Tufan’ın arka planı

Küresel soğumalar ve ısınmalar sonucu suyun hâl ve yer değiştirmesi insanı öyle bir korkuttu ki, her kadim kültürde bir tufan öyküsü mutlaka yer aldı.

Haberin Devamı

Tufan’ın arka planı

Tufan. Ressam Francis Danby. 1840 (The Deluge)

Bütün kültürlerde ve dinlerde bir şekilde anlatılan ve bugün ‘yazı’ sayesinde tüm dünyanın bildiği ünlü ‘Tufan’ öyküsüne biraz yakından ve biraz da dışarıdan bakacağız bugün. Daha önce (4 Ocak 2019 tarihli Denizciler Lokali) Nuh’un Gemisi üzerinde biraz durmuş, gemi özelinde konuya yaklaşmıştık. Bugün ise Tufan olayına bakalım ki eksiğimiz kalmasın.

HER KÜLTÜRDE VAR

Amerika kıtası yerlileri dâhil dünyanın her kültüründe bir tufan anlatısının olmasını, insanın yeryüzünde gördüğünü anlamaya başladığından bu yana aslında bir değil birkaç tane büyük tufan yaşanmış olmasına bağlamak akıllıca olur. Çok basit bir fizik kuralından söz edelim. Dünyada var olan suyun miktarı değişmez. Çünkü bildiğimiz gibi fiziksel olarak bir şey yoktan var edilemez, vardan yok edilemez. Su, katı, sıvı veya gaz halinde olabilir ama mutlaka bu formların birinde varlığını korur. İnsanlığın zihninde Tufan olarak varlığını koruyan olay da, bu formların şiddetli bir şekilde değişmesinden başka bir şey değildir. Dedik ya, birkaç tane tufan oldu diye... İşte bu tufanlar ya da çok büyük taşkınlar, iklimin soğuması ile suyun buz olmasının (çok fazla suyun çok fazla buz olmasından söz ediyoruz), ardından da ‘küresel ısınma’ ile buzların eriyerek çok fazla suyun ortalığı kaplamasından başka bir şey değil. Bugün bilim bize artık bunun hangi tarihlerde, hangi şartlarda gerçekleştiğini gayet güzel anlatıyor.

Haberin Devamı

Tufan’ın arka planı

Birkaç gün içinde doldu Boğaziçi

YÜZ YİRMİ BİN YIL!

Öykümüz bundan yaklaşık 120 000 yıl önce başlıyor. Bu süreyi düşünebilmek için birkaç referans verelim. Türkler Anadolu’ya geleli 1000, İslâmiyet doğalı 1400, Hıristiyanlık doğalı 2000, bilinen en eski tapınak olan Göbeklitepe kompleksi inşa edileli 13 000 yıl oldu henüz. Yani 120 000 yıl çok uzun bir süre. Ama inanın, dünyamızın var oluş sürecinin yanında o bile devede kulak kalıyor. Devam edelim. 120 bin yıl önce deniz seviyesi günümüzdekiyle hemen hemen aynı seviyedeydi. Zamanla, yaklaşık yüz bin yıl boyunca sular buharlaştı, oradan oraya taşındı, iklim soğudu vs. ve kutuplara yakın bölgelerde buz olarak çok su birikti. Kimi yerlerde 3,5-4 kilometre kalınlığında buz tabakası vardı. (Buzul dediğimiz yerler.) İşte bu yüz bin yıl boyunca suyun kutup bölgelerinde buz olarak birikmesi sonucu denizlerden su epey çekildi. Günümüzden 20 bin yıl önce deniz seviyesi, çekilen su nedeniyle günümüzdekinden 125 metre aşağıdaydı. Bu sırada insan, hayatta kalmaya çalışıyor, değişen iklim ve coğrafya koşullarına bir şekilde uyum sağlamaya gayret ediyordu.

Haberin Devamı

Tufan’ın arka planı

Taşmak üzere olan suyun görüntüsü bile korkutuyordu.

İNSANIN YAYILMASI

Neler yapıyordu mesela? Göç, yapabildiği en akıllıca şeylerden biriydi. Sular yavaş yavaş çekilirken, Afrika’daki ata topraklarından dışarı çıkıyor, Asya’ya yayılıyor, sallar yapıp Avustralya’ya kadar gidiyor (Aborijinler dediğimiz halkı oluşturuyor) ve en nihayetinde bugün Avrupa dediğimiz topraklara da günümüzden 35 bin yıl önce varıyordu. Bu arada farklı diller gelişiyor, farklı alışkanlıklar geliştiriliyordu. Mağaralarda yaşıyor, basit aletler yapıyor, bolca avlanıp meyve topluyorlardı.

Tufan’ın arka planı

Azteklerin tufan sonrası geliştirdikleri ritüellerden biri. Tanrılara hediyeler sunuyorlar, bir daha kızmasınlar diye.

Haberin Devamı

125 METRE AŞAĞIDAKİ SULAR

İşte az önce bahsettiğimiz o 20 bin yıl önce, iklim ısınmaya ve sular da erimeye başladı. Deniz seviyesi günümüzden 125 metre aşağıdayken. Buzlar eriyince ne oldu? Sular yükseldi tabii. Karadeniz, 125 metre aşağıda, gariban gariban yatan bir göldü. Bir buzul çağı gölü. Rusya’nın kuzeyindeki buzullar, nehirlerle Karadeniz’e haldır huldur dolmaya başladı. Suyu kim durdurabilir? Durmadı tabii. Anadolu’nun içlerine girmeye başladı. (Tabii haritadan görüleceği gibi her yerde oldu bu, sadece Anadolu’da değil. Mesela Güney Amerika’da Amazon havzası, Basra Körfezi, ki eskiden körfez falan değildi, ve daha pek çok yer suyla dolmaya başladı.)

Haberin Devamı

Tufan’ın arka planı

İNSANI İNSAN YAPAN SANAT

İnsan da duruma uyum sağladı ve bitki örtüsü güzel, iklimi uygun yerlere rağbet etti. Bu arada avlanıyor, hayvan postlarından giysi yapıyor, ok, olta, ağ gibi yeni araçları geliştirip kullanıyordu. Ama sadece hayatta kalma dürtüsü yoktu insanda. Sanat da ürettiler. Duvarlara resimler yapıp yaşadıkları hayatı betimlediler. Heykelcikler yaptılar. İnsanı insan yapan şeylerden biri, yani sanat ortaya çıkmıştı. O da su gibi hiç durmadı, durdurulamadı.
Sular yükseldi, yükseldi... Tabii buzlar eridiği için yükseliyordu sular. (Bugün önümüzde olan tehlike de bu.) Öyle bir nokta geldi ki, ılıman iklimlerde kalan buzların tümü eridi ama kuzey kutbu bölgesine yakın yerler yeterince soğuk olduğu için, o bölgede kalanlar erimedi. Yani buzullar, kuzeye doğru geri çekilmiş, nehirler, ovalar, vadiler vs. suyla dolmuştu. Öyle bir noktada durmuştu ki suyun akışı, Karadeniz, yükselmiş suyuyla yalıtılmış bir göle dönüşmüştü. Günümüzden 12.500 yıl önce.

Haberin Devamı

KÜLTÜR ALIŞVERİŞLERİ

Bu gölün ve diğer yükselmiş suların (bunlar denizler de olabilir) çevresinde insanlar köyler kurmaya başladılar. Tarım da başlamıştı bir yandan. İnsan, saldan kayık imalatına geçmişti ve tabii basit olan bu kayıklarla göllerinin, akarsularının ve denizlerinin yakın çevresinde alışverişe başlamışlardı. Ürün, gıda ve düşünce alışverişiydi bu. Farklı dillerin birbirleriyle teması, sözcük alışverişleri de başlamıştı elbette. Anadolu, Bereketli Hilal, Yakındoğu, Akdeniz kıyıları, Mezopotamya tam bir canlılık yaşamaya başlamıştı.

TUFAN BAŞLIYOR

Fakat MÖ 6200’lerde yeniden bir soğuma başladı. (Dünya yapıyor böyle. Arada ısınıyor, sonra soğuyor. Arada derken, bu aralarda on binlerce yıl var kuşkusuz.) Sıcaklıklar düştü, yağışlar azaldı, kuraklık başladı. (Hava soğuyunca da kuraklık olur. İlle de çok sıcak olması gerekmez.) İnsanlar, su olmayınca tarım topraklarını terk edip yeni bir göç dalgasıyla oradan oraya gitmeye başladılar. Amaç, manzara değişikliği değil, hayatta kalma dürtüsüydü elbette. Ama MÖ 5800 dolaylarında hava yeniden ısındı. Yağmurlar başladı. (Tufan başlıyor.) Hem de öyle böyle değil, epey bir yağmur yağdı yeryüzüne. Aylar, yıllar boyunca. Bir yandan da yeni buz erimesi ve dolayısıyla Karadeniz’e doluşan yeni soğuk sular, göl olan Karadeniz’i bir kez daha yükseltmeye başladı. Zaten bugün Boğaziçi dediğimiz vadinin ucunda sınırda duran Karadeniz’i dışarıda tutan bent MÖ 5600 dolaylarında artık dayanamadı, yırtıldı ve Karadeniz, çok şiddetli bir şekilde Boğaz’a, dolayısıyla da güneye doğru akmaya başladı.

BİRKAÇ GÜNDE DOLDU BOĞAZ

Bu durum, öyle aylar yıllar değil, sadece birkaç gün içinde bütün vadiyi ve Marmara’yı eşit seviyeye getirdi. Ama öyle bir yıkımla birlikte gelmişti ki, sakin sakin duran suyun kenarındaki köyler, tarım toprakları vs. bir anda suyun altında kaldı. Akan suyun gürültüsü anlatılır gibi değildi. Hiç bitmeyen gök gürültüsü gibiydi. Kaç olduğunu bilmiyoruz ama pek çok insan hayatını kaybetti. Kaçmaya fırsat bile bulamadılar. Tam bir kâbustu insan için. İşte bu büyük kâbus, benzerleri Fırat-Dicle kıyıları ile onun aktığı Basra Körfezi ve dolaylarında da yaşanınca, insanın acıyla dolu tarihinde büyük bir anı olarak kaldı. Buna “tufan” dedik. Her kültür kendine has bir anlatıyla yaşattı bunu. İşte Ortadoğu’da Nuh Tufanı olarak bildiğimiz hadise, böyle ortaya çıktı. Yazının ve pek çok başka şeyin “ilk” kaynağı olan Sümerler’de Nuh’un adı Utnapiştim olarak geçer. Gılgamış Destanı içinde bize anlatılır bu öykü.

Tufan’ın arka planı

Gılgamış Destanı’nın tufanı anlatan Babil tableti. MÖ 700’e ait. Utnapiştim burada. Tablet ise British Museum’da.

KARŞI AKINTI

Bu nedenle Boğaziçi ve Çanakkale Boğazı’nda kuzeyden güneye akıntı vardır ve binlerce yıldır sürer gider. Fakat bu etkinin bir de tepkisi olmuştur ve karşı akıntısı vardır. Boğazların altından, yani dipten, Akdeniz’in tuzlu suyu da kuzeye doğru akmaktadır. Antik çağ denizcileri, yüzeydeki akıntıyla başa çıkmak için bu dip akıntısını kullanır, içi taşla doldurulmuş sepetlerini dibe sarkıtıp, kuzeye akan denizaltı nehrinin gücüyle kuzeye doğru ağır ağır tırmanırlardı. Elbette lodos estiği zamanlarda buna gerek kalmaz, yelkenle rahatlıkla kuzeye çıkabilirlerdi.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

ŞU ANDA YAĞIYOR OLMALI

Siz gazetenizi elinize almış bu satırları okuyorken, Marmara’nın özellikle doğusu, Yalova, Bursa dolaylarında yağmur çoktan başlamış olmalı. Bugün (Cuma) öğleden sonra batıya doğru ilerleyerek bütün Marmara’nın güneyine yayılması bekleniyor. Ama yarın öğleye kadar yağış bölgemizi terk edecek ve açacak. Sonrası keyifli bir hafta sonu zamanı olur umarım. Hava sıcaklığı yağmurla biraz sonbahar tavrına bürünür haliyle. Yağış sırasında cephe geçişinden dolayı değişken rüzgârlar olsa da, sonrasında güçlü poyraz devam edecek. Ama abartılı bir gücü yok. İşini bilen için keyifli bir hava diyebiliriz. Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları