Paylaş
“Çocuktum. Bir sabah Bahariye Caddesi’nde iki kedi gördüm. Yavru değillerdi ama birlikte yan yana yürüyorlardı. Oysa kediler yalnız yaşar. Sonra bir evin kapısı açıldı. Eski Kadıköyü evlerinden, kapısına yedi sekiz basamaklı merdivenle çıkılan. Bir kadın kedilere yemek verdi. Biri yiyor, öteki kedi yiyen kedinin önüne yiyeceğini itiyor. Anlaşılır şey değil. Ama sonra fark ediyorsunuz: Yiyen kedi kör!
Daha o zaman anlamıştım, hissetmiştim. Yaşamın nasıl şefkate ve merhamete muhtaç olduğunu!”
Bu satırlar Selim İleri’ye aittir ve ilk defa okuduğum 2002’den beri yüreğime yazılmış durmaktadır. İleri’nin o zaman yayınlanan Anılar Issız ve Yağmurlu adlı kitabında okumuştum.
Silinen son duygu
Selim İleri Annem İçin adlı kitabında erken yaşta Alzheimer hastalığından ölen annesini anlattı.
Öyle bir annenin bir gün kimselere görünmeden kapıdan çıkıp koca şehirde kaybolması!..
Bunun çocuğunda yarattığı korkunç dehşet ve telaş... Anne sevgisiyle anne için duyulan ıstırap iç içe...
İleri’nin bu eserinde beni en çok etkileyen ne oldu bilir misiniz? Alzheimer hastalığının en son yok ettiği duygunun, annenin çocuğuna hissettiği şefkat olması:
“Koruma güdüsü uzun süre yitmedi. Bir depremde, bilincimde olmayarak ‘Anne!’ diye bağırmıştım. Çoktan beri hastaydı. Bununla birlikte ‘Korkma çocuğum, bir şey yok’ dedi bana.
Sözcükleri iyice unuttuğunda bile, yüzüme uzun uzadıya bakıp ‘Mutlu musun?’ diye sordu...”
Merhamet, şefkat, hüzün, sadakat, dram, özlem, nostalji gibi hayat mucizelerini duygulu ve usta bir kalemle yazan Selim İleri’yi severim, sayarım, okurum.
Bencil olmayan yazar
Önceki akşam Selim İleri için Doğan Vafkı’nın düzenlediği gecedeydim. Selim İleri’ye bu yılki teması öykü olan “Aydın Doğan Ödülü” verildi. Doğan Hızlan konuşmasında, Selim İleri’nin, başka yazarlarımızda fazlaca bulunmayan bir yönüne daha dikkat çekti: Selim İleri, bencil bir edebiyatçı değildir, okuyucu ilgisini kendi tekeline almaya çalışmaz, aksine, eserlerinde bizi edebiyat tarihimizin büyük yazar ve şairleriyle tanıştırır...
Çok doğru. Selim İleri’yi okuduğunuzda Tanzimat yazarlarından, hatta Naima’dan yakın zamana kadar edebiyatımızın büyük şahsiyetleriyle tanışırsınız, onların eserlerinden bölümler okursunuz: Refik Halit, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi, Halide Edip, Yakup Kadri... Şairlerden Nâzım da vardır, Ahmet Haşim, Yahya Kemal ve Necip Fazıl da...
Selim İleri’nin Kırık Deniz Kabukları’nı okudunuz mu? Halit Ziya Uşaklıgil’in Bir Acı Hikâye’sinden yola çıkarak onun intihar eden oğlu Vedat Uşaklıgil’i anlatır... Selim İleri’yi okurken amca kızı Latife Hanım’la karşılaşırsınız; tabii Atatürk’le, Fikriye Hanım’la, katı ve soğuk Tevfik Rüştü ile de... Yanı başlarında Halide Edip ve Yakup Kadri de vardır, size bir şeyler anlatırlar.
Dönüp hepsini okumak istersiniz... Ben Selim İleri’nin bu kitabını okuduktan sonra, Halit Ziya’nın Bir Acı Hikâye adlı kitabını da okuma ihtiyacını duydum mesela.
Selim İleri, evet, bencil değildir. Onun saygı duyduğum bir yönü de bu ‘yazar ahlakı’dır.
Önceki akşam Selim İleri’ye “Aydın Doğan Ödülü” verildi. Hak ettiği kaçıncı ödüldür bilmiyorum. Kutluyorum.
Paylaş