Paylaş
Uğur Dündar geçtiğimiz gece Arena'da her zaman olduğu gibi gene bir alay melaneti, hırsızlığı, uğursuzluğu, katili vs.'yi ekranlara getirdi... Bir tetikçiyi de milletin huzurunda görevli kanun adamlarına teslim etti...
N'apsın Uğur?.. Görevi asıl yapması gerekenler vurdumduymaz olunca, arada bir iş böyle başa düşüyor...
Benim aklımın almadığı şu: Uğur yıllardır programlarında bir alay rezaleti, cinayeti, soygunu vs.'yi ortaya çıkarıyor... Bunu da hepi topu beş altı kişilik kadrosuyla yapıyor...
Peki bu işleri onca güçlü o devlet kadroları neden yapamıyor ki?..
Bir de özel sektöre bozuk atıyoruz... İşte size yararlı bir özel sektör Uğur Dündar...
PORTAKAL SUYU
Geçen gece ‘‘Kanal 6’’daki Dr.Stress programında Nedim Saban günlerdir bir türlü tartışması bitmeyen Antalya Altın Portakal Film Festivali'ni ekrana getirdi...
Ama, yapımcı, rejisör, oyuncu, eleştirmen, sinema derneği temsilcisi, festival yöneticisi birçok değerli arkadaşın katıldığı programda, arkadaşlar affetsinler öylesine havanda su dövüldü ki, sanki bu tartışma Altın Portakal için değil de portakal mevsiminin gelmesi nedeniyle yapılmış gibi oldu...
Bildiğiniz gibi sinema dernekleri bu yılki festivali boykot etmişler; derneklerine üye ünlü sanatçıları Antalya'ya göndermemişler, bu nedenle de bu yılki festival sönük geçmişti...
Biz de bu tartışmada saatlerce bu boykotun gerçek nedenlerini öğreniriz diye bekledik... Ve de, ‘‘Herhalde bu neden, sinemanın derin konularından kaynaklanan bir nedendir...’’ diye umduk...
Ama anlaşıldı ki Anadolu deyişiyle durum ‘‘Oğlan ağlar, derdi çörek’’ bir durumdur...
Anlaşıldığı kadarıyla festival ile sinema kuruluşları arasındaki sürtüşmenin nedeni pek öyle sinemanın sorunları ya da ilkeleriyle ilişkili değil, biraz parasal, biraz da örneğin davetli sanatçıların dönüşte geç saatlerdeki uçaklarla İstanbul'a gönderilmeleri falan gibi sorunlardır vs...
Valla ben o geceki tartışmada durumun vaziyetini böyle anladım...
Olaya telefonla müdahil konuşmacı olarak katılan, derneklerden birinin başkanı ve gerçekten çok değerli bir oyuncu olan Rutkay Aziz bile, sanki yukarılardan, bulutların arasından geliyormuşçasına insanı etkileyen o etkin sesiyle bir alay şey söyledi ama, o konuşmalar da ekranda asılı kaldı...
Bu arada sinemayla ilgili aklıbaşında bir alay şey de konuşuldu ama, bu Antalya Festivali, sinema dernekleri çatışmasından benim anladığım, yukarıda söylediklerimin tıpkısının aynısı...Şayet ben yanlış anladıysam, arkadaşlar beni affetsinler...
TURNİKE
Dili belası çektiği üçbuçuk yıl tek ayakta durma cezasını bitiren Güner Ümit yeniden ekranlara döndü...
Edindiğimiz bilgilere göre özellikle ‘‘Turnike’’nin ilk gecesi reytingleri alt üst etmiş... Valla ne etmişse az etmiş...
İnsan o kızlarla bırak reytingleri, dünyayı alt üst eder...
Programın dekoru, o birbirinden güzel kızlar, ışıklar bana bir tarihte bir punduna getirip gittiğim Las Vegas'ı hatırlattı... Turnike'yi izlerken içimden bir ‘‘Ooof of’’ çektim...
Güner Ümit klasik deyişiyle konusuna hakim, sahne sempatisi olan, programına çaktırmadan otoritesini de koyan başarılı bir sunucu, show adamı, tamam da, konuşurken gene ağzından her an bir bakla çıkaracak diye insanın ödü kopuyor...
Yeni ‘‘Turnike’’de dekor farklı, kızlar farklı, felsefe farklı, ama farklı olmayan, süren bir şey var... O da gene programa katılanların yalvar yakar halleri ve o durumun üstüne üstüne gidilmesi...
Onca modern görünüm içinde bu yalvar yakar muhabbet şık durmuyor...
Ekranlara hoş geldin Güner Ümit... Kızlar siz de hoş geldiniz... Valla hem de çok hoş geldiniz!..
TELEFON REKLAMI
Televizyonlarda garip bir cep telefonu reklamı var...
Önce ekranda bir tuvalet masası başında oturmuş, tam o ‘‘yeme de yanında yat’’ dedikleri cinsten kepenkleri hayli açık bir hatun görülüyor...
Önce hatunun yakın plan yüzü geliyor ekrana ve bu arada ‘‘Bir burun kaldırma operasyonun fiyatı bilmem şu kadar’’ diye bir ses duyuluyor...
Arkadan da bu afetin önce popoya kadar açık sırtı ve yuvarlak poposu, sonra tekrar yüzü, daha sonra da gözümüzün içine giren dolgun, cıbıl göğüsleri ekrana getirilirken, bu kez de kalça ve göğüs güzelleştirme operasyonlarının bilmem ne kadarlık fiyatlarından söz ediliyor...
Ve derken geliniyor sadede...
‘‘Evet, bu işler bu kadar bu kadar çok para ama, falanca marka cep telefonu sudan ucuz, yalnızca bilmemkaç milyon lira... Hem de taksitle.’’
Ben bu reklamı ne zaman seyretsem, o anadan yarı üryan hatunla, cep telefonu arasında pek bir ilişki kuramıyorum... Yani tam, ‘‘uysa da uymasa da’’ tarzı bir reklam...
O zaman ben bu arkadaşlara bir akıl vereyim:
Arkadaşlar, o cep telefonlarının ekranına promosyon olarak o hatunun telefon numarasını da yazın, o telefonlardan milyonlarca satmazsanız adam değilim...
Paylaş