Paylaş
YAŞANMIŞ gerçek olaylar bazen fıkralardan da, en iddialı komedi filmlerinden de daha komik olabiliyor. Eh, hepimizin gülmeye ihtiyacı olduğuna göre, arada sırada buradan gerçek ve komik anekdotlar paylaşmak iyi gelir diye düşündüm. Hatta neden bu kadar geç düşündüğüm için kendime de biraz kızdım.
Efendim, bizim sulardan bolca komik anı elbette var ama bu ilk anımız İngiltere’den gelsin, çünkü çok taze.
Bir hafta sonu iki arkadaş, içlerinden birinin teknesi ile gezmektedirler. Misafir olan kişi teknelere pek aşina değildir. Keyifli bir seyrin sonuna doğru limana yaklaşırken birden teknenin alarmı öter. Teknenin sahibi olan adam o sırada dümendedir, dikkat gerektiren bir kanalda seyirde olduklarından dümeni bırakamaz ve arkadaşından rica eder; “Gidip bakar mısın, panelde ne yazıyor, nedir alarm veren?” diye.
Misafir kamaraya iner ve panikle havuzlukta yeniden belirir: “Fire! Fire! (Yangın, yangın!)” Adam “Emin misin?” diye sorar. “Elbette eminim, ekranda yangın yazıyor.” Ortalıkta duman da yoktur ama teknenin sahibi yine de havuzluktaki küçük heçten (güverteye açılan kapak) yangın söndürücüsüne ulaşmaya çalışırken gözü, panele ilişir. Radyonun dijital ekranında “Fire FM” yazmaktadır. O sırada radyoda açık olan kanalın adıdır Fire FM ve yangın falan da yoktur. Çalan alarm, sadece motorun hararet alarmıdır. Selametle limana ulaşırlar. Radyonun kanalını değiştirdiklerinde yangın da sona ermiştir!
PÜF NOKTASI
DENİZDE RENKLER
Pek bilinmeyen durumlardan biridir: Bazı renkler, gün ışığı altında diğerlerinden daha yakın görünür. Kırmızı ve tonları, böyle renklerdendir. Kırmızı bir şamandıra, “güneş altında” olduğu yerden daha yakınmış gibi görünür. Bu çok önemli bir bilgi olabilir. Çünkü ister balıkçı olalım, ister yarışçı ya da sadece bir şamandıraya bağlanmaya çalışan biri, kırmızı tonlarına sahip şamandıralar yüzünden yanlış karar verme ihtimali her zaman vardır. Mavi ve yeşil renkler ise “güneş ışığında” gerçek yerindedir. Bu yüzden de kırmızı, mavi ve yeşilden daha önce görünür! Eğer gözümüzle aradığımız nesnenin ne olduğunu önceden biliyorsak, renginden yararlanarak kaba bir mesafe tayini de yapabiliriz demektir.
Yukarıda anlattıklarım “gün ışığı” altında geçerlidir. Bir de ışığın yerini hızla karanlığa terk ettiği alaca karanlık zamanları var. Gün ışığı altında kırmızı renkli nesneler, mavi ve yeşil nesnelere göre daha yakın görünür demiştik. Alaca karanlıkta ise bunun tam tersi geçerlidir. Gözlerimiz, alaca karanlıkta mavi ve yeşile karşı daha hassastır. Kırmızı neredeyse görünmez olur böyle zamanlarda. Kırmızılar kararırken, mavi ve yeşil, güneşin kalan son ışık zerrelerini değerlendirerek görünürlüklerini korurlar. (Yelkenli Yatta Kendine Yetebilmek adlı kitabımdan alınmıştır.)
DENİZ TARİHİNDEN
TÜRKLERİN İLK DENİZAŞIRI SEFERİ
Dandanakan Savaşı’ndan (1040) sonra Büyük Selçuklu Devleti’nin Hükümdarı Çağrı Bey’in oğlu Melik Kavurd, İran’ın Kirman bölgesine hâkim olur ve bunun ardından Umman’ı da ele geçirmek ister. Fakat gemileri olmadığı için bunu tek başına yapamayacaktır. Hürmüz Emîri’nden yardım ister ve elde eder. Hazırlanan gemilerle Selçuklu askerleri Umman’a sefer eder ve ele geçirirler. Bu olay 1052-53 arasında gerçekleşmiştir. Umman’ın ele geçirildiği bu sefer, Selçukluların ve muhtemelen (yani bilinebildiği kadarıyla) Türklerin ilk denizaşırı seferidir. Gerçi denizden kat edilen yol pek uzun sayılmaz ama Türk tarihi için bir “ilk” olduğundan önemi büyüktür.
DENİZLİ ŞİİRLER
MARTILAR Kİ…
Bu haftaki şiirimiz çok büyük şair Can Yücel’den. Can Yücel (1926 – 1999) samimi dili ile bilinir ve kıvrak zekasıyla oynadığı sözcükler şiire çok büyük hareketlilik katar. Çok sayıda şiiri, gayet iyi bildiğimiz şarkılara dönüşmüştür bestecilerin marifetli ellerinde. Zamanı gelince bunları da okuruz birlikte. Pek bilinmez ama Can Yücel mükemmel bir çevirmendir aynı zamanda. Shakespeare, Brecht, Lorca çevirileri de vardır. Ama bugün, çok sevdiğim birini paylaşacağım sizlerle. Şarkı yapıldı mı bilmiyorum. Madem artık havalar daha da izin veriyor deniz kıyısına gidip martıları izlemeye, o zaman bu şiiri okumak için doğru vakittir.
Martılar ki…
Günlerdir körköstebek nefsimle öyle hırlı
Ve öylesine harlı ki
esrik nefesim
Bir kibrit tutsam parlayacak.
Bir sarnıç gemisi diyecekler alev almış.
Boğazın iki yakasından
Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi
Gelişi güzel mi güzel bir ocak
Suların ortasında sevgili öfkemle benim
Yanacak bahar erişinceye değin
Soğuktan morarmış kanatlarını
ısıtsın diye martılar
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin
Can YÜCEL
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
DENİZDE KAVGA
Bu laf biraz mitolojik tabii. Daha önce buradan anlattığım lodos-poyraz kavgasını çağrıştıran bir hava var. Bugün (cuma), bir süredir devam etmekte olan lodosun etkisi altında Marmara ama şiddetli değil. Fakat akşam ve gece boyunca hava dönüyor, cumartesi günü Marmara’ya poyrazı getiriyor. Hızını alamayıp dönmeye devam ediyor ve pazar gününe tam lodos diyemeyeceğimiz, yerel topografiye (arazi yapısı) göre değişebilecek, güçlü olmayan, hatta çoğunlukla zayıf esintiler getiriyor. Tabii bu dönme hareketi de yağmuru getirip tepemize bırakacak gibi. Bugün ve Pazar günü hava 10 derecelerde ama cumartesi günü ani bir soğumayla 5’lere iner. Deniz suyu sıcaklığı da Marmara’nın genelinde 7-10 derece arasında değişiyor. Kısaca yağışlı, rüzgârı karman çorman ve serin bir hafta sonu bizi bekliyor. Tüm denizcilere selamet dilerim. #tayfuntimocin
Paylaş