Ayakkabılarını çıkart, sempozyuma gir

Sempozyum, bilgi alışverişinin zirvede olduğu bir etkinlik türü. Geçmişi köklü. Hem de hiç tahmin edilemeyecek bir yerden geliyor.

Haberin Devamı

Ayakkabılarını çıkart, sempozyuma gir

Bu da günümüzün sempozyumlarından birinden.

İnsanların geçmişte nasıl yaşadığını merak etmek konusunda yalnız olmadığımı biliyorum. Bir antik kentte gezerken çok heyecanlanırım mesela. Binlerce yıl önce aynı sokakta yürümüş insanların ayak izlerine bastığımı, onların dokunduğu basamaklara, sütunlara dokunduğumu düşündükçe heyecanım katlanır. En çok da, o insanların günlük yaşantısını merak ederim, gözümde canlandırmaya çalışırım. Tabii bununla yetinmem, okuyup öğrenmeye de çalışırım.

HEYECAN VEREN DÜN

Örneğin yaşadığımız bu cennet vatanın binlerce yıl önceki sakinleri, Helen dili konuşan Anadolulular, Halikarnassos’ta, Knidos’ta, Amos’ta, Bergama’da, Smyrna’da, Kyzikos’ta nasıl yaşıyorlardı? Her dönemin kendine has yaşam biçimleri var. Nasıl bizim bugünkü günlük hayatımız bundan iki asır öncekiyle farklıysa, her kentin her dönemindeki yaşam da üç aşağı beş yukarı öyle farklara sahip.
Yemek alışkanlıkları önemli örneğin. Tabii dünyada yiyecek şeyler, son yüzyılın yapay tatlarını dışarıda bırakacak olursak, pek de değişmedi. Yine et, süt, balık, yumurta, buğday, hububat, meyve, sebze başroldeyse o gün de farklı değil. Aynı şeyler. Yunanlar dinozor buğulama veya uzaylı kulakmemesi yatağında göktaşı loru falan yapmıyorlarmış mesela. Önemli olan yenen şeyler değil zaten. Nasıl yendiği.

Haberin Devamı

ET DE ATEŞ PAHASI KARDEŞ!

İnanmayacaksınız ama örneğin Atina’da, bundan iki bin beş yüz (rakamla 2.500) yıl önce de et pahalıymış. Yoksul halk eti sadece bayramlarda yermiş. Onun yerine bolca ekmek yenirmiş. Ama yer gök zeytin ağacı olduğu için zeytin, zeytinyağı, ekmeğin en güzel katıkları olarak varlığını o zamanlar da koruyormuş. Bugün, tarımın giderek zorlaşan koşulları, rant açgözlülüğüne kurban giderek imara açılan ve her gün biraz daha fazla yok olan zeytinliklerin azlığı nedeniyle astronomik fiyatlara ulaşan zeytinyağı, o günlerde daha alınabilir bir şeymiş tabii. O zamanlar toplu konut diye bir şey yoktu kuşkusuz!
Sebze meyve tüketimi yine aynıymış elbette ama altı çizilmesi gereken şey, “kuru meyve”nin o zamanlar da yıldız oluşu. Ticareti yapılıyor Akdeniz boyunca. Oraya kuru incir, şuradan kuru üzüm, buraya ceviz derken, Akdeniz, epey bir aktariye vazifesi görmüş doğrusu. Yunanların en çok tükettiği şeyler arasında peynir, soğan ve sarımsak özellikle vurgulanmalı. Zaten soğan ve sarımsak yoksa hayatın bile tadı olmaz ki! Aferin onlara.

Haberin Devamı

SABAHTAN AKŞAMA ÖĞÜNLER

Şarabı saymaya gerek bile yok, zira ne kadar bol bulunduğu ve antik kültürde nasıl yer aldığı hepimizin malumu. Öyle ki, sabah, şaraba bandırılmış buğday, yenenler arasında. Sabah demişken… Antik Yunanlar, günde üç öğün yiyorlar. Sabahki öğüne “akratisma” adını veriyorlar. O zamanlar kahve henüz oralarda bilinmediği için “kahv(e)altı” yok tabii. Öğlenleri hızlı atıştırmalıklarla geçiştiriyorlar ve adına da “ariston” diyorlar. En önem verdikleri öğün akşam. Tıpkı bizim bugün yaptığımız gibi. Adı “deipnon” olan akşam yemeği uzun, ağır, bol çeşitli. (Varlıklılar için.) O kadar ki, gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürüyor.
Yunanların değer verdiği şeylerden biri de şölenler. Bazen geniş aile içi, bazen dostlarla, bazen önemli kutlamalarda şölenler düzenleniyor. Şölenin baş kahramanı ise şarap. Yani, “Haydi toplanıp bir dürüm yiyelim” demiyorlar birbirlerine, şölendeki amaç “toplanıp kafa çekerek eğlenmek.” Birlikte içki içmek ve tabii bu arada aç karınları da doyurmak, şölenin omurgasını oluşturuyor.

Haberin Devamı

AYAKKABILAR ÇIKAR

Ayakkabılarını çıkart, sempozyuma gir

Bir Etrüsk sempozyumu

Şölene davet edilenler, evsahibinin evine geldiklerinde önce ayakkabılarını çıkartıyorlar. Köleler, misafirlerin ayaklarını yıkıyor, bu sayede şölen salonunda hiçbir yer kirlenmiyor, kilimlere, halılara, sedirlere uzananlar rahat rahat ayaklarını da uzatıyorlar. Önce güzel bir şarap içiliyor aperatif olarak. Bu arada yeri gelmişken söyleyelim, “aperatif” Yunanların verdiği isim değil. Sonradan Latincenin başının altından çıkmış bir terim. “İştah açıcı” anlamına geliyor. İngilizcesi “appetizer”dir. Her neyse… İştahları açılan misafirlerin önüne artık her şey gelir. Tabaklar ve kadehler dolup dolup boşalır. Yemekler, et hariç elle yenir, peçete falan yoktur, ağızlarını ekmeğin içi ile silip o parçayı yere atarlar (köleler alır götürür elbette), isteyen ellerini, içine çiçekler konuş leğenlerde yıkar.

Haberin Devamı

NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ?

Kafalar hafif tütsülendikten sonra, yemeğin başından beri konuklara güzel melodiler çalan orkestra, biraz tempoyu yükseltir ve dans başlar. Dansa biraz daha şarap eşlik eder, ardından, dinlenmek için oturan misafirler, karşılıklı sohbete başlarlar. Bu, o vakte kadar kimse konuşmaz anlamına gelmiyor tabii. Amaçlı bir sohbettir bu. Daha çok edebîdir. Bazen günün siyasî niteliklerinin görüşüldüğü toplantılar da kayda geçmiştir ama Yunanlar böyle zamanlar can sıkıcı şeyler konuşmayı tercih etmezler. Yoksa, onların da ağzına pelesenktir içince, “Ne olacak bu memleketin hali?” cümlesi. Şiirler okunur, destanlardan parçalar seslendirilir, bir anlamda bilgi sergileme yarışına döner iş, bilenler anlatır, herkes dinler öğrenir.

Haberin Devamı

ASLINDA DOĞU’DAN GELEN

Şimdi diyebilirsiniz ki, “Vay be, Yunanlara bak! İşleri güçleri içip eğlenmek!” Haklısınız haklı olmasına ama, bunun aynısı Doğu’da da var. Yukarıda Yunan geleneği olarak konuştuğumuz şeyler, tam olarak Pers geleneğidir. Hani, Büyük İskender’in, Yunan’a saldıran ve Anadolu’daki Yunan kent devletlerini egemenliği altında tutan Perslerden intikam almak için sefere çıkıp uygarlıklarını tarihe gömdüğü Persler! İran dolayları hani… İşte oralar. Ayrıca, burada andığımız şölen eğlenceleri, Doğu’da İslâmdan sonra da bir şekilde devam etti hep. Belki şarap yoktu ama aynen devam etti. Müziğiyle, yemeğiyle, şiirleriyle, şarkılarıyla. Diyebilirsiniz ki “Ya kadın?” Evet o da aynı. Çünkü Yunanların şölenlerinde kadın yoktu, yasaktı! Doğu’da kadın vardı. Yani Doğu’nun erkekleri, kadınlarla birlikte eğlenmeyi aslında Batı’nın erkeklerinden önce öğrenmişti veya uygulamaya başlamıştı belki ama işler hep sonradan değişti. Açıp bakın Bin Bir Gece Masalları’na. Şölenin biri biter biri başlar. Ve hep erotizm vardır.

HER ŞEYİN BİR ADI VAR

Ayakkabılarını çıkart, sempozyuma gir

Bir İran resmi. İster şölen de, ister ziyafet. Aynı şey.

İster inanın, ister inanmayın, biz bugün Yunanların bu şölen geleneğini bir başka şekilde sürdürüyoruz. Sabah kahvaltısına “akratisma”, öğle yemeğine “ariston”, akşam yemeğine de “deipnon” diyen Yunanlar, bu şölene ne ad vermişlerdi biliyor musunuz: Symposion! Sonradan Latincenin etkisiyle dilimize girmiş haliyle söylersek: Sempozyum!
Türk Dil Kurumu sözlüğü de bize zaten sempozyumun sözcük karşılığını buna uygun verir: Bilgi şöleni! Doğrusu, bu anlamı yine bir Yunan, hem de tanıdık bir Yunan kullanmıştır: Platon. Platon’un Symposion adlı eseri Türkçemizde var. “Şölen” ismiyle de bulabilirsiniz. İnsanların birbirlerine bilgi verdikleri, bilgiyi sevenlerin yani aslında filozofların karşılıklı bilgi alışverişi yaptıkları etkinliktir sempozyum. Diyebilirsiniz ki, “Biz filozof değiliz.” Bakınız filozof, philo (sevgi) ve sophos (bilgi) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur ve tam sözcük karşılığı “bilgisever”dir. Eğer bilgisever biriyseniz, filozofsunuz demektir. Kendi adıma bir iki dost meclisinde “Ben filozofum” diyecek oldum, vazgeçtim. Dünyanın bin bir türlü hali var, neme lazım! Doğruyu bilen kaç kişi?
İlgi duyduğum konulardaki sempozyumların bildiriler kitaplarını edinmeye çalışırım hep. Kütüphanemde bolca vardır “bilgi şöleni” bildiriler kitapları. Çünkü gerçekten şölendirler ve nereden ne öğreneceğimiz asla belli olmaz. Benden önermesi.

BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ

KEYİFLİ BİR HAFTA SONU
Bugün (Cuma) ve yarın etkisiz de olsa esecek lodos, havayı ılıtıyor. Yağışın beklenmediği hafta sonunda pazar günü poyraza dönecek olan hava, beraberinde hafta başı yağışlarını da getirebilir. Ama bana sorarsanız, cumartesi, açık havada gezmek, nefes almak için çok güzel bir gün. Esen kalın.

Yazarın Tüm Yazıları