Paylaş
İddiaya göre, Sarkis Torosyan Kayseri’nin Everek (Develi) ilçesinde doğmuş, bir yolunu bulup Harbiye’ye girmiş, Çanakkale’de kahramanca savaşmış, hatta ilk düşman zırhlısı batıran kahraman o olmuştu. Vatanına bu kadar hizmet ettiği halde zulümlere maruz kalmış, direniş düzenleyerek zulme karşı savaşan bir Ermeni kahramanı olmuştu, Soykırım Müzesi’nin internet sitesinde anlatılan budur.
Torosyan’ın Ayhan Aktar tarafından dilimize çevrilen anılarını okuyup da etkilenmemek mümkün değil: Osmanlı vatanseveri bir Ermeni yüzbaşının bile zulme maruz kalması öylesine etkileyici bir hikâyedir ki, Robert Fisk, The Independent’teki yazısında, Soykırım Müzesi’nin internet sitesindeki Torosyan bölümünü olduğu gibi indirip kullanmıştı. (28 Ağustos 2007)
Militan Ermeni milliyetçisi tarihçi Dadrian’ın da çok önem verdiği bir kitaptır Torosyan’ın “Çanakkale’den Filistin’e” adlı kitabı...
Gerçek mi, kurgu mu?
FAKAT Hakan Erdem adlı bir tarihçi var. Öyle ‘resmi tarih’çi falan kesinlikle değil. Son derece titiz, belge araştıran, belgelerle yazan bir tarihçi... Daha önce Tarih-Lenk adlı kitabıyla ‘tarih eleştirisi’ nedir bunun bir örneğini ortaya koymuştu.
Benim de çekindiğim bir tarihçidir Hakan Erdem, bir gazeteci olarak tarih üzerine yazarken fahiş bir hata yaparım da Hakan Erdem’e takılır mı diye...
Ve Torosyan’ın anıları Hakan Erdem’e takıldı! Hem bizim arşivlerde hem Amerikan arşivlerinde Torosyan olayına ışık tutacak ne varsa, ulaştı ve bir kitap yazdı: “Gerçekle Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acaip Hikâyesi” adlı kitap, geçtiğimiz ay Doğan Kitap’tan yayınlandı. Muhakkak okumak lazım.
Tarihçi Halil Berktay da üst üste yazdığı yazılarla Torosyan’ın yazdıklarının kurgu olduğunu, gerçeklere uymadığını ortaya koydu.
Harbiye’ye gitmemiş, Çanakkale’de bulunmamış. Çanakkale’de şurada şunlar oldu, şunlarla görüştüm, şöyle gemi batırdım diye anlattıkları hep gerçekdışı...
Konu ve kişilik
HAKAN Erdem’in “tarihte metot” kavramının mükemmel bir örneğini oluşturan kitabı hakkında ayrı bir yazı yazacağım.
Bugün biraz “tartışma” kavramı üzerinde durmak istiyorum.
Bir metnin sahih mi kurmaca mı olduğunu tarihçiler tartışabilir elbette. Bazen kesin bir sonuca da varılamayabilir, herkes kanaatini muhafaza eder... Fakat “Halil Berktay geçmişte Maocu idi” diye yazmanın konuyla ne ilgisi var? Tarafların kişiliklere yönelen üslubunu yadırgadığımı belirtmeliyim.
Taner Akçam tarzı
BÖYLE bir tartışma çıkar da Taner Akçam durur mu? Hakan Erdem ve Halil Berktay’ı “soykırım sırrının üstünü örtmekle” suçladı! Halbuki tartışmanın konusu ‘soykırım’ değil, Torosyan metninin sahih mi, kurgu mu olduğu! Akademik tarihçiliğin metotları bellidir. Akçam bunları hiçe saydı, metnin sahih olduğuna dair bir vesika, bir referans ortaya koymadan “Soykırım sırrını örtüyorsunuz” diye yaftaladı!
Bu tipik bir ‘angaje aydın’ tavrıdır. Tek bir iddiaya angaje olursunuz, her şeye bu tek noktadan bakarsınız; “Belge sahih mi, değil mi?” diye değil, işe yarar mı, yaramaz mı diye... Akçam müsterih olsun, Torosyan metni bir kurgudur ama Diaspora’nın işine çok yaramıştır.
Dileğim, Hakan Erdem’in çalışmasının uluslararası dillerde yayınlanarak dünyalı tarihçilerin dikkatine sunulmasıdır.
Paylaş