Paylaş
İktidara göre muhtıra değildir, muhalefete göre muhtıradır! Bunlar siyasi tavırlardır. İktidar “Muhtıradır” dese, neden yasal işlem yapmadığı sorulacak... Muhalefet de zaten hükümeti bu açıdan eleştirmek için “Muhtıradır” diyor...
‘Muhtıra’ ne demek?
Evvela “muhtıra”dan neyin kastedildiğini tespit etmek gerekir. Ordu Meclis’i veya hükümeti devirmek ya da görevini yapamaz hale getirmek için “cebir ve şiddet” tehdidi içeren bir hareket yapmışsa, bu, kısaca “darbeye teşebbüs” denilen suçtur. 12 Mart Muhtırası böyleydi mesela. 27 Nisan metni ise hukuken bu nitelikte değildir. Soruşturma açılmaması bundandır.
Ama “muhtıra” deyince ordunun Meclis veya hükümeti etkilemeye, yönlendirmeye çalışması kastediliyorsa, 27 Nisan, bir “muhtıra”dır: Ordu Meclis’in görevi olan cumhurbaşkanı seçimi konusunda belirli bir yönde görüş bildirmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin talihsiz 367 kararında, hem bazı üyelerin siyasi görüşleri hem Genelkurmay’ın bu tavrı etkili olmuştur.
‘Ne kuş ne deve’
Ordunun tavrı, Anayasa Mahkemesi’nin kararı, Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tutumu, o zamanki CHP lideri Deniz Baykal’ın aynı çizgideki politikaları parlamentonun cumhurbaşkanı seçmesini engelledi...
AK Parti de ‘öyleyse halk seçsin’ diyerek bu engellemeyi aşmak istedi, bu yönde anayasa değişikliği yapıldı...
Ve ortaya tuhaf bir “ne kuş ne deve” sistemi çıktı: Meclis’in, başbakanın ve cumhurbaşkanının yetkileri parlamenter sisteme göre... Fakat cumhurbaşkanının seçilmesi ve siyasi gücü başkanlık sistemine göre!
Sistemin dengeleri bozulunca
Bu çarpık yapının yarattığı çelişkiler anında kendini göstermişti: 10 Mayıs 2007’de cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki anayasa değişikliği kabul edilmiş, Sayın Sezer ve CHP iptal davası açmış, fakat Anayasa Mahkemesi’nin 5 Temmuz 2007 günlü kararı ile cumhurbaşkanını halkın seçmesi kesinleşmişti. (Karar No. 2007/68)
Yine fakat, yirmi gün sonra yapılan seçimlerde AKP yüzde 47, MHP yüzde 14 oy alacak, 367 sayısı bulunacak, Sayın Gül parlamento tarafından 28 Ağustos’ta cumhurbaşkanı seçilecekti!
Bir fakat daha, Gül, Meclis tarafından seçildikten sonra, cumhurbaşkanını halkın seçmesi referandumla kesinleşecekti!
Görüyor musunuz, günün sorununu aşmak için parlamenter sistemin orasını burasını kurcalayınca nasıl öngörülmeyen çelişkiler çıkıyor ortaya.
Halkın seçmesi yetmez
Meclis’in cumhurbaşkanı seçmesini engelleyen telaşlı laik kesim, AK Partinin yüzde 47 oy alacağını, MHP’nin de 367’nin aşılmasına katkıda bulunacağını hiç düşünmemişti! Öyle oldu.
Muhafazakâr kesim de cumhurbaşkanını halk seçtiğinde ortaya kaotik bir-iki başlılık çıkacağını hiç düşünmemişti. Öyle oldu!
Halbuki sistemlerin demokratikliği sadece halkın seçmesine değil, erkler ve organlar arasında karşılıklı “denetim ve denge” bulunmasına bağlıdır.
Bugün de iki başlılık olmasın diye başkanlık sistemi öneriliyor.
Ben yine sonucunu tam kestiremeyeceğimiz bir başkanlık sistemi yerine, gelenek ve kültürümüze uygun olan parlamenter sistemi savunuyorum. Hem de “denge ve denetim” ilkesi gereği, azaltılmış bir cumhurbaşkanı ile parlamenter sistem...
Sezer cumhurbaşkanı iken bu görüşteydim, bugün de bu görüşteyim.
Paylaş