Paylaş
MHP yönetimi bunu Yargıtay’a götürecek...
Bu konuda bence önemli olan bir partinin mahkemeye düşmeden parti içi demokrasi mekanizmalarıyla niye kendi sorununu çözemediğidir.
Özünde benzer olan diğer konu, Merkez Bankası Başkanlığı...
Sayın Erdem Başçı görev süresini tamamladı, yerine kim gelecek?
Bu konuda bence önemli olan Merkez Bankası’nın bağımsızlığını ve kurumsal geleneklerini önceki başkanlar ve Erdem Başçı kadar koruyacak bir ismin mi, yoksa siyasi iradeyle “uyumlu” birinin mi atanacağıdır.
HSYK’nın “yürütmeyle uyumlu” olması gibi.
KURALSIZ SİYASET!
Temeldeki mesele ülke yönetiminde siyasi gücün, partilerde “lider”in ne ölçüde kurallara uyacağıdır.
AK Parti’nin tüzüğünde ‘aday tespitinde önseçimlere öncelik verileceği’ kuralı vardır ama hiç uygulanmadı...
MHP’de 543 delege olağanüstü kongre istiyor, parti yönetimi buna uymuyor, iş mahkemelik oluyor.
HDP zaten totaliterdir.
Önseçim yapan tek partimiz CHP’dir ama orada da tasfiye ve sekter temsil sorunları var.
Devlet idaresinde ise siyasi gücün kurallardan üstün tutulmasının örnekleri bağımsız davranan Merkez Bankası’nın “vesayet, ihanet” diye suçlanabilmesidir!
Anayasa Mahkemesi de verdiği kararların siyasi işe yararlılığına göre övülüyor veya yerin dibine batırılıyor!
Hemen her dönemde iktidarlar, sadece üst kademeleri değil, aşağıya doğru devlet bürokrasisini yandaşlarıyla dolduruyor, bu yüzden atamalar çok defa mahkemelik oluyor.
Halbuki kurumlaşmış demokrasilerde iktidarın değişmesi, ana politikalardan başka hiçbir şeyi değiştirmez.
KURUM DEĞİL KİŞİ
Şimdi, Tunus ve Sorbon hukuk fakülteleri öğretim üyesi Ali Mezghani’nin “Tamamlanmamış Devlet, Arap Ülkelerinde Hukuk Sorunu” adlı kitabından bir alıntı yapacağım.
Mezghani Fransa Kralı 14. Louis’nin “devlet benim” sözünü hatırlatarak Arap dünyasındaki lider ya da başkan kültünü şöyle anlatıyor: “Lider hukukla sınırlandırılmamış olduğundan onun eylemi her türlü hukuki zorlamanın dışında kalır ve her türlü siyasi yaptırımdan korunmuştur. Devlet başkanı başka insanlara boyun eğdirir herhangi bir şeye boyun eğmez... Halk lidere minnettardır, sadıktır ve öyle olmalıdır.” (s. 244) (Bilgi Üniversitesi Yayınları)
Ayrıntıya girmiyorum, burada “kurumlaşmamış” toplum ve devlet yapıları söz konusudur.
O yüzden sadakat ve itaat “kurumlara ve kurallara” değildir, kişiyedir.
Ömrünüzü adadığınız partinizde lideri kızdırırsanız bir gecede hain olursunuz...
KURUMLAŞMANIN ÖNEMİ
Bu sorun İslam’dan değil, gelişme düzeyinden kaynaklanıyor.
Avrupa’nın geçmişi de böyleydi. Mao liderliğindeki Çin’de “Başkan Mao”nun kaprislerinden başka ne bir kural vardı ne bir kurum!Mısırlı iktisat tarihçisi Charles Issawi de belirtir, Türkiye kurumlaşma bakımından Ortadoğu toplumlarının ilerisindedir.
Fakat gelişmiş toplumların gerisindeyiz.
Gelişmiş toplum olmanın önşartı ataerkil nitelikli kişi kültü yerine, kurallara önem veren, liyakat ilkesini “bizim adamlar”dan üstün tutan bir düzeye ulaşmaktır.
Gelişmiş toplumlarda da lider önemlidir.
Fakat partilerde iç demokrasiyi, devlet idaresinde de kuralları ve kurumları ezmeden topluma esin verirler.
Trafik düzeninde bile aynı yolları ve aynı arabaları kullanan toplumlarda “kurumlar ve kurallar” kültürünün gelişmiş veya gelişmemiş olması ne kadar fark ediyor, değil mi?
Onun için ısrarla yazıyorum, öncelikle “Kim?” diye değil, “Nasıl?” diye bakabilmeliyiz.
Bağımsız düşünebilmeliyiz.
Paylaş