Bir zamanlar ülkede bir fotoroman modası vardı... Gazete sayfaları fotoromanlarla doluydu... Özel fotoroman dergileri çıkıyordu...Memlekette fotoromanda oynamamış neredeyse adam kalmamıştı...Şimdi ise bu fotoromanların yerini televizyon dizileri aldı, etrafımız resmen başrolleri küçüklü büyüklü şarkıcılara, türkücülere oynatılan dizilerle kuşatıldı...Bir şarkıcı yakalayan, en hicranlısından birkaç satır bir senaryo çırpıştırıyor, fona da iki yanık şarkı, türkü patlattı mı oluyor sana televizyon dizisi...Bazı türkücü ve şarkıcıların daha kaseti çıkmadan, dizisi çıkıyor piyasaya...Böyle giderse yakında memlekette dizi çevirmemiş şarkıcı türkücü kalmayacak... Sıra güzel ıslık çalanlara gelecek sonunda...Geçmişte Yeşilçam'ın ocağına incir ağacı diken nedenlerden biri de, o zamanların ünlü şarkıcı, türkücü takımına fahiş paralar ödeyerek yaptırılan ve hiçbir sinema değeri olmayan abuk sabuk filmlerdi...İnşallah bu durum bu kez de televizyonların başına gelmez...Şimdi televizyoncular kalkıp ‘‘Sen ne diyorsun arkadaş... Yüce halkımız en çok bu dizileri seyrediyor... Sen kim oluyorsun da onların sanatsal zevklerine karşı çıkıyorsun!..’’ derse, ona da diyecek birşey yok valla... İki kişi dizileşirken bize de o zaman ot yemek düşer...Bu arada birçok değerli oyuncumuzun rol aldığı, keyifle seyredilen televizyon dizilerini bunların dışında tuttuğumu da söylemeliyim...TOPKAPIBen zamanında çok kez gırgır geçtiğimiz o ‘‘N'ayır n'olmaz’’lı eski Türk filmlerini, denk düşürdükçe televizyonlarda tekrar tekrar izliyorum...Ve çoğunu izlerken keyif aldığım bu filmleri, hele de yapım koşulları gözönüne alınırsa, zamanında eleştirirken pek hakça davranmadığımızı düşünüyorum...Örneğin geçen gece Kanal 6'da ünlü yönetmen Jeles Dassin ülkemizde çektiği, başrollerini dünya çapında yıldızlar Maximillan Schell, Peter Ustinov ve Melina Mercouri'nin oynadığı milyon dolarlara malolmuş ünlü Topkapı filmi vardı... Filme zor tahammül ettim...Aynı gün TRT 2'de izlediğim rahmetli Bilge Olgaç'ın ‘‘Açlık’’ filmi Topkapı'yı sekiz kere cebinden çıkarırdı...ALTYAZI KANDIRMACASITelevizyonda birşey seyrediyorsunuz... Aniden ekranın altından bir altyazı geçmeye başlıyor...Okuyorsunuz, altyazıda biraz sonra adeta bir ‘‘Devlet sırrı’’nın açıklanacağı yazıyor...Ve ‘‘Devlet sırrı’’nın açıklandığı saatte ise, eften püften, incir çekirdeğini doldurmayacak bir haberle karşılaşıyorsunuz...Bunu yapmayın beyler, ayıptır!..SON DURAKÇiğdem Anat ve Gürkan Zengin'in sundukları atv'deki ‘‘Son Durak’’ ilgiyle izlenen bir haber programıydı...Ama bizde biliyorsunuz adettendir; bir şey biraz fazla ilgi gördü mü, ‘‘Aaa yeter lan bu kadar ilgi...’’ deyip o işin ufaktan hayatını kaydırırız... ‘‘Son Durak’’ın da başına bu geldi... Program geceyarılarına doğru itelene itelene, adeta seyredilmesi olanaksız bir konuma getirildi...Geçen gece sabaha karşı saat 02.00'de ekranda hala ‘‘Son Durak’’ vardı... Oysa o saatte son duraklarda artık otobüs bile kalmamıştı...Akşam haberlerini izleyemeyen, bir yerlerden dönenler için gece haberleri çok yararlı, tamam da... Bu haberlerin gene de uygun bir saati olmalı...Ya bu saat işini ayarlayın... Ya da bundan böyle bizleri davulcularla, sahura kaldırır gibi gece haberlerine kaldırın...