Paylaş
Sadece bu değil, CHP Manisa milletvekilleri Sakine Öz ve Özgür Özel’le arkadaşları iki gün arayla Soma için ayrı ayrı Meclis araştırması önergesi vermişler, faciadan yirmi gün önce iktidarın oylarıyla reddedilmişti.
Yine sadece bu değil. Karbonmonoksit salınımı ve kömürlerin sıcaklığı facianın “geliyorum” dediğinin kanıtıydı ama mesela sendika gösteri yürüyüşü yapmak, iş bırakmak gibi eylemlerle kamuoyunun dikkatini çekmeyi, işletmeyi tedbir almaya zorlamayı denememişti.
Bu üç örnek, “denetim” konusunda sistemin ve siyasi kültürümüzün kusurlarını ortaya koyuyor: Merkezi bürokratik denetim yeterince etkin değil... Meclis’in denetim mekanizmaları fazla politize... Sivil denetim işlemiyor.
Halbuki demokrasinin “sandık” kadar temel bir kavramı da “denetim ve denge” değil midir?!
MECLİS ARAŞTIRMASI
2011-2014 yasama döneminde 15 Mayıs’a kadar Meclis’te 2.686 araştırma önergesi verilmiş! Bu bir enflasyondur; “Meclis araştırması” siyasi gösteriye dönüşerek sıradanlaşmış, sırf seçmene selam olsun diye önergeler verilmiş. Bunlardan kabul edilen önerge ve kurulan araştırma komisyonu sayısı, sadece 7’den ibaret.
Halbuki mesela 1987-91 döneminde sadece 151 araştırma önergesi verilmiş, 9’u kabul edilerek komisyon kurulmuştu; eskiden daha ciddi bir kurumdu Meclis araştırması! Kutuplaşma, aşırı politizasyon ve otoriterleşme, görüyorsunuz, parlamentonun denetim işlevini de etkisizleştiriyor!
Araştırma önergelerinin büsbütün sıradanlaştığı 2011-2014 döneminde verilen araştırma önergelerinin 43 tanesi çeşitli illerdeki madencilikle ilgili. Hepsi reddedilmiş!
Soma hakkındaki önergeler de reddedilenler arasında!
Keşke Soma önergeleri kabul edilseydi; belki yirmi günde komisyon teşkilatlanıp faciayı önleyemezdi ama siyaset “insani duyarlık” örneği vermiş olurdu... İşletmelerde “Meclis denetimi” kavramı yerleşirdi en azından!
SİYASET BASTIRIYOR
Facia ortaya çıkmadan evvel falanca ildeki maden işletmesini denetlemek, yahut Meclis’te araştırma komisyonu kurmak bizde “siyasi heyecan” verici bir olay değil! Halbuki siyasi bir konu olsaydı herkes üzerine atlardı!
Bilhassa Başbakan şunu görmelidir: Aşırı politizasyon ve kutuplaşma insani, sosyal ve hukuki değerleri bastırıyor; varsa yoksa, siyaset...
İnsan hayatıyla ilgili “iş güvenliği” kavramı da, demokrasinin temel çivisi olan “kuvvetler ayrılığı” kavramı da siyasetin ağır gölgesi altında kalıyor.
Siyasete kilitlenmiş böyle bir toplumda huzur, sosyal uyum, yumuşak siyasi ilişkiler, siyaset dışı insani konularda duyarlıklar gelişebilir mi?
İKTİDARIN SORUMLULUĞU
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, şubat ayında İstanbul’da yapılan Uluslararası İş Güvenliği Konferansı’na medyanın ilgi göstermemesinden yakındı. Haklı, fakat konferansta kaç politikacı, kaç sendikacı vardı?!
Halbuki siyasi gösteri olsaydı yer yerinden oynardı!
Politik kavgaya kilitlenmeden, insani ve sosyal konuları konuşabilen bir toplum haline gelmede birinci derece sorumluluk iktidarlarındır. Sayın Erdoğan “Bu memleketin başbakanı” vurgusu yapıyor, elbette öyle... Fakat bu ifadenin ardından “tokat” sözü gelmemeliydi... Başbakan, Soma’da sadece üzüntü, anlayış, şefkat izlenimi bırakarak dönebilmeliydi.
Başbakan’ın da takdir ettiği Taner Yıldız bunu yapabildi. Demek ki mümkün.
Başbakan, siyasal gerilim arttıkça toplumu yönetmenin zorlaştığını, demokratik işlevlerin aksadığını artık görmelidir.
Gelişmiş demokrasilerde insanlar ekonomik ve sosyal haklarla birlikte çevre, eğitim, cinsiyet eşitliği, ileri teknoloji, hayvan hakları gibi konuları konuşuyor. İş kazaları geçen yüzyılda kaldı...
Ali Babacan’ın “Tam bir demokratik hukuk devleti haline gelmedikçe 10.000 dolar gelir düzeyini aşamayız, aşamıyoruz zaten” diye konuşmuş olması nasıl bir noktada kilitlendiğimizi gösteriyor zaten.
GÖZ AMELİYATI ZORMUŞ!
30 Mayıs’ta sıkıntılı bir göz ameliyatı oldum. Dün akşam Prof. Dr. Nur Kır, ameliyat sonrası lazer uygulaması yaptı. Yirmi gün sonra bir bakım daha var.
Göz sağlığı önemli olduğu için okurlarımla paylaşmak istiyorum.
Sağ gözümdeki görme bozulmasını önce katarakt sandım önemsemedim, yeni bir belgesel hazırlığındayım, çalışmaya devam ettim, tedaviyi geciktirdim. Meğer katarakt değil retina yırtılmasıymış. Gözümde kelebekler uçuşuyor, gittikçe genişleyen bir perde görmeyi engelliyordu. Sonunda hastaneye gittim. Ameliyatla birkaç günde düzeltilebilecek retina yırtılması ilerlemişti. Ameliyat iki saat sürdü. Ardından iki hafta mecburi yatak işkencesi! Günde şu kadar saat sağa, şu kadar saat sola, şu kadar saat yüzüstü yatacaksın! Asla sırt üstü yatış yok, uykuda bile!
Bu sürede gazete ve kitabı eşim Tülin okudu, ben dinledim, Tülin’e sonsuz teşekkürler
Çok şükür o sıkıntılar geride kaldı. Artık okuyabiliyorum, yazabiliyorum.
Okurlarıma tavsiyem, gözünüzde en ufak bir gayri tabiilik hissederseniz hemen uzman bir doktora gidin; gecikmeniz ağır sonuçlar doğurabilir.
Paylaş