Suriye yangını

Haberin Devamı

TÜRKİYE, Suriye sınırı boyunca “ülke sınırı” kavramını tehdit eden bir yangınla karşı karşıya: PKK’nın Suriye kolu olan PYD’nin hâkimiyet sahası Hatay’a dayanmak üzere!
Diğer bir tehdit de elbette IŞİD.
Olay bu noktaya gelmişse, Türkiye’nin özelde Suriye, genelde Ortadoğu politikasının başarılı olduğu söylenemez. Bırakın “yakında Şam Ulu Camii’nde cuma namazı kılmayı” bugün tam tersine “güneyimizde devlet kurulmasına izin vermeyiz” noktasına gelindi!
Yangın büyüdü, alev topları bize düşüyor.

‘KUZEY SURİYE’


PYD, Suriye’nin Irak sınırından başlayan Cezire bölgesinde hâkimdi. Sonra Kobani’yi aldı. Arada bulunan Tel Abyad da geçen hafta PYD’nin eline geçti.
Aşağıdaki haritada görüldüğü gibi,
PYD yönetimindeki Afrin ile Kobani arasında 90 km uzunluğundaki Cerablus
da PYD’nin eline geçerse, Türkiye’nin Hatay’a kadar bütün Suriye sınırı
PYD’nin kontrolü altına girmiş olacaktır.

Haberin Devamı

Suriye yangını

Şimdi Ankara’da, 90 km uzunluğundaki bu “Mare hattı”nda 10 km derinliğinde bir “güvenli bölge” oluşturulması konuşuluyor.


HÜKÜMET VE ASKER


Genelkurmay kaynaklı bilgiler son üç günde CNN Türk, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde yayınlandı. Nüansların yanında vurgulanan üç esas var:
-Hükümetin emrindeyiz ama siyasi sorumluluk hükümete aittir.
-Mare hattına girmek kolay, sürdürmek zordur. Rusya, İran ve ABD gibi bölgede etkili hükümetlerle görüşülmelidir.
-Asker gir-çık yapabilir ama elimizde 40 km menzilli toplar ve hava araçları var. Bunları kullanabiliriz.
Yani asker de diplomasinin önemini vurguluyor!

IŞİD BELASI

Haberin Devamı


Problemin bu noktaya gelmesindeki asıl faktör, IŞİD belasıdır. IŞİD canavarının Suriye ve Irak’ta kafa keserek, kadınları cariye yaparak saçtığı dehşet, başta ABD olmak üzere “koalisyon”u harekete geçirdi. Hava akınlarının yanında IŞİD’le savaşacak kara gücü olarak PYD’yi müttefik kabul ettiler. PYD güçlendi!
Türkiye’nin son yıllarda Ortadoğu’da yıldızı solmuş, Batı’yla ilişkileri zedelenmiş olduğu için, olayların akışında yönlendirici bir etkisi olmadı, olamadı. Tablo ortada.

MESELA MISIR

Türkiye elbette Suriye’de Esad’a, Mısır’da darbeye karşı çıkmalıydı, fakat bu iki konuya adeta “kilitlendi” ve bu yüzden ilgili konularda diplomasi esnekliğini önemli ölçüde yitirdi.
İç politikada miting meydanlarında bağırıp çağırarak yürütülen Mısır siyaseti Mursi’ye bir fayda mı sağladı?! Mısır’daki darbe rejimini mi ve müttefiklerimizi mi etkiledi?! Türkiye’ye bir getirisi mi oldu?!
Aksine, Sisi, İslam dünyasında destek görüyor, Batılı müttefiklerimizin başkentlerinde dolaşıyor! Türkiye’yi
Doğu Akdeniz’de etkisizleştirecek
her işbirliğini de yapıyor!
Nerede kaldı “Türkiye’nin ağırlığı” diye sormak gerekmez mi?

Haberin Devamı

DİPLOMASİ DİLİ

Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği iddiası iftiradır. Fakat IŞİD’e karşı daha aktif olması mümkündür; mesela IŞİD Kürt kantonlarına saldırdığında “40 km menzilli toplarla” IŞİD’i ateş altına almak gibi seçenekleri devreye koymalı, bunu ülke içine ve dünyaya göstermelidir.
Suriye’deki gelişmelerin bizim Kürt vatandaşlarımızı ve iç dengelerimizi nasıl etkilediğini hatırlatmaya gerek var mı?! “Kobani düştü düşecek” sözünün yurtiçindeki siyasi sonuçları ortada değil mi?!
Dış politikada asla “diplomasi dili”nin dışına çıkılmamalıdır. Bu konuda uzmanlık da yetki de Dışişleri Bakanlığı’na ve hükümete aittir. Cumhurbaşkanı, Dışişleri’nin ve hükümetin diline, nüans ayarlı üslubuna ve diplomasi çizgisine uymalıdır. Bu Anayasa’nın da gereğidir.
Herhalde dış politikamızı gözden geçirmeye, dostluk ve işbirliği imkânlarını genişletecek bir esnekliğe acil ihtiyaç var. Ortadoğu’da bugün dünleri arar durumdayız, yarın bugünleri aramayalım!

Yazarın Tüm Yazıları