Kadın algısı

SİZE bir soru sorarak başlayacağım bugünkü yazıma: Kadın herhangi bir konuda eşiyle aynı fikirde değilse nasıl davranmalıdır?

Haberin Devamı

Bu konuda toplumumuzda ortak bir anlayış bulunmadığı için fikir ayrılıkları tartışmalara dönüşüyor, keskinleşiyor, boşanmaya hatta şiddete kadar gidebiliyor bazen.
Türkiye’de nüfusun yüzde 43’ü bu soruya şu cevabı vermiş:
“Kadın herhangi bir konuda eşiyle aynı fikirde değilse tartışmamalı, susmalıdır.”
Eşimle bir tartışma çıktığında biz ne yapıyoruz diye düşündüm. Valla, konusuna göre bazen ben susuyorum, bazen o... Ev idaresi, çocuklar, kadınlarla ilgili konular ve onun şahsi tercihleri hakkında eşim ne derse o oluyor. Hatta kıyafetim hakkında bile benden çok onun sözü geçer.
Siyaset, hukuk gibi konularda genelde o benim fikrimi sorar.

PROBLEMİN İKİ YÖNÜ

Problemin iki yönü var: Birincisi, genel olarak “aynı fikirde” değilsek müzakere, uzlaşma veya uzlaşma olmadan el sıkışma konusunda kültürümüz yeterince gelişmiş değil. Hele de kavgacı politikacılar bu konuda çok kötü örnek oluyorlar.
İkincisi, özel olarak aile içinde daha çok kadının “tartışmaması, susması” bekleniyor; üstelik kadının kendisiyle ilgili konularda bile! Bu da erkek egemen kültürle ilgili.
Müzakere etmek, uzlaşmak, uzlaşmasak da kavga etmemek konularındaki az gelişmişliğimiz boşanmalarda da görülüyor.
Aile içi şiddete maruz kalan evli kadınlarımızın oranı yüzde 36’dır. Ama boşanmış kadınlarımızdan şiddete maruz kalanların oranı yüzde 75’e çıkıyor!
Görülüyor ki, boşanma ile bitmiyor, boşanan eşe daha çok şiddet uygulanıyor!
Bu rakamları Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün Aralık 2014 tarihli “Özet Rapor”undan aldım.

OTORİTER KONTROL

Aynı rapora göre erkeklerimizde “kadının hayatını kontrol etmeye yönelik davranışlar” da yaygın. Karısının sosyal paylaşım sitelerini engelleme, sağlık kurumlarına gitmek için kocasından izin alması, başka erkeklerle konuşmaması gibi eğilimler çok şükür çoğunluk değil ama maalesef sorun yaratacak oranlarda.
Dönelim siyasete: Aile içinde “müzakere” kültürümüz yeterli değil, otoriterlik fazla... Peki siyasette nasıl? Siyaset bir güç savaşı olduğu için çatışma dozu ve tahakküm hırsı daha fazla!
Ailede kadının davranışlarını “kontrol altında tutmak”la, Twitter’ı, medyayı kontrol altına tutmaya çalışmak, parti içi demokrasiyi rafa kaldırmak, rakipler hakkında fişleme yaptırmak aynı otoriter kültürün unsurları değil mi?
Meselenin özündeki bu kültürel sorunu görmeden kadınla ilgili sorunların dinden kaynaklandığını söylemek de yanlıştır. Hatta bazı mesajlarda görüyorum ki bu suçlama da otoriter bir davranıştır.
Bütün dünya tarihinde uzun asırları kaplayan otoriter ve hiyerarşik kültür, laikliği de dini de otoriterlik yönünde etkileyebiliyor; tarih ortada!

ÜLKENİN GELECEĞİ

Değerli ilahiyatçılarımızdan “Müslüman feminist” Hidayet Şefkatli Tuksal’ın “Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri” adlı akademik eseri, yeni bir anlayışın örneğidir. (Otto Yayınları)
Farklı anlayışların olması normal fakat asgaride kadının “insan” olarak eşitliğini kabul etmek gerekir.
Her türden otoriterlerin görmesi gereken gerçek, artık “kadın”ın değişmekte olmasıdır. Geçmişteki uzun asırlarda erkeğin üstünlüğünü içine sindirmiş ve toplumsal uyumda böylece yerini almış geleneksel kadın tipi modernleşme sürecinde değişiyor: “Eşit” olduğunu fark etmiş, bunun bilincine varmış yeni kadın tipi gelişiyor, hayat tarzı ve siyasi görüşü ne olursa olsun.
Eğer Türkiye, 30 bin doları yakalayacaksa, lider ülke olacaksa, bu milli hedefe bizi ulaştıracak olan, işte bu yeni kadındır!
Zira toplumun yarısını arkaya çekerek ülkenin öne geçmesi mümkün değildir.

Yazarın Tüm Yazıları