Nüfus sorunu

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Müslüman aile doğum kontrolü yapmaz” diyor.

Fakat 1988 yılında 10-15 Ocak günleri boyunca Kuveyt’te toplanan İslam Fıkıh Akademisi çeşitli konular yanında doğum kontrolü meselesini de “geniş bir biçimde tartışmış” ve sonuç olarak şu karara varmıştı:

“Gebeliği önleyici metotların kullanılması eşlerin ortak kararına bağlı bir meseledir ve caizdir.”

DİYANET’İN İLMİHALİ

Ben bu bilgiyi Diyanet’in yayınladığı iki ciltlik “İlmihal” adlı eserden aldım. Bu değerli eserin ikinci cildi “İslam ve Toplum” konularını içeriyor. Çağımızda şehirleşme, eğitim, kadın-erkek ilişkilerindeki değişme gibi faktörlerin geleneksel dini yorumları nasıl değiştirdiğine, yeni yorumların ne olduğuna dair mükemmel bir eserdir.

Mübarek ramazan vesilesiyle de tavsiye ederim.

Doğum kontrolüne günah diyen başka ilmihaller belki vardır. Biz gençliğimizde Pakistanlı Mevdudi’nin “İslam ve Doğum Kontrolü” kitabında bunun nasıl bir günah ve ihanet olduğunu okumuştuk!

Bugün kardeş Pakistan 180 milyon nüfuslu. İslam dünyasının nüfusu 1.5 milyarı geçti. Dünyada Yahudi nüfusu ise 16 milyon...

Bilim ve teknoloji açısından düşünün; büyüklük tam tersine döner!

Çok nüfus derken bilim ve teknoloji üretecek “kaliteli nüfus”un daha önemli olduğunu vurgulamak gerekir.

‘GERÇEK İSLAM’

İran İslam Cumhuriyeti, fetvalarla uyguladığı başarılı doğum kontrolü politikasından dolayı Birleşmiş Milletler’den ödül almıştı. Şimdi nüfusun yaşlanması karşısında yine fetvalarla doğurganlığı artırma politikası izliyor.

Peki, bir dinde doğum kontrolü hem caiz hem günah olabilir mi?! “Gerçek İslam” ne diyor?

Bu soru yanlıştır çünkü dinin esaslarıyla dinin insanlara bıraktığı geniş alanı birbirine karıştırıyor. “Nüfus politikası” dini bir konu değildir, ne günahtır ne de sevap...

Kaldı ki itikat ve ibadet dışında “muamelat” denilen sosyal ve hukuki konularda dini yorumlar farklı olabilir: Osmanlı’da para vakıflarının faizle kredi vermesini Şeyhülislam Çivizade haram saymış, Şeyhülislam Ebussuud ise fıkıhtaki “istihsan” yani iyileştirme, kolaylaştırma ilkesi açısından bakarak yüzde 12 faiz için fevta vermiştir. İkisinin de yaptığı kendi akıllarına göre dini bir yorum getirmekti.

ÇELİŞEN DOĞRULAR

Çağımızda az gelişmiş ülkeler aşırı doğurganlık ve yoksulluktan şikâyetçi. Afrika’da yüksek doğurganlığın anlamı nedir?

Bunun yanında doğurganlığı neredeyse kaybolan, yaşlanan ülkeler var.

Türkiye’de iyi eğitip istihdam edemediğimiz kırsal ve ataerkil kesimler yüksek oranda doğurgandırlar. Fakat eğitimli kesimler doğurgan değildir. Edirne’de doğurganlık hızı 1.47 iken, Şırnak’ta 4.23’tür, Tunceli’de ise Batı illerimiz kadar düşüktür ve 1.63’tür.

2050’ten itibaren toplam nüfus artışımız negatife dönecek, ekonomimiz bundan olumsuz etkilenecektir.

Türkiye’nin geleceğinde önemli bir nüfus sorunu vardır. Devlet bilimin ve farklı akılların ortaya koyacağı alternatif politikalar geliştirmelidir. Zira bu alanda tek doğru yoktur, farklı hatta çelişen doğrular vardır.

Kadının iş hayatına girmesi daha fazla teşvik edilmelidir. O zaman doğurganlık daha azalacaktır. Çalışan kadınına doğum teşviklerin artırılmış olmasını doğru buluyorum.

Diğer yanda, törelerin baskısıyla bakamayacağı kadar çocuk yapan anneler için devlet doğum kontrolü hizmetlerini de eksiksiz sunmalıdır.

Dini bir konu olmadığı gibi genelleme yapılacak bir konu da değil, farklı ihtiyaçlara göre politikalar geliştirmek gerekiyor.