Paylaş
Yeşil, şu ara günün konusu...
Başbakan bir ara tutuyor, ‘‘Yeşil sizlere ömür’’ diyor...
Sonra gene Başbakan Uğur Dündar'la televizyonda yaptığı söyleşide, ‘‘Öldürmeyen Allah öldürmüyor... Yeşil sağmış... Akın Birdal'ın öldürülme emrini Yeşil vermiş...’’ diyor vs.
İşte geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili bir yazı yazmış, bunca olayına karşın memlekette ipi kuşağına denk, elini kolunu sallayarak dolaşan bu Yeşil'in, ülkenin MİT'i, polisi, jandarmasınca bugüne dek neden yakalanmadığını sormuştum... Ve yazının sonunda da şöyle demiştik:
‘‘Size bir şey söyleyeyim mi?.. Sonunda ben biliyorum ne olacağını...
Bir gün ‘‘Yeşil'i yakalamak bizim işimiz değil, TEMA Vakfı'nın işidir’’ diyecekler... Ve kabak sevgili Hayrettin Karaca'nın başına patlayacak... Yakındır, göreceksiniz...’’
Geçen gün beni TEMA Vakfı Başkanı sevgili Hayrettin Karaca aradı... ‘‘Tekin Bey, bana bir görev vermişsiniz... Ben kendimi ülkeye adamış bir kişiyim... Bu iş bana düşüyorsa, n'apalım 'Yeşil'i de yakalarım’’ dedi.
TELEVOLE'LERE KIYMAYIN
Galatasaray'ın ligin ikinci yarısındaki maçlarını Diyarbakır'da oynama önerisinin yankıları büyük oldu... Olay neredeyse günün konusu haline geldi... Galatasaray Başkanı Faruk Süren şayet bu konu gerçekleşirse, ikinci yarı boyunca Galatasaraylı futbolcuların da sürekli Diyarbakır'da kalacaklarını söyledi...
Bu arada devreye Siirt Valisi girdi ve o da Fenerbahçe'nin bazı maçlarını Siirt'te oynaması konusunda bir girişimde bulundu...
Ve bizim spor servisinin de öncülüğünde sonunda ortaya bir Güneydoğu Futbol Kampanyası çıktı...
Yalnızca Galatasaray ve Fenerbahçe'nin değil, Beşiktaş ve Trabzonspor'un da maçlarının bir bölümünü Güneydoğu'da oynaması gündeme geldi...
Bunlar Güneydoğu'nun gelişmesi adına çok olumlu şeyler...
Ama beni burada rahatsız eden ‘‘Televole’’cilerin durumu... Zira bu uygulama Televole ekiplerimize büyük haksızlık...
Düşünün; Güneydoğu'da ne yüzme havuzu var, ne öyle abuk barlar var...
Herhalde Alpay'la Cansel'in, Hakan Şükür'ün oturup Harran Ovası'nda poz verecek, fıkra anlatacak halleri yok...
Bu Güneydoğu işi gerçekleşirse, bu iş Televole'cilerin başını yakacak...
32. GÜN
Son 32. Gün programında M. Ali Birand'ın konukları İmren Aykut, Ajda Pekkan ve Hülya Avşar'dı...
M. Ali Birand çok belli ki programına İmren Aykut'un programını şöyle bir ağırlığı olsun, Ajda ile Hülya'yı da reyting yükselsin, torba dolsun amacıyla konuk etmişti...
Bu arada arkada da sanki Cumhuriyet Bayramı kutlama programı yapılıyormuş gibi yerden göğe bir Türk bayrağı vardı...
Bizim çocukluğumuzda, cambaz Rıfat Tolgaer, İzmirli Korkusuz Kardeşler alkış almak için bir ara göğüslerinden Türk bayrağı çıkarırlardı...
Tabii sevgili Birand alınmasın ama, o abartılı bayrak bana biraz sözünü ettiğim o durumları çağrıştırdı...
Yıldız Teknik Üniversitesi'nde yapılan programda çok ilginç sahneler yaşandı...
Hülya Avşar kendisine konumu, yaptığı programlar, sanatçı(!) kişiliği ile sorular soran üniversiteli gençlerle eteğini beline dolayıp ‘‘Ben kavga etmeyi çok severim’’ deyip posta koydu, onlarla kavgaya soyundu... Onların bazı sorularını yanıltmayı ‘‘zaman kaybı’’ olarak değerlendirdi...
Yahu tabii Hülya'nın da kendi sanatı(!)nı korumak en tabii hakkı... Ama o gençlerle kavga etmek öyle pek ucuz ve kolay iş değil... O gençler yıllar süren kavgalarında arkadaşlarını yitiriyor, işkenceler görüyorlar...
Neyse uzatmayalım, program sonunda Hülya Avşar'ın bazı üniversiteli arkadaşları geri zekalı olarak tanımlamasına kadar gitti...
Ha bu arada şunu söyleyeyim... Programda gençlerin tabii çok atak, gereksiz ve anlamsız agresif soruları da vardı...
İmren Aykut verdiği cevaplarla programın en başarılısıydı...
Hülya, kendisine yüklenildiği ölçüde neden Ajda'ya yüklenilmediği konusunu düşünmeli...
M. Ali Birand'ın yıllardır merak ve keyifle izlediğimiz ‘‘32. Gün’’ programı sanıyorum reyting endişesiyle format değiştirdi...
Tabii işin esprisi ama, herhalde M.Ali, Kenan Erçetingöz'ün ‘‘Yüz Yüze’’ programına göz dikti...
Paylaş