İki hafta önce bahçe sinemalarıyla ilgili bir yazı yazmış, yazıda Salacak bahçe sinemasının adı geçtiğinde, ‘‘Salacak adını duyunca, peşin parayı görmüş gibi nasıl da ağzınız kulaklarınıza vardı... Ama söz, sizlere burada birkaç Salacak öyküsü anlatacağım’’ diye yazının arasına bir parantez açmıştım...Bu konudaki okur ilgi ve istekleri müthiş oldu... Hele de bu tatil sayımızda benimle söyleşi yapan sevgili Gülden Aydın sorularına ‘‘Salacak Plajı’’ ile başlayınca, sizlere bu hafta bir Salacak öyküsü anlatmak kaçınılmaz bir durum vaziyetine geldi!..* * *Şimdi çok kişi inanmayacak ama, bir zamanlar İstanbul sahillerinden denize girilirdi... O zamanlar billur gibiydi İstanbul'un denizi!.. Özellikle de bizim Salacak Plajı!..Bizim Salacak Plajı'nın bir denizi vardı... Nasıl temiz, nasıl pırıl pırıl anlatsam inanmazsınız. Örneğin plajın çok kalabalık olduğu günler, plajda şişe suyu bittiğinde, plaj sahibi şişeleri denizden doldurur, millet farkına varmadan tatlı su niyetine afiyetle lıkır lıkır içerdi.Tabii, bu plajda hiç mikrop yok demek değildi!..Piç Yavuz ve avenesi Camgöz Taci, Tilt Mahmut gibi ‘‘mikropların’’ yanında, dünyadaki bilumum mikroplar hava kalırdı... Bu iflah olmaz hergele takımıyla plaj sahibi Talat Bey arasında, müthiş bir savaş vardı... Yıllardır yaptıkları türlü çeşitli rezaletle Talat Bey'i neredeyse tımarhanelik hale getirmişlerdi...* * *Piç Yavuz'un Camgöz Taci'yi Salacak Plajı açıklarına salıp, suyun içinde onu bunu ısırttırarak ‘‘Salacak Plajı'nda köpekbalığı var’’ söylentilerinin çıkmasına neden oluşu, plaj sahibi Talat Bey'e gerçekten pahalıya mal olmuştu.Olayların olduğu günler, halkın plajdan elini ayağını çekmesi yüzünden Talat Bey o zamanın parasıyla önemli miktarda içeri girmişti...Bu arada Camgöz Taci, köpekbalığını yakalamak için denize açılan Talat Bey'in adamları tarafından kıçından zıpkınlanıp bir hafta yattı.Yavuz ise gene bir süre ortalıktan toz oldu ve bu sayede Üsküdar karakolunda yiyeceği ananevi sopadan, bu defa yakayı sıyırdı.Aradan bir iki hafta geçti. Yavuz, Taci ve Mahmut tekrar ortalıkta voltalamaya başladılar.Yavuz, arada bir Talat Bey'le Nihat'ın kahvesinde karşılaşıyor, fakat çaktırmadan başını çevirip, Talat Bey'i görmezlikten geliyordu.Günlerden bir gün Salacak'ta film çevrileceği haberi yayıldı.Zamanın tanınmış film şirketlerinden biri, yapmakta olduğu bir filmin hem de uzunca bir bölümünü Salacak Plajı'nda çekecekti...Söylenene göre filmin başrollerini devrin ünlüleri müthiş ikili Ayhan Işık'la Belgin Doruk oynayacaktı. Film çekileceği haberini duyanlar, merakla beklemeye başladılar. Ve aradan birkaç gün geçti. Gerçekten bir gün plaja tanımadığımız birkaç adam geldi.Bunlar filmin rejisörü ve yardımcılarıydılar. Ellerinde bazı kağıtlar, dosyalar vardı. Plajın her yanını dolaştılar, çeşitli zaviyelerde durup, dikkatle çevreye bakarak bazı notlar alıyorlardı.Hemen akşama kadar plajda kaldılar. Tabii Talat Bey de yanlarındaydı hep. Arada bir Talat Bey'e bazı şeyler soruyorlardı. Giderken de Talat Bey'le uzun uzun konuştular.Adamlar gittikten sonra, hepimiz Talat Bey'in etrafını sardık.‘‘Çekim ne zaman acaba Talat Bey?’’‘‘Çekim, öbür gün başlayacak. Ama yarın tekrar gelip, plajda seçim yapacaklar. Burada çekilecek sahneler için değişik tipli, kabiliyetli gençlere ihtiyaçları varmış. Yarın onları seçecekler. Öbür gün de filme başlayacaklar.’’Haber tüm Salacak'a hemen yayıldı. Değişik tipli ve de kabiliyetli gençler seçecekleri haberi tabii.Ertesi gün de sabahın köründen itibaren plaj yükünü almaya başladı.Başta, semtin en kral vücutçuları Demirhan ve Pelvan Remzi olmak üzere, Salacak'ta eli yüzü düzgün ne kadar adam varsa, plajda voltalamaya koyuldular.Filmciler, öğleye doğru geldiler. Önce, bir süre Talat Bey'in, plajın hemen girişindeki odasında oturdular. Sonra da dışarıda toplanmış kalabalık arasında bazı gençlerle konuşmaya başladılar.Olayı Piç Yavuz, Camgöz ve Mahmut da duymuşlardı tabii. Duymuşlardı ama faydası yoktu. Çünkü son köpekbalığı olayından sonra, Salacak Plajı'na tekrar giremez olmuşlardı. Yoksa, filmde oynamak gönüllerinde yatan, rüyalarına giren bir işti ki, hem de ne biçim!Plajın yan tarafındaki Kürt Hasan'ın bahçesinde oturmuş, kara kara düşünüyorlar, arada bir de çaktırmadan plajda olup biteni gözlüyorlardı.Mucize, akşamüstü oldu. Talat Bey'in adamı büfeci Yusuf, Kürt Hasan'ın bahçe kapısından girip, doğru Yavuz'un yanına geldi.‘‘Talat Bey sizi istiyor!..’’Filmciler, plajdaki gençler arasında pek öyle istedikleri gibisini bulamamışlardı. Özellikle kavga sahneleri için kimseyi beğenmemişlerdi.Ve Talat Bey'in aklına hemen, Yavuz, Camgöz ve Tilt Mahmut gelmişti. Bunu da filmcilere söylemişti. Şimdi onları çağırıyordu.Ayrıca adamına, ‘‘Söyle onlara çekinmesinler. Ben onların babası sayılırım, hepsini affettim!..’’ demişti.Yavuz ve takımı önce kulaklarına inanamadılar. Sonra kalkıp, kasılarak plajın yolunu tuttular.* * *Ertesi gün de çekim başladı.Plaj, tıklım tıklımdı. Filmcilerin adamları, devamlı kalabalığı geriye itiyor, çekimin yapılacağı yeri boşaltmaya çalışıyorlardı. Oyuncular arasında, bir karakter artisti hariç, tanınmış pek kimse yoktu. Filmin jönü, yakışıklı fakat yeni biriydi. Kız da çok güzeldi, ama o da yeniydi.Yavuz, Taci ve Tilt'e ise o gün bir iş verilmedi. Bütün gün Talat Bey'in yanında çekimi seyrettiler. Ertesi gün, sabahın erken saatlerinde çekim tekrar başladı. Plaj gene taklım tıklımdı.Yavuz ve takımına gene bir iş vermediler. Ama artık herkes, tam ‘‘Bugünkü çekim herhalde bitti’’ derken, Piç Yavuz, Camgöz ve Tilt meydana çıktılar.Filmin rejisörü az önce iskele önünde bir sandal sahnesini bitirmiş, Talat Bey'in odasına çekilmişti. Kameranın yanında, reji asistanı olduğunu sandığımız adam vardı. Yanında da filmin bir iki sahnesinde görünen bir başka kız.Adam, Yavuz'a döndü: ‘‘Arkadaşlar’’ dedi, ‘‘Önemli bir kavga sahnesi çekeceğiz. Senaryo icabı bu hanım kumda yatarken beş altı kişi onu rahatsız edecek. Siz bu hanımın ağabeyleri olduğunuzdan, adamlarla kavgaya tutuşacaksınız. Tamam mı?’’Sonra, reji asistanı arkaya doğru seslendi. Ve kabinelerin arka tarafından o güne kadar hiç görmediğimiz çam yarması gibi 6 tane adam çıktı.Yavuz, Taci ve Mahmut birbirlerine bakıyor, kalabalık da merakla çekimin başlamasını bekliyordu.Bu arada Talat Bey, Yavuz'un yanına gelip, sırtını sıvazladı ve:‘‘Hadi bakayım’’ dedi. ‘‘Göreyim sizi... Beni utandırmayın.’’Herkes nefeslerini tutmuştu. Kız geldi kuma uzandı. Sonra da o 6 çam yarması gelip kızın başına dikildiler. Birden reji asistanının gür sesi duyuldu:‘‘Dikaaaat!.. Çekiyoruz... Başlaaa!..’’Önde Yavuz, arkasında Camgöz ve Tilt, adamlara doğru yürümeye başladılar. Yavuz geldi, en öndeki ızbandudu şöyle kasılarak göğsünden itti. Herif Yavuz'a bir kafa geçirdi. Yavuz'un önce yerden ayakları kesildi. Sonra havada yarım parende atıp Camgöz'ün üstüne yuvarlandı.Bu defa Tilt Mahmut girdi devreye. Diğer adamın kolunu tutacak oldu. Bu defa da bu diğer çam yarması bir tekme oturttu Tilt'in beline. Tilt acıyla ikiye katlandı, debelenmeye başladı.Bu arada Yavuz'un sesi duyuldu:‘‘Yahu, Talat Abi bunlar sahici vuruyor be!’’Reji asistanı, ‘‘Bir şey yok, bir şey yok’’ diye cevap verdi. ‘‘Çok güzel, hakiki imiş gibi oluyor, bravo!..’’Derken biri geldi, Yavuz'un sırtına oturdu. Sonra da başladı bacağını arkaya doğru bükmeye. Ama Allah'tan ki Camgöz Taci yetişti. Hem de nereden bulduysa elinde koca bir kalas vardı. Kalası herifin beline koymasıyla adamın yıkılması bir oldu.Ama ne de olsa adamlar kalabalıktılar. En iri yarı olanı Camgöz'e bir çift daldı, havada iki tur döndürüp Camgöz'ü tepe üstü kuma çaktı.Ve iş iyice ciddileşmeye başladı. Kalabalık yavaş yavaş geriye kaçıyor, herkes anlamaz gözlerle birbirine bakıyordu. İş iyice meydan kavgasına dönüşmüştü. Ayrıca ortalıkta o kumda yatan kız filan da kalmamıştı.Yavuz, can