Paylaş
DANIŞTAY, kuruluş yıldönümünü bu sene sönük bir törenle geçiştirdi. Hele de basına yasak uygulanması, yüksek bir yargı kurumuna hiç yakışmadı.
Ben şahsen Sayın Başkan Zerrin Güngör’ü kendi sesinden dinlemek, mimiklerini, vurgularını izlemek isterdim. Mümkün olmadı, konuşmasını kâğıttan okudum.
Bir uçtan öbür uca savrulmaktan kurtulamıyoruz. Yürütme ve yasamaya tepeden bakan, irtica çığlıkları atan eski yargı zihniyeti çok şükür aşıldı. Fakat şimdi de yürütme tarafından azarlanan, yasama tarafından “yapboz kanunları” ile hizaya getirilen “uyumlu” bir yargı ortaya çıktı.
Yargı üzerindeki “vesayet” bürokratik olduğu zaman da siyasi olduğu zaman da adaleti katleder!
Ve işte Sayın Bülent Arınç dünkü konuşmasında “Yargıya güven yüzde 20’nin altına indi” diyerek gerçeği ifade etti. Üç gün önce de Sayın Ali Babacan “maalesef” diye vurgulayarak yargıya güvenin “hızla düştüğünü” söylemişti.
YARGIÇTAN BEKLENEN
Danıştay Başkanı Sayın Güngör, konuşmasında “yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı” gibi temel kavramları vurguluyor. Şu çok doğru sözlerinin de altını çiziyorum:
“Tarafsızlığını koruyamayan yargının, toplumun öfke ve tepkisini çekeceği unutulmamalıdır.”
Sayın Başkan, “Anayasamızda kuvvetler arasında işbirliği ve dengeyi öngören anlayış benimsenmektedir” derken elbette anayasa teorisinin bir gerçeğini ifade ediyor.
Fakat kendi yorumunu anlatırken kuvvetler ayrılığı ilkesini “işbirliği ve uyum” olarak tanımlaması, Türkiye pratiğinde hayli sorunludur.
İktidar idari yargıya ve Danıştay’a başvuruyu kısıtlayan kanunlar çıkardı! Danıştay’ın yargısal denetimini daraltan kanunlar çıkardı! Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararlarını “iki yıl süreyle uygulamama” yetkisini yürütme erkine veren kanunlar çıkardı!
Bunların bir kısmı Anayasa Mahkemesi’nden döndü, bir kısmı hâlâ orada.
Danıştay Başkanı’ndan beklenirdi ki, hukukun üstünlüğünü vurgulasın, yargı kararlarının eksiksiz uygulanması gerektiğini hatırlatsın, yargıyı ilgilendiren kanunlar hazırlanırken iktidarın yargıdan görüş almasını istesin...
Maalesef konuşmasında bunlar yoktu.
Anayasa’da erkler arası ilişkiyi tanımlamak için kullanılan terim de “işbirliği ve uyum” değil, “iş bölümü ve işbirliği”dir. “Denge” terimi de anayasa hukukundaki temel kavramlardan biridir.
BİR TARAFTAN ÖBÜRÜNE
Dün HSYK, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını yapan savcı ve hâkimler hakkında “meslekten ihraç” cezası verdi; mesleki bakımdan “en ağır ceza”.
Haklı mı, haksız mı? İktidara göre haklı, muhalefete göre haksız!
2005 yılında Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, iddianamesinde Genelkurmay ve bazı komutanlar hakkında ağır ifadeler kullanmıştı. Bunun üzerine “eski HSYK”, Savcı Sarıkaya hakkında “meslekten ihraç” cezası vermişti. Ben de şöyle yazmıştım:
“Van Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkında verilen ‘en ağır ceza’yı CHP’liler ‘çok doğru’, AKP’liler ise ‘çok ağır’ buldular!” (Milliyet, 22 Nisan 2006)
Yargı nasıl el değiştirmiş, görüyor musunuz? Tarafsız olmamış, bir taraftan öbür tarafa geçmiş!
Aynı yazımda Savcı Sarıkaya’nın iddianamesini eleştirmiş, fakat bunun yaptırımının “meslekten ihraç” olamayacağını yazmıştım. Ve sormuştum, artık savcılar korkmadan soruşturma açabilir mi?
‘YÜRÜTMEYLE UYUMLU’
Bugün “Yeni HSYK” söz konusu hâkim ve savcılar hakkında yine “en ağır ceza”yı verdi, meslekten ihraç...
Dünkü HSYK’nın Van Savcısı hakkındaki kararı sürpriz olmadığı gibi, Adalet Bakanlığı’nın desteklediği listeden oluşan bugünkü HSYK’nın verdiği karar da sürpriz değil!
Ve yine soruyorum: Bundan sonra savcılar yürütmenin hışmından korkmadan bir soruşturma açabilir mi?!
Hâkim ve savcılara verilen “meslekten ihraç” cezalarına karşı 2010 referandumuyla yargı yolu açıldı. Bakalım Danıştay bu konuda nasıl karar verecek.
“İşbirliği ve uyum” halinde bir karar mı? “Bağımsız ve tarafsız” bir karar mı?
Her halde AYM’ye, AİHM’ye kadar gidecek bir konu.
Yargıya güven niye yüzde 20’nin bile altında? Belli değil mi?
Paylaş