CUMHURBAŞKANI’nın ‘veto’sunu alkışlayanlar şimdi “Partim ne derse o” diyerek şike yasasını destekliyor!
Başta Fenerbahçe, futbol kulüpleri bastırdı şike cezalarını yumuşatan kanun üç partinin ittifak oylarıyla çıkıyor! Elbette “yürütülmekte olan soruşturmalar” yeni yasadan istifade edecektir! Amaç bu değil mi zaten? Anayasa Mahkemesi düzeltemez mi? Hayır, demokrasilerde anayasa mahkemelerinin işi “siyasi yanlışları düzeltmek” değildir, siyasetin yerine karar vermesi hayal bile edilemez. Mahkemenin görevi, varsa “anayasaya aykırılığı gidermek”tir. Şike yasası siyasi bir yanlıştır ama Anayasa’ya aykırı olduğunu söylemek kolay değildir. Onun için “Gül Anayasa Mahkemesi’ne götürecek mi?!” sorusunun anlamı yoktur. Parti içi demokrasi?
İktidar partisinde Cumhurbaşkanı’nın kararını destekleyen Bülent Arınç ve Hayati Yazıcı gibi ‘yüksek profilli’ bakanlar bile şimdi “Kanunun arkasındayız, partim ne derse o...” diye açıklamalar yapıyor. Muhalefette de öyle; işte CHP’li Namık Havutça’nın sözleri: “Böyle bir yasanın çıkmasını içime sindiremiyorum. Fakat parti grubumun vereceği karar neyse o doğrultuda hareket edeceğim.” Kamuoyundaki yakınmaları biliyoruz: Milletvekili özgür olmalı, parti kararıyla değil, kendi vicdanıyla hareket etmeli... Bunun için milletvekillerini doğrudan ve ismen halk seçmeli... Siz de bu görüşte misiniz? Öyle ise yanılıyorsunuz! Fransa’da Üçüncü ve Dördüncü Cumhuriyet’lerin çökmesindeki sebeplerden biri “özgür milletvekili” hastalığı idi! Her vekil kendi başına hareket edince kanunlar çıkarılamamıştı, milletvekillerinin seçim bölgeleri için dayattıkları istekler yüzünden bütçeler delik deşik olmuştu... Andre Siegfried o zaman kaleme aldığı France A Study in Nationality adlı kitabında anlatır “özgür milletvekili” efsanesinin nelere mal olduğunu. Öyle ya, liderlerin siyasi ihtirasları, seçim kaygıları, güç tutkuları olur da milletvekilleri sadece “vicdan”la mı hareket ederler?! Parti disiplini
Parti içi demokrasinin anlamı parti içinde serbest yarış olmasıdır, adayların önseçimle belirlenmesidir mesela... Kurullarda ‘istişare’nin ötesinde serbest müzakereler yapılabilmesidir. Ondan sonra “parti disiplini” başlar ve herkes o karara uyar. Hayati bir konuda ihtilaf çıkarsa parti içinde bayrak açılır, mücadele edilir. Parti disiplini olmadan partiler programlarını yürütemezler. Güçlü demokrasilerin temelinde geniş kitlelere dayanan kökleşmiş ve disiplinli demokratik partiler vardır. Onun için ben, hangi partiden olursa olsun, şahsi görüşleri farklı da olsa milletvekillerinin neticede parti kararına uymalarında eleştirilecek yön görmüyorum. Bizim partilerimizde eleştirilecek bir taraf varsa bu, oylamalarda blok halinde hareket etmeleri değildir. Serbest iç yarışın mesela ön seçimlerin ve serbest iç müzakere kurullarının çok dumura uğramış olmasıdır. Şike yasasında oy ve imaj gücü olan kulüpler bastırdılar, istedikleri sonucu alıyorlar. Bunun milletvekillerinin özgür olup olmamasıyla ilgisi yok. Yasa, korktuğumuz gibi büyük sakıncalar doğuracaksa, o zaman da kamuoyu aksi yönde bastıracak, cezalar artırılacaktır. Demokrasiler böyle işlemektedir.