Paylaş
DENİZCİLİK tarihinin adından en çok söz edilen, en tanınan, en becerikli denizcileri arasında kuşkusuz Vikingler başlarda yer alır. Dönemlerinin en gelişmiş teknelerini yapıp Amerika kıtasına Kolomb’dan 500 yıl önce ulaşan bu halkı biz genelde çok barbar, pis, vahşi vb. tanımlarla anarız. Bu, elbette biraz da Hollywood etkisidir. Ancak sormak lazım, bu kadar barbar ve cahil bir halk, nasıl olur da kendi yaşadıkları dönemin en gelişmiş teknelerini yapabilmişler?
Gemileri de öyle kaba saba şeyler değil, son derece zarif, adeta biblo gibi şeylerdir. Gemi heykeli olarak önemli bir kısmında, kuzeyin efsanelerinde bolca yer alan ejderha kullanılmıştır ve inanılmaz bir el işçilikleri vardır.
EL BECERİLERİ YÜKSEK
Belli ki sanıldığı kadar cahil ve barbar değiller. Hiçbir şey olmasa, el becerilerinin çok yüksek olduğu anlaşılıyor. Kaldı ki bugünün (her ne kadar şartlar farklı olsa da) en yüksek teknolojiye sahip gemilerinin en cahil halklar tarafından yapılmadığını düşünecek olursak, Vikingler’e biraz daha sıcak bakabiliriz. Sadece gemilerle dolaşmamış, tarımla uğraşmış, ticaret yapmış, el sanatlarını ticarete dönüştürmüş olduklarını da çok iyi biliyoruz.
Aslında Vikingler, “Kuzeyli Adam” anlamına gelen Norman (Nordman) sözcüğüyle tanınırlar. Pek çok tarihsel kayıtta Viking yerine, Norman sözcüğü kullanılır. Kuzeyliler diye de çevirisi yapılır diğer dillere. Ancak yine tarih bize gösteriyor ki bu adamlar birdenbire denizci olmadılar. Güneylerinde Roma, kuzey ve doğularında diğer barbar halkların baskısı, saldırıları ve tacizleri sonucu, içinde bulundukları tecrit durumundan çıkmak için beşinci yüzyıldan itibaren denizciliği öğrendikleri, bir anlamda denizden medet umdukları artık biliniyor. Hani bizdeki “denize düşen yılana sarılır” lafı var ya, bunun tam tersi onlarda geçerli olmuş: “Yılandan kaçan denize atlar!”
KUZEYE GİDEN YOL
Norman sözcüğünün kuzeyli demek olduğunu artık biliyoruz. Bu durumda Vikinglerin bolca yaşadığı Norveç’e de değinmek gerek. Norveç sözcüğü de Germen dilinde kuzey yolu anlamına gelen “Nord weg” sözcüklerinden türemiş. Yani Norweg (Norwegen) Kuzeye Giden Yol anlamını taşıyor.
Peki ya bu Viking lafı nereden geliyor? İşte o da yine Germen dilinin marifeti. Vik, Germen dilinde “koy” demek. “Koydan koya geçenler”, “koy koy dolaşanlar” anlamını barındıran türemiş bir sözcük Viking. Yani o koy senin, bu koy benim gezip, saldırıp, yağmalayıp durmuşlar. Farklı yerleri yağmaladıkları için onlara kızamayız zira sözünü ettiğimiz tarihler, dünyanın hemen her yerinde yağmacılığın hak ve bir yaşam biçimi olduğu, tuhaf ve barbarca karşılanmadığı dönemlerdir. Dedim ya, o kadar cahil, karanlık, barbar bir halk olsalardı, o gün için bilinen dünyanın en uzak köşelerine kadar gidemez, ticaret yapamaz, kabul görmezlerdi. Evet biraz haşin adamlarmış doğrusu ama bu, başka yetenekleri olmadığı anlamına gelmiyor.
PÜF NOKTASI
MARMARA’NIN KARAKTERİ
DENİZDEN dünya seyahati yapmış güzel insanlar tanıyorum. Dünyayı dolaşmış veya okyanuslar aşmış denizcilerin çoğuyla yüz yüze konuşup onları dinleme fırsatım oldu. Şanslıyım. Hepsinin ortak olarak söylediği şey şu: “Dünya denizleri içinde en sıkıntılısı Akdeniz, Akdeniz içindeki en dertli yer de Marmara’dır.”
Bu kadar yoğun bir deneyimin kazandırdığı bilgiye kimse itiraz edemez kuşkusuz. Peki neden Marmara bu kadar dertli birdeniz? Bir kere iç deniz. Üstelik, geçen hafta da yazdığım gibi, tüm kıyıları ile aynı devletin sınırlar içinde olan tek iç deniz. Bu açıdan Türkiye çok şanslı bir ülke. Ancak her yanının karayla çevrili olması, alanının nispeten dar olması, derinliğinin bin metrenin üzerine çıkması ve çok kısa mesafe içinde karaya doğru birden sığlaşması ona bu karakteri veriyor.
ÜÇERLEME
Marmara, eski denizcilerinin hepsinin çok iyi bildiği gibi “üçerleme” denen dalga silsilesini pek sert şekilde ortaya çıkartır. Üçerleme veya üç kız kardeş de denen bu silsilede üç dalga arka arkaya ilerler. Gemiler bunu pek hissetmezler belki ama denizin her halini hisseden ve denizciliğin temeli olan küçük tekneler için durum bazen tehlikeli olabilir. Tekne, ilk dalgadan selametle çıkar ama inerken ikincisinin içine girer; eğer yetenekli bir tekne ve denizciye sahipse bundan da çıkar fakat başını tam kaldıramamışken üçüncünün içine girer! Elbette bununla karşılaşan her teknenin başına bir iş gelmiyor ama denizciler bunu bilip, önlem alır, belki yol keser, belki hafif bir açıyla dalgaya omuz verirler. Bunu hiç bilmeden, tekne kiralayarak veya bir arkadaşlarının teknesiyle hafta sonu keyfi yapmak için tamamen acemi bir halde denize açılan, açılırken de can yeleği kullanmayan kimi vatandaşlarımızın haberlerini ne yazık ki üçüncü sayfalarda okuruz. Ve yine bilgi eksikliğinden, “Deniz bir anda patladı!” diye geçer haber. Hayır bir anda öyle bir şey olmaz. Bu üçerlemeler hep vardır ve rüzgâr arttıkça onlar da dikleşir, olan bu. Sezon geldi diye yazıyorum. Lütfen dalgaların içine eğlence olsun diye girip çıkmasın kimse ve mutlaka ama mutlaka hepimizin üzerinde can yeleği olsun. Kimse, can yeleksiz tekne kiralamasın. Can yeleği, ancak giydiğimizde hayat kurtarır. Selametle…
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
YAĞMURLU VE RÜZGÂRLI
YOĞUN bir çalışma haftası geride kalıyor ve herkes, keyifli bir hafta sonu geçirmek istiyor elbette. Planlar yapılıyor, “Şuraya gidelim”, “Burada piknik yapalım”, “Gidip bir deniz havası alalım” diye. Lakin cumartesi sabah güne başlarken havanın yağmurlu olduğu görülüyor ve insanın içine fenalık geliyor. “Bütün hafta çalıştık, o kadar bekledik, güzel bir hava istedik ama olmadı” diye hayal kırıklığı dile getiriliyor. Planlardan önceden haberdar olan çocukların hayal kırıklığı daha büyük oluyor, içlerinde ağlayanlar bile oluyor. Bahar aylarında yağışlı hafta sonlarında çok sık yaşanır bu durum. Nedense, bizler iş yerlerimizde, okullarımızda, fabrikalarda, bürolarda çalışırken hava mis gibidir de ne diye hafta sonu açık havaya çıkıp nefes almayı planladığımız zamanlarda kapanıp yağmur yağar, anlamak güç. Hep de böyle olur. Yine oluyor işte.
POYRAZ SERT ESECEK
Bu sabah (Cuma), Marmara’nın doğusundan yani Bursa tarafından başlayan yağmur, bütün hafta sonu boyunca aralıklarla kendisini gösterecek ve çoğu açık hava planını suya düşürecek. Rüzgârsa cumadan pazara poyrazdan giderek sertleşiyor. Hele pazar günü Karacabey, Bandırma ve Marmara Adası civarında iyice etkili, 30 milleri buluyor. Deniz ulaşımı sekteye uğrayabilir. Ama neyse ki hava soğuk değil. Bizi daha da strese sokan o kat kat giysiler yok artık. Kötümserliğe gerek yok yine de. Deniz suyu sıcaklıkları 20’ye geldi. Önümüz yaz. Güneş de, arada bulutlar olsa da, orada bir yerde pırıl pırıl bizi bekliyor. Tüm denizcilere selamet, tüm okurlara bol neşe dilerim. #tayfuntimocin
Paylaş