Paylaş
Gürültüsü, patırtısı, futbol keyfi dedikodusu vs.'siyle bir ‘‘Dünya Kupası’’nı daha idrak eyledik...
Bir ayı aşkın sürece televizyonların kralı, ağababası Dünya Kupası'nın tüm maçlarını her gün canlı olarak yayımlayan TRT idi...
Bu arada TRT verilen rakamlara göre, Kupa boyunca 7 milyon dolarlık reklam almış... Oysa TRT onlarca kez söylediğimiz gibi, tek tabanca olduğu Dünya Kupası, Olimpiyat, Avrupa Futbol, Atletizm Şampiyonaları'nı fırsat bilip, bu yayımlarının önüne, arkasına özgün programlar yapıp koysa, o 7 milyon dolarlar 17 milyon dolarlara ulaşır... Dahası TRT, reyting uğruna yapmadığı numarayı bırakmayan özel kanalların da önüne geçer...
Ama TRT'deki o salla başını al maaşını memur yapısı sürdükçe ve siyasi otorite TRT yayınlarına böylesine maydanoz oldukça, o söylediklerimiz nasıl olsa kolay kolay gerçekleşmez...
TRT'nin böyle bir spor olayını evlerimize getirmesi bizler için nimetti...
Dünya Kupası boyunca yazdığımız yazılarda TRT'nin maçları anlatan spikerlerini sürekli eleştirdik...
Gerçekten de pek başarılı sayılmazlardı... Futbolcu adlarını birbirine karıştırdılar... Gerekli gereksiz konuştular vs., ama günahı sevabıyla hepsi geride kaldı... Ayrıca bu maçları özel bir kanal yayımlasaydı, hangi maçı hangi spiker kadrosuyla izleyecekti ki?..
Bence TRT'nin maç spikeri bir yana, asıl başarılı olamadığı iki önemli konu vardı...
Dünya Kupası, hele de Paris'te olursa, yalnızca maçlardan ibaret değildir... Birincisi, TRT bize maçlar dışındaki o müthiş atmosferi ulaştıramadı...
İkincisi, maç nakli dışında burada yaptığı programlar son derece fakirdi... Stüdyosunda konuk ettiği birkaç yorumcu dışında, sokağa çıkabilir, evlere girebilir, söyleşiler, ne bileyim belki iddialı küçük yarışmalar, işi ‘‘Talavole’’ye vardırmayan mini ara eğlencelerle Kupa keyfini artırabilirdi...
Uzun sözün kısası, TRT kırk gün kırk gece bir ağalık yaşadı... Herkes ulusal televizyon kanalımızı izledi...
Şimdi TRT'ye düşen, silkinip bürokrat yapısından olabildiğince sıyrılarak, yakaladığı bu seyirci ilgisini sürdürebilmek...
HAYVANLARDAN ‘‘HAYVAN’’LARA
Başlık belki biraz ağır kaçtı ama, neyleyin ki gerçek de bu...
Televizyonlardaki ‘‘National Geographic Channel’’i izliyor musunuz bilmiyorum...
Kanal sürekli nefis hayvan belgeselleri yayımlıyor... Hayvanların da nasıl bizler gibi doğanın bir parçası, dahası bizler kadar sahipleri olduklarını vurguluyor...
Bu belgeselleri keşke o köpek yavruların çöp kamyonlarında pres edenler de seyretse...
MEDYA'DA ALAYINI SOLLADIK
Dünya Kupası'nda takımımız, hakemimiz falan yoktu ama, gazetelerimizde okuduğumuza göre neredeyse tüm İkitelli oradaydı...
Dahası, bu basınımızın bu Dünya Kupası seferi nedeniyle gazeteler çıkamama tehlikesiyle karşı karşıya kalmış... Gazete patronları Dünya Kupası'na giden gazetecilerimizin yarısını geri çağırmışlar...
Ayrıca Medya'mızın neredeyse yarısından çoğunun Dünya Kupası'na gönderilmesi konusunda iki söylenti daha var...
Birincisi, o gazetelerde Kupa'ya gidiyor diye çarşaf çarşaf fotoğrafları yayımlanan gazetecilerin çoğu Dünya Kupası'na falan gitmemişler, yazıları burada yazmışlar... (Bak yukarıdaki karikatür...)
İkincisi ise, bizim patronlar onca adamı Dünya Kupası'na göndererek, ‘‘Bakalım aslında bu gazeteler kaç kişiyle çıkabiliyor...’’ diye bir deneme yapmışlar... Valla söylenen bu.
ZAP ZUP
TV'de YERLİ SİNEMA
Programların tatile çıktığı yaz döneminde birçok televizyonun sermayesi eski Türk filmleri... Fakat daha ucuz olduğu için mi bilmiyorum, kaliteli, zamanında ses getirmiş onca yerli film dururken ekranlara, o veremli kızlı, mezarlıklı, sokaklarda dilenen yetim çocuklu öylesine adinin bayağısı eski abuk filmler getiriyor ki, olacak şey değil... Televizyonlar ülkedeki beğeni kalitesini bu kadar aşağıda gördükleri sürece tabi. Hepsi için söylemiyorum ama bu ülkede televizyonculuğun belli bir kaliteye ulaşması çok zor...
N'olur yapmayın beyler... Bu ülkedeki herkesin beğeni düzeyi sizin sandığınız kadar düşük değil...
Paylaş