MHP davası

DAVA dediysem ideoloji anlamındaki ‘dava’dan değil, MHP’de olağanüstü kongreyle ilgili hukuki davadan bahsediyorum.

Haberin Devamı

Süreci basitleştirerek görelim.

MHP’de muhalifler gerekli imza sayısına ulaştıktan sonra, MHP Genel Merkezi’ne başvurarak tüzük değişikliği için olağanüstü kongrenin toplantıya çağrılmasını istediler. Çünkü MHP tüzüğünün 63. maddesine göre “Olağanüstü kongre toplantılarında seçim yapılamaz”.

Muhalifler olağanüstü kurultayda bu maddenin değiştirilmesini, ardından genel başkan ve üst yönetim seçimlerine gidilmesini planlıyordu.

MHP üst yönetimi bunu reddetti. Muhalifler de Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurdu. Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi 8 Nisan’da karar verdi: MHP’de olağanüstü kongre yapılması gerekiyordu; mahkeme bu işlemi yapmak üzere üç kişilik bir “çağrı heyeti” atamıştı.


YARGITAY KARARI


Hukuken bu karar doğruydu. Zira, yeterli sayıda delege olağanüstü kongre ister de parti yönetimi bunu yerine getirmezse, kanuna göre, Sulh Hukuk Mahkemesi, olağanüstü kongreyi toplamak üzere üç kişilik bir çağrı heyeti tayin eder. (Medeni Kanun md.75)

MHP yönetimi bu karara “Sulh Mahkemesi yetkisizdir, yetki Anayasa Mahkemesi’nindir” gerekçesiyle Yargıtay’a itiraz etti.

Bu gerekçe yanlıştı çünkü Anayasa Mahkemesi’nin partilerle ilgili yetkisi sadece parti kapatma, ihtar ve partilerin parasal işlerinin kontrolüyle sınırlıdır.

Yargıtay akıl almaz bir tutumla dosyayı geciktirdi. Bu gecikmeyle ilgili siyasi yorumlara burada girmiyorum. Yalnız böyle bir kararın bu kadar geciktirilmesinin hiç de “olağan ve rutin” olmadığını belirtmeliyim.

Nihayet Yargıtay doğru bir tavırla, Sulh Mahkemesi’nin olağanüstü kongre kararını oybirliğiyle onadı, hukuki hüküm kesinleşti.


İKİ KONGRE!

Haberin Devamı


Artık hukukun da siyasi etiğin de gereği bu kararın uygulanmasıdır: Yani MHP’de olağanüstü kongrenin “çağrı heyeti” tarafından toplanılmasıdır.

Fakat MHP yönetimi “Yargı kararına saygılıyız” diyerek kendi olağanüstü kongre kararını aldı!

Bunun anlamı yargı kararını uygulamamaktır.

Tuhaf bir tablo oluştu: Çağrı heyeti tüzükten ve yargı kararından aldığı yetkiyle olağanüstü kongre toplayacak...

Bundan ayrı olarak bir de MHP yönetimi yine tüzükten aldığı yetkiyle kendi olağanüstü kongresini toplayacak! İki ayrı parti gibi!

Bu durumda MHP “hangi kongre?” diye bir kere daha mı mahkemelik olacak?!

MHP’liler görmelidir nereye doğru sürüklendiklerini!

En önemlisi, Türkiye’nin böyle bir tablodan nasıl etkileneceğidir: Muhalefetin daha fazla zaafa uğraması Türkiye’nin lehine olmaz.


HUKUKUN TEMEL İLKESİ

Haberin Devamı


MHP yönetimi başlangıçta olağanüstü kongreyi reddetti, bu yöndeki mahkeme kararına itiraz etti, kongrenin 2018’de olacağını ısrarlı vurguladı. Şimdi ise “Olağanüstü kongreyi biz toplayacağız” demesinin sebebi belli: Yargıtay’ca onaylanan olağanüstü kongre kararının çağrı heyetince uygulanmasını engellemek!

Bunu hukuken savunmak mümkün değildir çünkü hukukta çok temel bir prensip vardır:

“Hakkın (yetkinin) suiistimalini kanun himaye etmez!”

Kaldı ki, MHP tüzüğünün “Olağanüstü kongrede seçim yapılmaz” maddesini değiştirmeden Genel Merkez’in “seçimli kongre” toplaması da hukuken savunulamaz.

Bu hukuki durumun yanında, Sayın Bahçeli’nin MHP tarihindeki dürüst ve temiz tavrını yakından bilirim; ona yakışan parti içinde bir grubun başı gibi değil, hareketin ağabeyi gibi davranarak yargı kararına uygun bir olağanüstü kongre yapılmasını sağlamak olmalıdır.

Öyle bir kongrenin sonucu ne olursa olsun Bahçeli daha saygın bir konumda olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları