pastayı geri götürmelerini söyledi... Garsonlar durumu anlamayınca da ok gibi yerinden fırlayıp pastayı tersyüzü geldiği kapıdan içeri soktu...Bu arada salonun yan tarfından bir kapı açıldı... Herkes oraya hücum etti... Ben de merak edip o yana seğirttim, kapıdan başımı uzattım...Otel yönetimi, Diana ile Çarls'ın düğününü video banta almış, dev ekranda onu gösteriyordu...Uzatmayalım, geri döndüm Nevzat'ın yanına koştum...Bu arada karım da gelmişti... Sarıldık, öpüştük, Nevzat'ı ve gelini kutladık...‘‘Geldiğinize çok sevindik... Biz de şimdi gidiyorduk’’ dedi Nevzat... ‘‘Sattık savdık, bulduk buluşturduk, elde avuçta ne varsa sarfedip düğün yaptık... Şunların haline bak... Neredeyse düğün bitecek, orkestradaki alçaklar bile asrın düğününü konuşmaktan şu ana kadar tek parça çalmadılar... Hadi buradan bir an önce çıkalım da size gidip bir şeyler içelim... Nasıl olsa kimse fark etmez...’’Hep birlikte yan kapıdan çıktık, arabaya atlayıp bize gittik...Eve geldiğimizde büyük kızım Ayşe, videoda Çarls'la Diana'nın düğününü seyrediyordu... Nevzat'ı zor zaptettim...