Paylaş
Ali Boratav
Hayat pahalılığı, tekne sahibi olan herkesi yolunacak kaz olarak görme alışkanlığı, uygun bağlanma yerlerinin azlığı, camia içindeki güç ve işbirliğinin yeterince olgunlaşamaması, denizcilerin 4B ismi altında toplanan bayrak, barınak, belge ve bağlama sorunlarının çözümünde sürekli sekteye uğrama gibi nedenlerle amatör denizciliğimizin istenen boyuta ulaşması zaman alacak gibi görünüyor. Üstelik tüm bunlara, toplumsal denize uzak durma içgüdümüz de eklendiğinde, zamanın uzayacağını tahmin etmek güç değil.
Yine de iyi şeyler oluyor tabii. En azından kütüphanemiz genişlemekte. En yeni örnek, amatör denizciler için hazırlanmış bir rehber kitap: Değerli denizci-yazar Ali Boratav’ın kaleme aldığı Mavi Yolculuk Rehberi / Gökova’dan Kekova’ya Türkiye Kıyıları ve 12 Adalar – 450 Küçük Koy ve Mola Noktası. Kitap henüz birkaç gün önce Denizler Kitabevi tarafından yayımlandı. Pırıl pırıl, rengarenk, içerdiği her koy ve mola yeri hakkında detaylı bilgiye sahip ama bununla yetinmeyen kitap, her dokunduğu yerden fışkıran tarihe de ışık tutuyor. Söylencelerden buluntulara, bölgenin insanlarından lokantalarına, dünü ve bugünü ile ele alınan koylarımızda denizcilere gerçekten rehberlik ediyor. Boratav’ın eline, emeğine sağlık.
24 Mart Pazar günkü Hürriyet Seyahat ekinde Yücel Sönmez imzalı detaylı bir tanıtımı çıktı kitabın, yazıyı bulup okumanızı öneririm.
Antik Kartaca’nın temsili bir resmi. Gerçeğe yakın olsa gerek.
REHBER KİTAP NE DEMEK?
Olur ya, bu da ne demek diye soran olur, onlar için yazayım. Bilmediğimiz bir kente/ören yerine vb. yere gitmeden önce orası hakkında bilgi toplarız. Oraya nasıl gidilir, gittiğimizde ne göreceğiz, bizi ne karşılayacak, nereleri görmeli, nerede yemeli, nasıl konaklamalı gibi bilgileri derleriz. İşte bu bilgilenme süreci denizde daha da önemlidir çünkü denizde, karadaki gezilerimizde olandan çok daha fazla bir de güvenlik unsuru vardır. Malum, tekne denizin üzerinde durur ve denizin koşulları değişirse, yani akıntıydı, rüzgârdı, demir attığımız zeminin yapısıydı derken bir sürü etmen bizim güvenliğimiz üzerinde söz sahibi olur. İşte denizci, tüm bu etmenleri, “oraya” gitmeden önce bilmek durumundadır. Haritalar, elbette bir yer hakkında genel fikir verirler ancak sözünü ettiğimiz pek çok değişken hakkında bilgi vermeleri olanaksızdır. Örneğin haritada bir iskeleyi görmek mümkündür ama o iskelede elektrik ve su var mıdır; iskelenin ardındaki restoranda yemek yersek, dost bir ortama mı girmiş oluruz yoksa kazıklanmaya hazır mı olmalıyız, hangi havalarda o iskelede güvende oluruz da rüzgâr hangi yönden eserse güvenliğimiz tehdit altına girer, gibi ince ama önemli detaylar haritalarda yoktur. Ya nerede vardır? İşte bu rehber kitaplarda.
Antik Kartaca kentinin kalıntıları.
Rehber (kılavuz) kitapların bilinen en eski örneği, MÖ 500’den kalmadır. İnanması güç ama öyle. Batı Afrika’yı denizden kat eden Hanno adlı Kartacalı (ve çoğu Kartacalı gibi Fenike kökenli) denizci, notlar almış ve bize bırakmış bunları. Yazdıklarını, yanılmıyorsam 2007 veya 2008’de Türkçe’ye sanırım ilk kez ben çevirmiştim Yelken Dünyası dergisi için. Avrupa’da 12. yüzyıldan itibaren varlar ancak Venedik ve Cenova’nın denizcilikte çığır açan gelişmelerine paralel olarak 14-15. yüzyıllarda zirve yapmışlar. Elbette o zaman insanlar gezinti için değil, daha çok ticaret için gereksinim duyuyorlardı bu rehberlere. Savaş gereksinimleri sonradan gelir. Unutmamak lazım ki ticaret, her zaman savaştan daha büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur denizciliğin gelişiminde.
Sözü çok uzatmadan sizleri, 10 yıldan fazla zaman önce Türkçeleştirdiğim, Kartacalı Hannon’un notlarıyla baş başa bırakmak istiyorum. Yerimiz fazla olmadığı için, ne yazık ki Hannon’un notlarının tamamını ve altlarındaki çok sayıdaki açıklamayı buraya alamayacağım.
Hanno’nun keşiflerine dayanılarak 1770’te çizilmiş harita.
İLK SEYİR REHBERİ
KARTACALI HANNO’NUN SEYİR DEFTERİ
Bu, Herakles Sütunları’nın ötesindeki Libya memleketlerine yolculuk yapan ve Kronos Tapınağı’nda da yücelen Kartaca Kralı Hannon’un, öyküsüdür. (Libya, o günkü Yunanca’da Afrika’nın adıdır. Herakles Sütunları da Cebelitarık’ı işaret eder.)
Kartacalılar, Hannon’un Herakles Sütunları’nın ötesine yelken açmasını ve oradaki belirli sayıda Libyafenik şehri bulmasını istediler. O da 60 adet 50 kürekli gemi, 30 bin erkek ve kadın, yiyecek ve malzemeyle yola çıktı.
Sütunların ötesinde iki gün seyrettikten sonra Thymiaterion adlı ilk şehri bulduk. (Bu kentin, Fas’ın bugünkü Rabat kentinin 40 km. kuzeyinde bulunan Mehidya olduğu söylenmektedir.)
Oradan batıya giderek, ağaçlarla kaplı Soloeis adlı Libya burnuna vardık.
Yarım gün doğuya seyrederek, bir göle ulaştık. Denizden fazla uzak değildi ve fillerin ve diğer vahşi hayvanların yediği çok uzun sazlarla kaplıydı.
Yolculuğumuza devam ederek, Libya’da akan geniş nehir Lixos’a ulaştık. Göçebe kavim Lixitler, onun yanında sığırlarını otlatıyorlardı.
Onların arkasında düşman Etiyopyalılar, vahşi hayvanlarla dolu geniş bir alanı kaplıyorlardı. Arazileri, Lixos’un içinden aktığı yüce dağlarla çevriliydi. Lixitlere göre bu dağların arasında garip insanlar (attan hızlı koşan mağara adamları) yaşıyordu. (Etiopya sözcüğü, yanık yüzlü insanlar anlamına geliyor ki genellikle Afrika halklarına verilen ortak addır.)
Kartaca’dan Herakles Sütunları’na seyirde geçen zamanla, sütunlardan buraya kadar geçen seyir zamanının aynı olmasından, bu adanın, tam olarak Kartaca’nın zıt tarafında olduğunu hesapladık.
Bazı yüksek dağların yakınlarına demirledik. Dağlar, aromatik ve rengarenk kütükleri olan ağaçlarla kaplıydı.
Buradan su aldıktan sonra, tercümanlarımızın Batı’nın Boynuzu dedikleri çok büyük bir koya varana kadar kıyı boyunca beş gün daha seyrettik. Gündüz, ormandan başka bir şey göremiyorduk ama gece, pek çok ateş fark ettik, flüt, zil ve tam-tam sesleriyle kalabalıkların haykırışlarını duyduk. Korktuk.
Çabucak oradan ayrılıp, dumanlarla dolu ateşli bir kıyıyı geçtik. Geniş ateş selleri denize boşalıyordu ve kara, kızgınlıktan yanına yaklaşılacak gibi değildi.
Ateş sellerinden uzaklaşıp, üç gün sonra Güney’in Boynuzu denen koya ulaştık.
Erzağımız azaldığı için daha ileri gitmedik.
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
KUVVETLİ POYRAZ
BU hafta sonu epey kuvvetli bir poyraz hüküm sürecek. Elbette her poyraz gibi bu da Güney Marmara kıyılarını dövecek, yapacak bir şey yok, alınacak önlemler elbette var. Bu poyrazla ılık olabilecek hava da serinliyor dolayısıyla. Cumartesi ve pazar arasında, Bozburun civarında hafif yağışlara tanık olmak da mümkün. Ancak endişeye mahal yok, 21 Mart ilkbahar ekinoksundan sonra hiç kaçarı yok, havalar ısınıyor, zaten bahar her yerde kendini belli ediyor. Deniz suyu halen 10-11 derece santigrat bandında. Herkese keyifli bir hafta sonu dilerim. tayfuntimocin.com
Paylaş