Paylaş
Abdullah Öcalan 2013 nevruzunda ünlü açıklamasını yapmıştı:
“Artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.”
Fakat altı ay dolmadan KCK yöneticilerinden Cemil Bayık, “geri çekilmeyi durdurduk” diyerek tavır koydu. (9 Eylül 2013)
Çözüm sürecinde iktidar KCK’nın kent örgütlenmelerine ve yığınaklarına dokunmazken Cemil Bayık “Artık silahları bırakma zamanı gelmiştir diyenler Ortadoğu ve Rojava’ya bakmalıdır” diyordu! (10 Temmuz 2014)
Silahlı Rojava (Kuzey Suriye) modeline ne kadar bağlandıkları açıkça belli.
DEVLET BOŞALTINCA
Güneydoğu’da ortaya çıkan vaziyeti AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu şöyle resmetmişti:
“Çözüm süreci devam ederken devletin alanı boşaltması ve örgütün bunu istismar ederek, bu alanları doldurarak haraç toplaması, yol kesmesi, faili meçhul cinayetler işlemesi, paralel yapılar oluşturması kabul edilebilir bir şey değil.” (11 Kasım 2014)
Hendeklerin, barikatların, tonlarca bomba stoklarının amacı Güneydoğu’da Rojava’lar yaratmaktı!
7 Haziran seçimlerinden sonra PKK’nın “halk savaşı” sloganıyla terör eylemlerini tırmandırması üzerine hükümet 25 Temmuz 2015’te haklı olarak operasyonları başlattı; hâlâ devam ediyor.
Ensarioğlu’nun da söylediği gibi hiçbir devlet buna seyirci kalamazdı.
TÜRKİYE FARKI
Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümünü tıkayan temel engel KCK’nın Türkiye’de Rojava’lar yaratma saplantısıdır.
Evvela sosyolojik olarak Kuzey Irak ve Suriye’de Kürtler kendi bölgelerinde izole olarak yaşamış, Arap milliyetçiliği ve azgelişmişlik onları bir bölge içinde tutmuştu. Suriye’de Kürtler vatandaş bile değildi.
Türkiye’de ise Kürtler ülke geneline yayılmıştır. Osmanlı’da din olarak tanımlanan “millet” fikri ile Cumhuriyet’te “hukuken eşit vatandaşlık” olarak tanımlanan “ulus” fikri etnik izolasyonları önlediği gibi ekonomik gelişme de iç içe geçişi son derece güçlendirdi.
Ortalama bir Kürt’ün kültürel taleplerde bulunması çağımızda ne kadar normalse, böylesine iç içe geçmiş bir yapıda “ayrılmayı” hele de kan ve ölümlerle
Rojava’lar kurmayı tercih etmesi de o kadar akıldışıdır, yani irrasyonel.
‘AYRILIK SEÇENEĞİ’
Belli ki, Kürt toplumunda iki damar var, biri PKK ve KCK’yı destekleyen öfkeli radikaller...
Öbürü, çözümün birlikte yaşama ve demokrasi ilkeleri içinde olmasını isteyen ılımlı büyük kitleler.
Selahattin Demirtaş “Ayrılık da bir seçenektir, tartışalım” demişti. (2 Aralık 2013)
Fakat Türkiye Irak ya da Suriye değil. Sınırı nereden çizip kitlesel patlamaları nasıl kontrol edeceksin?!
Kürtlerin büyük çoğunluğu böyle bir faciayı reddediyor.
İşte, HDP “Türkiyelileşen” bir görüntüyle ve demokratik usullere bağlılık sözleriyle yüzde 13 oy aldı... Terör başladıktan sonra oyları 1 Kasım’da yüzde 11’e düştüğü gibi hendek, barikat ve bomba faciaları PKK’ya tepkiyi artırdı, HDP’nin oylarını azalttı.
NE YAPMALI?
Fakat PKK’yı destekleyen öbür damarın operasyonlarda daha da bilendiğini, daha da radikalleştiğini tahmin etmek zor değil. Nitekim PKK militan devşirmede zorlanmıyor!
Terörü sona erdirmek kolay değildir.
Bu tablo karşısında terörle mücadeleyi desteklemeliyiz... Konuşmalarımızda Kürt vatandaşlarımızın hassasiyetlerine saygılı bir dil kullanmalıyız... Seçtikleri insanları parlamentoda tutmalıyız... Operasyonlarda meydana gelen hasar ve zararları hızla telafi etmeliyiz... Ülkede gerilimi düşürmeli, siyaseti çatışmacı dilden kurtarmalıyız...
Dış politikada ona buna meydan okuma yerine dostlarımızı artırmalıyız.
Paylaş