Paylaş
Faizi dogmatik olarak indirmeyip döviz ve enflasyon verilerine göre ayarlamanın “vatan hainliği” olduğundan yola çıkıp gele gele Merkez Bankası’na karışmamak gerekir noktasında buluşarak kavgayı “tatlıya bağladık”.
Bu bir aydan ne anladık?
Bilimsel düşüncenin bariz özelliği ister laboratuvarda, ister tabiatta, ister hayatta olsun tecrübelerden rasyonel ve genel prensipler çıkarmak değil midir?
Şu son bir ayda faiz-döviz kavgasında yaşananlardan çıkan ders ya da rasyonel prensip de, Ali Babacan’ın ifadesiyle şu oldu:
“Sadece ve sadece MB’nin kur ile söylediklerine bakın, başka bir kurumun böyle bir kabiliyeti yok. Başka kurumlarımızda para politikasını analiz edebilecek adam yok ki...”
SADECE MERKEZ BANKASI
İşte bu sebeple para politikasıyla ilgili iletişimi, yine Babacan’ın ifadesiyle “sadece Merkez Bankası” yapmalıdır: Yaşadığımız bir ayın tecrübeleri bunu da doğruladı.
Siyasi güç müdahale ettiğinde son bir aydaki piyasa sarsıntıları ortaya çıkıyor.
Amerikan Merkez Bankası, Alman Merkez Bankası kendi paralarının faizi konusunda çeşitli dönemlerde açıklama yapıyor; Obama veya Merkel’den bunun tersine konuşmalar gördünüz mü?
Biz de bir aylık fırtınanın sonunda aynı noktaya geldik. Merkez Bankası’nda konuyla ilgili en iyi uzmanlar vardır, Merkez Bankası’nın görev alanına giren konulara siyasi güç müdahale etmemelidir.
MİLLİ İRADE
Bazı itirazları biliyorum, “milli irade” ve “halka Merkez Bankası hesap vermiyor” türünden itirazlar.
Evet, genel ekonomik politikaları ve hedefleri “milli irade” belirler. Fakat bu politikaların faiz ve kur gibi araçlarını kullanma yetkisi bağımsız merkez bankalarına aittir. Onun için Merkez Bankası’nın bağımsızlığına “araçsal bağımsızlık” deniliyor.
Siyasi fırtınalardan, siyasi gücün kısa vadeli veya seçim hesaplı davranışlarından etkilenmeden, uzun vadeli olarak ve ekonomik rasyonalizm gözlüğüyle bakarak kararlar alsın diye merkez bankaları bağımsızdır.
Buna uyulmazsa piyasada çalkantılar ortaya çıkıyor. Ali Babacan da söyledi; kurdaki tırmanmanın küresel sebeplerden ve de bu tartışmalardan kaynaklandığını.
FAİZ MESELESİ
Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı’na sunduğu 130 sayfalık raporun bilhassa faiz bölümünü dikkatle okudum.
Siz de şu linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/b2a7648f-6683-46e7-b033-f0dcf6b95565/TCMB_ErdemBasci_WebVersiyonuI.pdf?MOD=AJPERES
Teknik konuların dışında, benim bilhassa dikkat ettiğim “genel prensip” bilgisi şudur: Raporun 19. ve 20. sayfalarında görüldüğü gibi, gelişmiş kapitalist ülkelerde faiz düşük, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde faiz nispeten yüksektir.
İktisadın kendi kanunları olduğunu görmek için, bu çok önemli bir veridir.
KURALLARA UYACAĞIZ
İktisat tarihleri yazıyor, Osmanlı’nın en ihtişamlı zamanlarında da faiz, Avrupa’nın ortalama iki katıydı. Çünkü sermaye birikimi Avrupa’da yüksekti, Osmanlı’da düşüktü. Sermayenin fiyatı da buna göre oluşuyordu.
Osmanlı’da “züyuf akçe” denilen düşük değerli para yüzünden çıkan isyanları biliyoruz.
Bugün de sermaye birikimi yüksek ülkelerde faiz düşük, öbür ülkelerde yüksek.
Sıfıra yakın faiz istiyorsanız Almanya seviyesinde sanayiniz olacak!
Netice: Modern devletlerde kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, belirli kurumların araçsal bağımsızlığı gibi ilkeler uzun asırların tecrübeleriyle varılmış genel prensiplerdir.
İyi yönetilmek için bu kurallara uyacağız; siyasi güç özellikle uyacak.
NOT: Dün akşam CNN Türk’te izlediğiniz “1914-1915” belgeselinin tekrarı pazar akşamı CNN Türk’te saat 21.00’de yayınlanacaktır.
Okurlarımın bilgisine sunarım.
Paylaş