Paylaş
Bir canlının ırkından dolayı yaşam hakkının ve özgürlüğünün elinden alınması, ‘her canlı yaşama hakkına sahip olarak doğar’ ilkesine aykırı değil midir? Bu, 21. yüzyıla yakışmayan ırkçılık değil de nedir?
***
Bu maddenin hazırlanmasında görev alan sorumluların, ülkedeki köpek ırkı popülasyonu ve dağılımı konusunda hiçbir fikre sahip olmadıkları ve işin kolayına kaçarak başka ülkelere ait eski yasaları kopyalayıp yapıştırdıkları çok açıktır.
Şöyle ki; kanunda ismi geçen Filo brasileiro ve Tosainu ırkı köpekler ülkemizde hemen hemen hiç bulunmamaktadır.
Eğer tehlikeli bulundukları ve saldırgan oldukları ya da dövüşlerde kullanıldıkları gerekçesi ile bu kanun hazırlandıysa; onları bu hale getirerek suistimale uğratanlar insanlar olduğu halde, cezayı neden köpekler çekiyor?! Demir parmaklıklar arkasına konan neden bu insanlar olmuyor?!
***
Bütün bu soruların ışığında; yasa koyucuların kanun oluşturmada konuyla ilgili kişilerin görüşlerine yer vermesinin ne kadar önemli olduğu, eksik ve donanımsız bilgilerle hazırlanan kanunların bu ırkları seven, onlara çocukları gibi bakan ve onlara gönül veren sahiplerini nasıl bir endişeye sürüklediği aşikardır. Bu ırkları büyük bir sevgi ve emekle besleyen insanlar, dostlarına el konacağı korkusuyla onları kaçak bir şekilde sadece geceleri gezdirebiliyorlar ve birlikte seyahat etmekten, hatta sağlık kontrolleri için veterinere gitmekten bile endişe duyuyorlar.
***
Kaldı ki; suistimale çok açık olan bu yasa, ırklar konusunda yeterli bilgisi olmayan kişilerce ırk tespiti yapılıp, el koyma gerçekleştirilerek uygulandığı için birçok yanlışlığa da sebep oluyor. Geçtiğimiz sene el konmuş yasaklı ırkları tanımlamam için yardımımı isteyen bir belediye barınağına yaptığım ziyarette, bu ırklara mensup olduğu düşünülerek hapsedilmiş 13 köpeğin, üzülerek 9 tanesinin kanundaki yasaklı ırklardan olmadığını tespit etmiştim.
Maalesef bu ırkların tehlikeli ve saldırgan olduğunu her fırsatta insanların gözüne sokan bazı medya mensuplarının da halkın yanlış bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesinde payı büyüktür.;
***
Geçtiğimiz ay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, hayvan hakları konusunda benim de iştirakimin istendiği toplantı, bana ve birçok hayvansevere umut ışığı oldu. En önemlisi; geçmişteki komisyonlardan farklı olarak, komisyonu oluşturan mevcut siyasi parti mensubu milletvekillerinin hemen hepsinin evlerinde bir ya da birden fazla kedi ve köpek beslemeleriydi.
Toplantıda bizlerin ve hayvansever sivil toplum örgütlerinin görüşlerini tek tek dinlediler ve kaydettiler. Onların da bizler gibi, hayvanların refahı için çaba gösteriyor olmaları ve görüşlerimize önem göstermeleri bize, 5199 sayılı hayvan refahı kanununun daha özenli ve adı gibi hayvanların refahını sağlamaya yönelikşekilde tekrar ele alınacağı sevincini hissettirdi.
***
En büyük dileğim, kanunun bu sefer tüm hayvanlar için adil ve refah içerir olması… Yasaklananın; ırkından dolayı masum köpekler değil, onları hunharca suistimaleden insanlar olması ve bu insanların kanun önünde cezalandırılmaları… Hayvanların yasa önünde mal değil, can olarak değer görmeleri… Onlar bizim sessiz ama duyguları olan, bizler gibi üzülen, canları yanabilen, hisleri olan dostlarımız.
Bizlere emanet olan dostlarımızın haklarına ve refah içinde yaşamalarına sahip çıkalım.
Paylaş