Yalnız mı hissediyorsun?

Birbirinden değerli iki dostumla oturduk, sohbet ediyoruz.

Haberin Devamı

Biri Serşat Erbilgin, diğeri Hakan Meriçliler.

 

Serşat bir mühendis. Hakan ise tiyatro oyucusu.

 

Yanımda bir sanatçı olunca konu ister istemez dönüyor dolaşıyor sahne sanatlarına geliyor.

 

İçine girmeye çalıştığımız rollerin hazırlığını nasıl yapıyoruz...

 

Seyirci ile buluşma anında heyecanımızı nasıl kontrol edebiliyoruz...

 

Eserlerin sonunda alınan alkışlardan sonra rolün etkisinden hemen kurtuluyor muyuz...

 

Vesaire vesaire...

 

Haberin Devamı

Bunun gibi sorulara defalarca cevap verdim. Ama her defasında bir başka insanın gözünün içine baka baka anlatabilmek çok güzel.

 

Her anlatımda cevapların özü aynı kalsa da ifadeler değişebiliyor. Sanki kimsenin tatmadığı o özel duyguyu yeryüzünde yaşayan sadece benmişim gibi hissediyorum çoğu kez.

 

Birisi, hele değer verdiğim bir dostum merakla sorunca zembereğin boşalması gibi yanıtlamak için heyecan duyuyorum.

 

Sanatçı dostlarım da bu konuda benden farksız galiba... Genelde yüzümüzde saf bir ifade ile sahne üzerinde yaşanan duyguyu anlatabilme girişimi...

 

SAHNEDE ROL YAPMAKTAN KÖTÜSÜ YOK

Rollere ister klasik ister sıra dışı yöntemler ile hazırlanalım, sahne sanatçıları için tüm hazırlıklar seyirci ile buluşma anı içindir.

 

Bu hazırlıklar içinde teknik çalışmalar çok büyük bir alanı kaplar.

 

Doğalı yakalayabilmek için tiyatrocu, dansçı ya da müzikal oyuncusu tekrara dayalı ezber yapılan tüm etapları tamamlar, özümser ve sahnede o karakteri üstüne giyer.

 

Haberin Devamı

Öncesinde yapılan teknik çalışmalar sanatçıyı sadece role hazırlamaz; perde açıldıktan sonra tek başına kaldığı okyanusta sığınabileceği limanları belirler.

 

Eserin gerektirdiği karakter ile kendisi arasında gelgitlerde kaybolmaması gerekir sanatçının. O nedenle sahnede eseri yaşamak, yani “rol yapmamak” için sürekli çalışması gerekir. Defalarca tekrar yapmalıdır. Bazen bu durum sıkıcı da olabilir. Ancak bu tekrarlar, eseri çözümlemede onu derinlere götüren yoldur.

 

Oyuncu, yazarın eseri nasıl yazdığını, neler düşündüğünü algılamak, anlatmaya çalıştığı temayı neşterleyerek çözümlemek, kullanılan müziği kompozitör kadar hissedebilmek için zamanı odaklı kullanmak zorundadır.

 

Haberin Devamı

İşte o en büyük haz olan entelektüel hazzı almanın yolu budur.

 

SAHNE ÜSTÜ BAZEN DAHA GERÇEK

Üç arkadaş, bu hızlı diyaloğu soluksuz sürdürürken, sevgili dostum Serşat ikimize önemli bir soru yöneltti. Hayatı boyunca sanat içinde yoğrulan, eserlerin doğası gereği çeşitli karakterleri üzerine giyip seyirciyle buluşan sanatçının kaçınılmaz yalnızlığı ile ilgiliydi soru.

 

Yalnız olma hali, yalnız hissetmek, kimsesizlik...

 

Evet önemli bir soruydu bu: Yalnızlık…

 

Her zaman bu duyguyu hissetmesek bile çoğu kez içine alıyor bizi yalnızlık.

 

İnsanın başkalarıyla çevrelenmiş olmasına rağmen, kendisi ve diğerleri arasındaki o görünmeyen uçuruma alışması gerekiyor.

 

Haberin Devamı

En büyük zorluk ise etrafı kalabalıklaştıkça sanatçının yalnızlık duygusunu daha derinden hissederek yaşaması...

 

Mimiklerini kâh abartarak, çoğu kez kaçarak, düzene karşı koyarak...

 

Çıplak yalnızlık...

 

Çoğunlukla sahneye çıktığımda daha gerçek geliyor her şey. Bu bizim kendi gerçeğimiz. Kurgulanmış, sonunu bildiğimiz bir senaryonun etrafında, duygusal özgürlüğü dilediğimizce yaşadığımız güvenli yer, sahne...

 

Buna bir kitap da diyebilirsiniz, bir müzik eseri de... En güvenli liman. Sanat işte...

 

***

 

Bu yazıyı kaleme alırken “yalnızlık” konusunu irdelemiş birçok sanatçı üzerinden okumalarımı arttırdım.

 

Pablo Neruda’dan Van Gogh ve Dostoyevski’ye kadar birçoğu yalnızlığı derinden hissetmiş ve dillendirmiş.

 

Haberin Devamı

"Yalnızlık; tek kelime, söylenişi ne kadar kolay. Halbuki yaşanması o kadar zordur ki.” Goethe

 

“Yalnızlığı soruyorlar; yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.” Cemal Süreya

 

"Bir derin kuyuya benzer yalnızlık. Taş atmak kolaydır içine ama bu taş dibe inecek olursa, kim çıkarabilir?" Nietzsche

 

"Eğer bir kişi yalnız olmayı beceremiyorsa, başkalarıyla bir arada olmayı da beceremez." Michel Foucault

 

"Vücut bulmuş her ruh yalnızlığa mahkumdur." Aldous Huxley

 

"Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz." Özdemir Asaf

 

“Yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.” Oğuz Atay

 

“Yalnızız, beşikten tut tabuta kadar yalnız;

Ülfet, kara yalnızlık madeninde bir yaldız…”

Necip Fazıl Kısakürek

 

“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem

Yalnızlığın başkenti orası”

Cemal Süreya

 

PEKİ BENİM YALNIZLIĞIM?

Üstünde çalıştığım eserin çözümlemesinden prova ve tekrarlarına, bütünlüğü kurup sahnede seyirciye sunduğum son ana kadar süregelen yalnızlık, sadece seyircinin coşkun alkışlarıyla beni birden terk ediyor.

 

Dağılıp bir gölge gibi usulca perdelerin arkasında, sofitadaki gizli köşesine çekiliyor.

 

Yalnızlık, yalnızlığıyla baş başa uykuya dalıyor.

 

Seyirci ile o eşsiz buluşma, havada kelebekler gibi uçuşan alkış sesleri ile çoğaldıkça çoğaldığımı hissettiriyor.

Yazarın Tüm Yazıları