Paylaş
PKK silah bıraksa bile yok olmayacak, siyasallaşacak; süreç PKK’nın siyasallaşmasını hızlandırmaz mı?
Bunlar ciddi sorulardır. Öfkeye ve parti taassubuna kapılmadan araştırmak ve düşünmek gerekir.
YIL 1995...
Mardin Kızıltepe belediyesinde çalışan Şemseddin Yalçınkaya ile kardeşi Nejat Yalçınkaya, PKK’ya yardım ve yataklık ettikleri için gözaltına alındılar ve kayboldular. 2008’de yapılan bir kazıda bulunan kemiklerin onlara ait olduğu Adli Tıp DNA incelemesiyle tespit edildi; “faili meçhul” cinayet... Savcılık soruşturması sürüyor.
Başka örnekler de var. Terörün “kökünü kazımak” için özellikle 1990’larda böyle birçok olay yaşandı. Bugün şunu sormalıyız: Bu tarz mücadelenin sonucu ne oldu?
12 Eylül’ün Diyarbakır cezaevinde yaptığı işkenceler gibi, bu tür “kökünü kazıma” operasyonlarının da sonucu, bölge halkında daha derin tepkilerin meydana gelmesi, dağa çıkanların artması, PKK tabanının genişlemesi oldu.
Bundan alınacak dersler yok mu?
YIL 1935...
Başbakan İsmet İnönü, Dolmabahçe’de Atatürk’le görüştükten sonra, 3 Temmuz sabahı trenle “Doğu gezisi”ne çıktı. Gezi sonunda hazırlayacağı raporu Atatürk’e takdim edecektir.
İsmet Paşa’nın günlük defterine 9 Temmuz Salı günü Van’da yazdığı not şöyle:
“Kürt meselesi vardır. Siyasi olarak sindirilmiştir. Amma vardır. Cenupta Arap var”.
İsmet Paşa iki cilt olarak yayınlanan “Defterler”inde bölgenin etnik yapısıyla ilgili başka notlar da yazmış.
1925’teki Şeyh Sait isyanı, ardından çok sıkı Takrir-i Sükûn uygulaması; 1935’te ülkenin siyasi hayatında yaprak kımıldamıyor. Fakat “Kürt meselesi vardır”. Takrir-i Sükûn ve Tek Parti rejimiyle çözülmemiş, sadece “siyasi olarak sindirilmiştir”.
Zaman içinde okullar yaygınlaşıp eğitim ve iletişim geliştikçe bu “sindirilme” hali sonsuza kadar sürdürülebilir miydi? 1970’lerde devrimci dernekler halinde örgütlendi, 1970 sonunda silahlandı, 1984’te patladı.
HANGİ HÜKÜMET?
PKK’nın ve genelde Kürtçülüğün kökünün kazınamamış olması, hiçbir özel hükümetin özel hatası değildir. Geçmişte dünyada da kuvvet kullanarak bu tür sorunların “kökünü kazımanın” mümkün olacağı sanılırdı.
Kuzey İrlanda’da İngiltere, Bask’ta İspanya ve Türkiye’de bizler gördük ki, teröre karşı silahlı mücadele şart ve kökü kazınmıyor. Başka metotlar geliştirmek lazım.
Bu uzun çatışma döneminde terör örgütleri ve bu arada PKK da gördü ki, “alan” kazanması imkânsız. Asker, terör örgütlerini yok edemese de büyük kayıplar verdiriyor.
Öcalan’ın “Artık yaşlanıyorum” sözü de önemlidir; silahın tıkandığını görüyor, siyasi bir işlev sahibi olmak istiyor.
ÇÖZÜM NE ZAMAN?
Ben bu tabloda çözüm sürecini destekliyorum. Karşılıklı husumeti besleyen silahlı çatışma sona erdirilip PKK’ya gerçekten silah bıraktırılırsa, duygular sakinleşmeye başlayacaktır. Kürt milliyetçiliği sona ermeyecek fakat Duran Kalkan’ın “fedai ruhu” diye övdüğü mariz psikolojinin yerine zamanla daha sakin bir psikoloji oluşacak. O zaman kitleler üzerinde ekonomik ve siyasi faktörler daha etkili hale gelecektir. Asıl çözüm de o aşamada ortaya çıkacaktır.
Bunu başarmamız lazım. Tekrar Takrir-i Sükûnlar, sıkıyönetimler, faili meçhuller olamaz, olduğu zaman da iyi sonuç vermediği görüldü zaten.
Paylaş