Paylaş
Bu kuruluşlar arasında hayli önemli ve etkili “Anti- Defamation League” de var.
Cumhurbaşkanı daha önce de Ankara’da yine önde gelen bir Amerikalı Yahudi heyetini sarayda kabul ederek görüşmüştü, görüşme yine çok iyi geçmişti.
Türkiye geçen ocak ayında dış dünyada imaj çalışması için Amerika’daki Yahudi şirketleriyle ticari sözleşme imzaladığında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şu açıklamayı yapmıştı:
“Yurtdışında bazı lobi şirketleriyle anlaştık, AK Parti için değil, Türkiye’nin imajı için yaptık. Hıristiyan olunca iyi, Musevi olunca mı kötü?” (11 Şubat 2016)
‘YAHUDİ KOMPLOSU’
Bu tür haberleri alt alta yazıp, yaygın komplo teorileriyle birçok siyasi safsata uydurulabilir. Başka bir lider bu temasları yapsaydı partizan basın kim bilir nasıl komplo teorileri kurardı, değil mi?
Hayır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yahudi lobileriyle yeniden sıcak ilişkiler kurması çok isabetlidir. Erdoğan’ın şu sözü de isabetlidir:
“İsrail ve Türkiye’nin birbirine ihtiyacı var.” (2 Ocak 2016)
Tabii iki ülkenin birbirine ihtiyacı 2016’da başlamadı, öteden beri böyleydi. Nitekim Erdoğan başbakanlığı döneminde 2004 yılında aynı “Anti- Defamation” adlı Yahudi lobisinin ve “Amerikan Yahudi Kongresi”nin “Üstün Cesaret” madalyalarını almıştı. Hatta Erdoğan döneminde Türkiye-İsrail ilişkileri, Esad rejimiyle İsrail’in barıştırma noktasına kadar gelişmişti.
KRİZ DÖNEMİ
Sonra 29 Ocak 2009’da meşhur “One minute” olayı yaşandı...
31 Mayıs 2010 tarihinde Mavi Marmara gemisi Gazze’ye yardım götürürken uluslararası sularda İsrail ordusunun baskınına uğradı ve 9 vatandaşımızı öldürdü.
Lobiler Erdoğan’a verdikleri madalyaların iadesini istedi, zaten iade edeceği açıklandı.
O dönem üzerine akademik çalışma yapanlar görecektir ki, müthiş bir Yahudi karşıtı söylem ve hamaset egemen oldu.
İsrail’in Gazze’de yaptıkları şüphesiz bir zulümdür. Fakat diplomasi sahasında ilişkilerin tamamen kesildiği hasmane bir ortama girmek başkadır, İsrail’i eleştirerek krizi kontrollü tutmak başkadır. Bu ikincisi doğru olurdu ve öyle bir diplomasiyle Türkiye siyaseten hem daha etkili hem daha yararlı çıkardı.
Bu görüşümü olayın sıcaklığı sırasında da yazmıştım. (Milliyet, 31 Ocak 2009)
Şimdi normale dönülüyor. Ortadoğu’da, birinci derece Türkiye’yi tehdit eden siyasi ve toplumsal depremler yaşanırken Türkiye’nin iyi ilişkiler halkasını güçlendirmesi ve genişletmesi gerektiği açıktır. Mısır dahil...
ANTİSEMİTİZM
Antisemitizm ortaçağda ve modern çağda bir Hıristiyan Avrupa hurafesidir. Hatta Yahudilere karşı bu saplantıyla yapılan çeşitli Hıristiyan saldırılarını Osmanlı önlemiştir.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Filistin’e Yahudilerin yerleştirilmeye başlanmasına kadar İslam tarihinde asla antisemitizm yoktur, aksine Yahudilerin İslam medeniyetine önemli katkıları vardır.
Filistin’de İsrail militarizminin şiddet politikası İslam dünyasında haklı tepkiler yarattı, Avrupalı antisemitizm bazı Müslümanlar tarafından “ithal” edildi.
İsrail’in şiddet politikalarını eleştirmeyi ihmal etmeden Türkiye İsrail ilişkileri gelişmelidir. Antisemitik dili herkes bırakmalıdır. Bu vesileyle belirteyim; “1919-1920” belgeselinin CNN Türk’te bu akşam saat 21.00’de yayınlanacak olan ikinci bölümünde Osmanlı’nın Ortadoğu ve Filistin’den çekilmesi, bunda Şerif Hüseyin’in rolü anlatılıyor...
Belgeselde “Çırpınırdın Karadeniz”in hikâyesini de izleyeceksiniz. Yani Ortadoğu ve Kafkasya’dan çekilişimiz...
Paylaş