HERHANGİ bir hükümeti halkın gözünden düşürmeye çalışmak, bu yolda gösteriler düzenlemek için ‘örgütlenmek’ suç mudur?
Hayır, şiddete başvurmadıkça demokrasilerde bu hak vardır. Peki askerler de bunu yapabilir mi?! Asla yapamazlar, kesin suçtur! Ama hangi suç?
Darbeye teşebbüs suçu mu, görevi kötüye kullanma suçu mu, Askeri Ceza Kanunu’ndaki siyasetle uğraşmama yasağını ihlal suçu mu?
Bir soru daha: Besbelli terörist olan örgütlerin siyasi amaçları doğrultusunda yazanlar, çizenler, konuşanlar “örgüt üyesi olmak” suçunu işlemiş sayılır mı, sayılmaz mı? Örgütün emriyle bunu yapmak falan gibi bağlantılar yoksa, AİHM içtihatlarına göre suç değildir. Sorular çoğaltılabilir...
Burada ayrıntılara girmeyelim, herhalde konunun ne kadar önemli olduğu açık: Hem terör örgütleriyle mücadeleden vazgeçilemez, hem özgürlük zannettiğimiz bir faaliyetimiz “örgüt” suçlamasıyla karşılaşabilir! Suç muğlak olursa
Terörle Mücadele Yasası (TMY) üzerine araştırma yaparken Anayasa Mahkemesi’nin 1992 tarihli bir kararıyla karşılaştım. 1991 yılında çıkarılan çok sert TMY hakkında SHP adına Hasan Fehmi Güneş iptal davası açmış. TMY o zaman şimdikinden çok daha sertti, buna rağmen, mahkeme, birkaç ufak hususu iptal ederek TMY’yi anayasaya uygun bulmuştu.
O kararda Haşim Kılıç’ın ilginç bir “karşıoy” yazısı var. Kılıç “karşıoy” yazısında, TMY’deki suç tanımlarının “yeterli açıklık ve nitelikte olmadığını... keyfi uygulamalara yol açmaya imkân vereceğini” belirterek diyor ki:
“Suç, sınırları belli edilmemiş ve sübjektif unsurların ağır bastığı, çeşitli anlamların çıkarılabildiği biçimde tanımlanamaz. Aşırı takdir yetkisinin kullanılmasına imkân veren ifadeler, nerede duracağı belli olmayan keyfi uygulamaların kaynağı olur...”
Haşim Kılıç’ın yirmi yıl önce öngördüğü sonuçları ne zamandır yaşamıyor muyuz?!
İlker Başbuğ hakkındaki iddianamede Genelkurmay Başkanı’nın “komutan olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni koruma refleksi içerisinde yaptığı açıklamalar” bile “örgüt” faaliyeti sayılmış ve “terörist” nitelemesi yapılabilmiştir!
Delikanlılık çağındaki öğrenciler, şiddete başvurmadan yaptıkları gösterilerden dolayı “örgüt” suçlamasıyla aylarca tutuklu kalmıyor mu?!
Geçen yirmi yıl
Denilebilir ki en ufak bir şüphe halinde içeri tıkalım, suçların kökünü kazıyalım... Haşim Kılıç, yirmi yıl önceki “karşıoy” yazısında satırlarını şöyle sürdürüyor: “Böyle bir uygulama önlenmek istenen terörün boyutlarının daha da büyümesine veya devlet terörünün doğmasına yol verir. Kendi varlığını korumak isterken keyfi uygulamalarla vatandaşını ezen, yok eden bir devlet olur...” (Karar No: 1992/20)
Kılıç’ın bu “karşıoy” yazısını bütün hukukçulara tavsiye ederim.
Geçen yirmi yıl, Haşim Kılıç’ın özgürlükçü görüşlerini doğrulamıştır. TMY’nin en şiddetli haliyle uygulandığı 1990’larda hem “terörün boyutları daha da büyüdü”, PKK’ya katılımlar arttı, kitle tabanı çok genişledi... Hem faili meçhuller, toplu mezarlar örneğinde “vatandaşını ezen bir devlet” oluştu, halk devletten soğudu. 2006 yılındaki değişiklikle TMY’de kısmi sınırlamalar yapıldı ama TMY, muğlak suç tanımlarıyla aşırı uygulamalara yol açarak ‘ters işlemeye’ devam ediyor. TMY’nin tamamen kalkması söz konusu olamaz, fakat mutlaka “özgürlükçü bir gözle” değişiklikler yapılmalıdır.