Paylaş
TERÖR her gün yüreğimizi yakıyor; mesele insani facialar olmanın yanında etnik kutuplaşmayı tahrik eden tehlikeli boyutlara doğru tırmanıyor.
19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarındaki Makedonya’ya benziyor güneyimizdeki coğrafya; etnik ve dini kimliklerin “kendi devletlerini” kurmak üzere silahlanması!
Osmanlı bununla baş edememiş, büyük facialar yaşanmıştı.
Yugoslavya’nın kan gölüne dönerek bölünmesi, hafızalarda daha yeni bir örnektir. Bugün de Suriye gözler önündedir!
Birçok boyutu olan bu sorunda bugün “sistemin iyi işlemesi” faktörüne dikkat çekmek istiyorum. Bir ülkede sistemin iyi işlemesi, ekonominin iyi gitmesi ve ülke gereceğinin parlak görünmesi o ülkenin cazibesini arttırır. Ayrılıkçı ve radikal akımlara karşı en büyük manevi faktör budur.
MESELA KOALİSYON
Türkiye’de 2011’den beri tırmandırılan kutuplaşma ve hele de sistemi değiştirme zorlamaları ile demokratik parlamanter sistemin işleyişi gittikçe daha fazla sıkıntıyla karşılaşıyor.
Bunu ekonomik verilerle de görmek mümkün.
Sistemin işleyişinde sıkıntılar yaşatan bu çatışmacı kültür, koalisyon kurulmasını da engelledi.
KCK yöneticilerinden Duran Kalkan’ın şu satırlarına bakın:
“Seçimden sonra yaklaşık iki buçuk aylık bir süre geçmiş olmasına rağmen daha yeni bir hükümet bile kurulamamıştır. Peki böyle bir meclis, hem de bu denli kritik bir tarihi süreçte görevlerini nasıl yerine getirecektir?... Çözümsüzlüğü yaratan temel etkenin sistemin kendisi olduğu ortadadır. Peki ne yapmalı? Mevcut durumda CHP’nin AKP ile bir hükümet kurmaması iyi olmuştur.” (Özgür Gündem, 17 Ağustos 2015)
KİM SUÇLU?!
AKP-CHP koalisyonunun kurulamamış olmasından Kandil memnun! Kandil Parlamento’ya güveni de sarsmaya çalışıyor.
Görüyor musunuz, mesele, bir hükümet kurmanın ötesinde sistemin işlerliğiyle ilgilidir.
Sayın Cumhurbaşkanı dün Saray’da rektörlere hitap ederken, koalisyon kurulamamasından sadece muhalefeti suçladı. Fakat kim suçlu tartışması ve taraflı suçlama sistemin işleyişini zorlaştıran kutuplaşmayı körüklemekten başka bir sonuç vermez.
Nitekim AKP’nin muhalefete bir koalisyon değil, “üç aylık seçim ve reform hükümeti” önerdiği, amacın ‘yöneten’ koalisyon değil “tekrar seçim” olduğu da biliniyor.
Sistemin iyi işlemesinin tek yolu, Cumhurbaşkanlığı dahil, bütün kurumların parlamanter sistemin teamüllerine göre hareket etmesi ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesidir.
KCK VE HDP
Sistem düzgün işleseydi de KCK “çözüm süreci”ni sabote edecekti. Süreç boyunca davranışları ve açıklamaları bunu açıkça gösteriyor. KCK’nın totaliter ve silahlı niteliğini göz ardı edip sadece hükümetleri eleştirmek, siyasi körlüktür.
Hemen bütün benzer örneklerde demokratikleşme geliştikçe terörde iniş eğrisi görülmüştür. Bizde aksi oldu! HDP 80 vekille parlamentoya girince, Kürt hareketinde demokrasi ve parlamento kavramları daha ağırlıklı hale gelmeliydi, değil mi?
Hayır öyle olmadı, 11 Temmuz’da PKK terör ilan etti, o zaman devlet bir kurşun bile sıkmamıştı. Terör eylemlerinin artması üzerine devlet 25 Temmuz’da operasyonları başlattı.
HDP Demirtaş’ın birkaç cümlesinin dışında, KCK’ya boyun eğiyor.
Tarihte kolektif cinnetler, toplu vahşetler az değildir. Bu yönde çıldırmayacaksak, HDP 80 vekilin ortak bildirisiyle, kurullarının kararlarıyla KCK totalitarizmine ve silahlı mücadeleye karşı çıkmalıdır.
Silah aradan çıksın, devletin de elini silahtan çekmemesi mümkün mü?!
Yok böyle akıl ve vicdanın yolu değil de kolektif cinnet tercih edilecekse, bunun kanlı, vahşi yolu bütün taraflar için soruna kadar açıktır!
S.A.’LAR YİNE SALDIRDI
Dün akşam bindirilmiş kıtalar, tarihteki “SA birlikleri”nin nevzuhur mukallitleri yine Hürriyet’e saldırdı. Bu barbarlık, onların saldırtanların ne kadar gözü dönmüş olduğunu da gösterir. Biz özgürlükçü demokrasiyi savunmaya, her türlü terör, şiddet ve totalitarizme karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Bakalım Emniyet ve Savcılık, bir kaç ağır suçun birden işlendiği bu saldırılar konusunda ne yapacak? Ne ölçüde bağımsız yargı olduğunu göreceğiz.
Amerikan Büyükelçiliği “Seçilmiş yetkililer medyaya yönelik saldırıları cesaretlendirir görüntüsü vermemek konusunda dikkatli olmalı” diye açıklama yapmış. Dünyaya nasıl bir görüntü veriliyor, görüyor musunuz?!
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan,
Terörle canhıraş bir mücadele veren ve demokrasi dünyasından destek bekleyen Türkiye’nin üzerine barbarların düşürdüğü bu gölgeyi kaldırmak, saldırıyı kınamak öncelikle sizin göreviniz.
Paylaş