Paylaş
Radyolar bir zamanlar gözbebeğimizdi... Uğurlarına savaşlar verdik, kapatıldıklarında isyanları oynadık, yakalarımıza, arabalarımızın antenlerine siyah kurdeleler taktık, bağladık...
Ve de o zaman sunucu, programcı gençlerinin hatalarını günahlarını gençliklerine, deneyimsizliklerine verdik, hoşgörüyle karşıladık...
Ama o günlerden bu yana değişen pek bir şey olmadı... Radyolardaki bu gençlik, deneyimsizlik hataları dediklerim hatadan da çıktı, resmen saçmalığa, dahası zıpırlığa dönüştü...
Ben hayatta gençlerin hep en iyiyi yapacaklarına inanırım. Ama gençlerin yaptıkları en kötü iş herhalde bu radyo sunuculuğu...
Adam gibi program yapan, program içeriği, konusu, konuğu, esprisiyle belli bir kaliteyi tutturan, kısacası iyi radyoculuk yapan arkadaşları sözlerimin tabii ki dışında tutuyorum...
Ama, sırf laf olsun diye söylenen bir alay abuk sabuk söz, gerekli gereksiz yılıkça atılan kahkahalar, çığlıklar, radyoculuk mu oluyor Allah aşkına?..
Zaten yüzde doksanı kaset çalmak olan radyoculuğumuz, geri kalan yüzde onunun da altından kalkamıyorsak, ne kadar yazık...
ROL KİMİN HAKKI?
23 Nisan gecesi ‘‘Kanal D’’de yayımlanan Güneri Cıvaoğlu'nun ‘‘DURUM’’ programı hem ilginç, hem de heyecan vericiydi...
Cıvaoğlu ile Meclis'in toplanmasından 78 yıl sonra, aynı salonda, bu kez o ilk Meclis toplantısına katılanların torunlarını, torun çocuklarını bir araya getirdi...
Bu arada programın başka konukları da vardı... Bunlardan en ilginci ise, yıllardır yapacağı ‘‘Atatürk’’ filmi üzerinde çalışan ve ünlü oyuncu Laurance Olivier'in oğlu olan İngiliz yapımcı Targuin Olivier idi...
Olivier uzun uzun bu büyük projesinden söz etti... Ve filmdeki Atatürk rolünü ünlü oyuncu Antonio Banderas'a vermeyi düşündüklerini söyledi...
Proje gerçekten alkışlanacak bir proje... Ama oyuncu seçiminde yanlışlık var...
Kenan Paşa dururken, bu rolü Banderas'a vermek çok büyük haksızlık...
Kenan Paşa, Atatürk rolüne onca yıl çalıştı... Duruşuna, oturuşuna kadar her şeyini ezberledi... Kostümlerini bile yıllar önce diktirdi...
Onun için, rolün kime verileceği bence kesinlikle yeniden gözden geçirilmeli, rol hakkı olana verilmelidir...
GÖREVE DEVAM
Sevgili Saadettin Teksoy'un programını bir iki haftadır izlememiştim...
‘‘Bakalım Sadettin hala görev başında mı?..’’ diye meraklanıp geçtiğimiz cuma gecesi ekran başına oturdum...
Sadettin Teksoy gene aslanlar gibi gözünü kırpmadan görevini sürdürüyor...
Üstelik görevine artık hayır işlerini de katmış durumda...
Şaka bir yana Teksoy geçtiğimiz haftaki programında, açtığı kampanyayla giyecek toplayıp büyük giyecek yardımı yaptığı Yozgat'ın Çadırardıç kazasındaydı...
Yöre halkı Sadettin'i resmen bando mızıkayla, şiirler okuyarak karşıladı...
Yalnız ben yöre halkı yerinde olsam, giyecek yardım çerçevesinde Sadettin'in sırtındaki o ünlü sarı ceketi de alırdım... Sadettin de biz de o ceketten kurtulmuş olurduk...
Teksoy'un programının geri kalan bölümü gene tehlikelerle doluydu...
Ben ne olduğunu tam anlamadım ama, ‘‘Rüzgarın Oğlu’’ Ayhan arabadan arabaya atlayıp birşeyler yaptı, Sadettin de Ayhan'ın ne kadar tehlikeli işler yaptığını ve bizler adına yaptığı fedakarlığı anlattı...
Yahu Sadettin sen Ayhan'ı mayhanı boşver... Asıl tehlikeli işleri yapan sensin...
Allah saklasın ya bir gün göçük altında kalacaksın, ya da bir araba seni duvara yapıştıracak...
Biz seni sağsalim görevinde görmek istiyoruz...
DEMİREL'İN ETKİNLİKLERİ
Son günlerde televizyonlarımızın en gözde haberlerinden biri Yeni Zelanda'lı Maudiler'in Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Demirel'e yaptıkları savaş ve ölüm dansı gösterileriydi...
Yeni Zelanda Valisi'nin ülkemizi ziyareti nedeniyle Yeni Zelandalı yerlilerin yaptığı ve Cumhurbaşkanı Demirel'le eşi Nazmiye Hanım'ın büyük ilgiyle izledikleri bu gösterileri televizyonlar ekranlara defalarca getirdiler...
Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel bence bugüne kadar gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanları içinde, ülkemizle ilgili dışa en iyi intiba veren, bizi en iyi temsil eden Cumhurbaşkanı...
Zira günde sekiz açılış yapıyor, konserlere gidiyor, kafasında beyzbol şapkasıyla yatlarda geziyor, Kumkapılı Midye Dolmacıları'nı köşke kabul edip, onların midyelerden taş çıkması konusundaki dertlerini dinliyor vs.
Ve tabi Cumhurbaşkanımızın bu durumuna bakan dış ülkeler de, ‘‘Yahu Türkiye meğer ne sorunsuz ülkeymiş de bizim haberimiz yokmuş... Baksanıza Cumhurbaşkanları bile yapacak iş olmadığından kendine olmayacak meşgaleler icat ediyor...’’ diyorlar... Bu da dışarıya karşı bizi, muassır medeniyet seviyesine gelmiş bir ülke olarak gösteriyor...
Bu arada Cumhurbaşkanı'nın hakkını da o kadar yemeyelim... Yaptıkları yalnızca bunlar değil...
Özellikle resmi günlerde ekranlarda halka hitaben günün mana ve ehemmiyetini belirten konuşmalar yapıyor...
Hepimize, ‘‘Akşamları erken yatın, yemeklerden sonra mutlaka dişlerinizi fırçalayın vs. gibi’’ nasihatlerde de bulunuyor...
Paylaş