Bir magazin olayı: Mağaza!

Mağazalardan alışveriş ederken aklımıza magazin olayları gelir de, depolar, hazineler gelmez!

Haberin Devamı

Bir magazin olayı: Mağaza

Mağazalar, mağazalar... Foto Mostafa Meraji - Unsplash

Tirilye’de denizci dost bir aile vardır. İzin almadığım için isimlerini veremem. Baba ve iki erkek evlat denizden geçimlerini sağlarlar. Balıkçılık, kaptanlık yaparlar. Diğer akrabaları da denizcidir. Güzel insanlardır. Barınakta, bir binaları vardır depo gibi, ambar gibi kullanılan. Bir şey lazım olduğunda onlara sorardık, onlar da “Mağazaya bir bakayım, olacaktı bir tane” gibi bir yanıt verirlerdi. “Mağaza” mı? Bu laf hep tuhaf gelmişti bana. Ivır zıvır bir sürü düzensiz malzeme yığınının tutulduğu, vitrini bile olmayan bir yapıya ne diye mağaza diyorlardı ki? Yıllar geçti. İşin doğrusunu öğrendim. Utandım. Kullandıkları “mağaza” sözcüğü, denizciliklerinin net bir kanıtıymış meğer. Siz de ister denizci olun ister olmayın, hayatınızda mutlaka mağaza sözcüğünü kullanıyorsunuz. Mağazalardan alışveriş yapıyoruz. Yapmayanımız yok. Peki mağazanın ne olduğunu kaçımız biliyoruz? 

Haberin Devamı

REİS’İMİZİN MAĞAZASI!

Pîrî Reis’imiz de kullanmış bu sözcüğü Kitab-ı Bahriye’sinde birkaç yerde. Pulya yakınlarındaki Santa Meriye Tiremite (Adriyatik’te, beş küçük adacıktan oluşan Tremiti Adaları) adalarını anlatan bölüm, bunlardan biridir. “Mezkûr kal’eye Fortu dirler. Ve anun mukabelesinde deniz kenarında mezkûr Fortu’nun bir karkadoru vardur. Karkadoru Fortu dirler. Mağazalardur. Hem bir birgosdur, beklenür.” Hemen söyleyelim, “karkador”, donanımı zayıf yanaşma yeri demektir; bir çeşit gemi barınağı yani. “Birgos” ise kuledir. “Mağazalar” sözcüğü dikkatinizi çekti mutlaka. Geliyoruz. 

DEFİNE Mİ HAZİNE Mİ? E: HİÇBİRİ!

Bir magazin olayı: Mağaza

Bankanın hazinesi çok iyi kilitmenmezse insanlar nasıl güvenir değil mi. Foto Brock Wegner - Unsplash

Standart öyküdür; bir yerden bir harita bulunur, haritada sözüm ona bir “define” işaretlenmiştir. Kuşkusuz bu yer, tarihsel bir SİT alanıdır ve koruma altındadır. Defineciler, koruma altında olan ama kimsenin korumadığı alana gece vakti gidip, orayı burayı delik deşik ederek, binlerce yılın duvarlarını, yapılarını tahrip ederler. Bu iş binlerce yıldır yapılmaktadır. Mısır’da firavun mezarları, daha firavunlar döneminde soyulmaya başlamış, düşünün gerisini.  Hep bir define, bir hazine arayışı gider böyle. Kazıcıların, nasıl bir defineyle karşılaşacakları hiç belli olmaz. Tahta oyuncak da çıkabilir karşılarına, altın eşya da, toprak çanak çömlek de, cesetten arta kalan kemikler de. Zira “define” Arapça “gömülü şey, gömü” demektir. Yani neyi gömersek gömelim, “defin” etmişizdir. Zaten cenazelerimizi de, cenaze namazından sonra “defnederiz” değil mi? Peki define ile “hazine” aynı şey mi? Yani, Ali Baba ve Kırk Haramiler masalındaki gibi içinde altınlar, zümrütler, yakutlar, elmaslar olan bir şeye ne denir? Hazine mi? Hayır o da denmez ne yazık ki! Hazine, içinde değerli eşya, para, altın, mal ve korunması gereken ne varsa -ki insan bile olabilir bazen- onun konduğu, saklandığı, depolandığı yere, odaya denir “hazine”. O odayı koruyan kişi de “hazinedar”dan gelen “haznedar”dır. 

Haberin Devamı

AÇIL SUSAM AÇIL

Bir magazin olayı: Mağaza
Diyeceksiniz ki, bunca lafın ne ilgisi var mağazayla? Var var, geliyor. Şu hazineye biraz daha bakalım önce. Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılıyor ki, bir ya da bin sandık dolusu altına hazine denmiyor, onların tutulduğu, depolandığı yere hazine deniyor. Yani benim bin sandık dolusu altınım olsa bile, eğer onları koyacak bir yerim yoksa, hazinem de var sayılmıyor. İşte Bin Bir Gece Masalları’nın en keyiflilerinden olan Ali Baba ve Kırk Haramiler’in, “Açıl Susam Açıl” parolasıyla açılan (o zamanlar sadece parola varmış, kullanıcı adı yokmuş) mağarası var ya, işte o mağaranın kendisi hazine. Tabii içinde değerli şeyler olmasa o da hazine olmayacaktı, sadece mağara olarak kalacaktı. (Bu arada hazne sözcüğünü de kullanırız, saklama, depolama yerleri için. O da aslında “i”si düşmüş hazineden başka bir şey değildir.) 

Haberin Devamı

AH O DENİZCİLER!

Hazine, Arapça “mahzen” sözcüğünden türemiştir. Mahzenin anlamı, saklama, depolama yeridir. Başka bir şey değil. Bu mahzen sözcüğü, Ortaçağda (ki MS 4. Yüzyıl ile 14. Yüzyıl arası olarak kabul edilen yaklaşık bin yıllık süreyi kapsar) Akdeniz’de yayılmaya, tanınmaya, bilinmeye başlar. Kimin aracılığıyla? Elbette denizcilerin. Ah o denizciler! İnsanlık, o denizcilere neler borçlu neler! Neredeyse bütün milletlerin denizcileri, “mahzen” sözcüğünü alır ve kullanmaya başlar. Ama elbette kendi dilleri döndüğü şekilde yaparlar bunu. Tıpkı İbni Sina’nın Avisenna ismiyle tanınması gibi, sözcükler sesi taklit ederek değişime uğrar. İber Yarımadası’nda Müslüman egemenliğinin sürdüğü yıllarda orada “almasen” şeklindedir mesela. Fakat İtalyanlar ki bunun içinde Venediklileri ayrıdır, Cenevizleri ayrıdır, Dalmaçyalısı ayrıdır, genel olarak “magazin” olarak telaffuz ederler sözcüğü. Arnavutlukta “magaze” olan sözcük, dönüp dolaşıp Türklerde, yumuşak g harfiyle “mağaza”ya dönüşür! Yani mağaza, aslında depo/ambar anlamına gelen bir sözcüktür ve tam olarak denizci dilidir.

Haberin Devamı

DERGİYE EVRİLEN YOLCULUK

Ama durun, sözcüğün macerası burada bitmiyor sizin de hissettiğiniz gibi. Avrupa’da “magazin” genel biçimiyle kullanıma giren sözcük, uzunca bir süre ıvır zıvırın depolandığı, bizim “sandık odası” tabir ettiğimiz yerler için de kullanılır. Fakat 1731 yılında, Edward Cave adında akıllı bir Londralı, “The Gentleman’s Magazine” diye aylık bir dergi yayımlamaya başlar. Bu, “mahzen” anlamındaki “magazine” sözcüğünün, periyodik bir yayın için ilk kullanılışıdır. “Beyefendinin Deposu” gibi bir anlama gelen dergi ismi öyle çok beğenilir ki, “magazine” sözcüğü, genel olarak “dergi” anlamına gelmeye başlar. Demek ki “mağara” anlamına gelen “cave” soyadlı İngiliz’in içinde gerçekten de hazineler saklıymış!

Haberin Devamı

ÜNLÜ İNSANLAR ŞEYSİ!

Bir magazin olayı: Mağaza

İçinde çok şey barındıran yayındır dergi. O nedenle adını'depo'dan alır. Foto True Agency - Unsplash

Zamanla dergi anlamındaki magazin, bugün “magazin programı” tamlamasında kullandığımız, gazetelerin “magazin eki” verirken kast ettikleri anlama da bürünür. Aslında, iş-güç dışındaki her şeyi kapsayan, bugün Fransa’da, İngiltere’de, İtalya’da halen bu anlamıyla kaliteli örnekleri bulunan, Avrupa TV’lerinde insana çok keyifli ve öğretici zaman geçirten “magazin”, nedense bizim ülkemizde “ünlü insanların giyimi, kuşamı, makyajı ve özel hayatı” anlamına bürünür çirkin şekilde. Bu arada hiçbir şey üretmeden ünlü olan insanların üzerinde de lüzumsuzca durarak insanların zamanını çalan programları şiddetle kınıyorum.  İşte böyle efendim. Arapçanın mahzeni, alışveriş yaptığınız klimalı ve görkemli mağaza ve “magazin gazeteciliği” arasındaki, çok denizli ve pek tarih dolu bağlantı böyle. Ne ilginç değil mi, zaman içinde şekil değiştirip yeni anlamlar yüklenen sözcüklerin öyküsü? 

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

SERİN SERİN POYRAZ
Hava elbette sıcak ama bu hafta sonu öyle güzel bir poyraz var ki, hiç de bunalmayacağız. Özellikle Marmara’nın güneyinde keyfimizin yerinde olacağını umuyorum. Tabii denizciler için bu o kadar da keyifli bir durum yaratmayacaktır zira poyraz epey deniz kaldırır ve Güney Marmara kıyıları, haliyle çok çalkantılı olur. Ancak bu zorlu sıcaklarda dalgayı umursayan sanırım pek yok. En iyisi rüzgârın tadını çıkartmak.

Yazarın Tüm Yazıları