Kurumlar yıpranırsa

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın aday olması, partiye katılması ve yaklaşık bir ay sonra görevine geri döndürülmesi devletin tepelerinde gerçekleşti.

Haberin Devamı

Kuralların, teamüllerin, kurumsal değerlerin her kademeden daha fazla geçerli olması gereken devlet düzeyinde yaşandı bu olay.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve MİT Müsteşarı baştan birlikte karar verip bunu önleyemez miydi?
Hadi oldu, Cumhurbaşkanı istemediği halde Başbakan’ın isteğiyle Fidan adaylığını koydu... Artık normal siyasi sürecin işlemesi gerekmez miydi?
Öyle olmadı. Hakan Fidan gibi iyi yetişmiş bir isim zedelendi. Resmen partili olmuş, partisinde temayül yoklamasına katılmış bir ismin tekrar MİT’in başına gelmesiyle MİT’in de siyasi tarafsızlığı zedelendi.
Başbakan da zedelendi, aday yapamayacağı bir ismi istifa ettirmiş, sonra görevine iade etmiş oldu.
Bir tek bu olay bile devlet idaresinde kuralların, teamüllerin, kurumsal değerlerin ne kadar önemli olduğunu göstermiş olmalıdır.

Haberin Devamı

MERKEZ BANKASI

Kurumların siyasi güç tarafından nasıl örselendiğinin diğer bir örneği Merkez Bankası’dır.
Kur meselesi nasıl Merkez Bankası’nın yetkisindeyse, faiz meselesi de onun yetkisindedir. Cumhurbaşkanı’nın faiz meselesini sahiplenip kurun sorumluluğunu Merkez’e yıkmasının işlevsel karşılığı yoktur.
Neticede Merkez Bankası’nın bağımsızlığı zedelendi. Bunun ekonomiye zarar vermiş olması yorum değildir, gerçektir.
Ali Babacan ve Mehmet Şimşek gibi ekonomi bilgisi herkesçe onaylanan bakanların da ifade ettiği bir gerçektir. Son günlerde susmuşlarsa bu, tartışmayı büyütmemek, Merkez Bankası’nı daha fazla yıprattırmamak içindir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın NTV’de Oğuz Haksever’e söylediği şu sözler her şeyi özetliyor:
“Merkez Bankası bağımsız bir kuruluş, dikkatli gidiyor ve üzerine düşeni yapıyor. Merkez Bankası’na bu noktadan sonra bir şey söylenmemesi gerekir. Merkez Bankası’nı tehdit etmek doğru değildi.” (6 Mart)

DİĞER KURUMLAR

Bankanın konusu para olduğu için, kurumu yıpratmanın yarattığı hasar rakamla ölçülebiliyor. Küresel sebeple 2.47’ye çıkması doğal olan dolar, Merkez Bankası’yla ilgili tartışmalar yüzünden 2.60’ı geçmiş...
Peki... Bilim ve araştırma sahasında Türkiye’nin gururu olan TÜBİTAK gibi bir kurum... Mahkemenin bilirkişi incelemesi talebine “Kadromuzda bunu yapacak ehliyetli elemanımız kalmadı” diye cevap verdi! TÜBİTAK’ın uğradığı bu hasarın hesabını yapmak mümkün mü?
HSYK’nın “yürütmeyle uyumlu” hale gelmesinin, kendi yönetmeliğini çiğneyerek hâkim ve savcı atamaları yapmasının, bir yılda iktidar tarafından aynı kanunu dört defa değiştirerek “yapboz” kanunları çıkarılmasının adalette yarattığı hasarı nasıl ölçebiliriz?!
Hele de kutuplaşmanın yarattığı toplumsal enerji israfını, yüksek tansiyonun toplumsal dokudaki hasarını hesaba kitaba vurmak mümkün mü?

Haberin Devamı

BİLİMİN UYARISI

Bunları niye yazıyorum? Tabii okurlarım için ve tabii siyaset dünyasındaki sağduyulu herkes için...
Bir de özellikle Başbakan Prof. Davutoğlu için.
Prof. Davutoğlu, “dünyanın en saygın iktisatçılarından biri” olan Daron Acemoğlu ve James Robinson’u benden iyi tanır. Bu iki iktisatçı, milletlerin gelişmesindeki en önemli faktörün “kurumlar” olduğunu yazdılar. “Kurumlar” sağlıklı, rasyonel ve bilhassa herkese açık çalışabiliyorsa yaratıcılık ve toplumsal dinamizm ülkeleri kalkındırıyor. Aksi halde performans düşüyor.
Bu, bilimin siyasi güce yaptığı bir uyarıdır.
Öyle ya, iktidarlar gelip gider, milleti geleceğe taşıyacak olan kurumlardır.
Böyle hırpalanmamalı, değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları