İthal anayasa

TÜRKİYE’nin tarih boyunca yaptığı anayasalar taklit veya ithal mi? TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman böyle diyor.

Haberin Devamı

Önce Kahraman’ın söylediklerini görelim:

 

“1921 hariç diğer anayasalar hep ithal anayasa gibidir. 1876 Anayasası Belçika anayasasının esaslarını almıştır. 1924 Anayasası Fransa anayasasının esaslarını almıştır. 1961 Anayasası Alman anayasasının esaslarına göre tanzim edildi. 1982 anayasası askeri idarenin anayasasıydı.”

 

Sayın Kahraman böyle diyor ama Avrupa anayasalarının etkileri olmakla beraber toptan “ithal” ve “taklit” demek doğru değildir. Onların hepsi anayasal evrimimizin aşamalarıdır.

 

1876 Anayasası’ndaki hilafet, saltanat, resmi dil Türkçe, devlet dininin İslam olması, vilayetlere ilişkin düzenlemeler tam “Osmanlı” karakterindedir. Ayrıca Abdülhamid’e verilen yetkiler yanında, o zamanki Belçika Kralı 1. Albert’in yetkileri pek ‘sembolik’ kalır.

 

Haberin Devamı

CUMHURİYET ANAYASALARI

 

1924 Anayasası’na gelince... “Fransız anayasasının esaslarını almış” hükmü doğru değildir. 1924 Anayasası bugünkü gibi tek meclisliydi, o zamanki Fransa’da yasama organı iki meclisten oluşuyordu; temsilciler meclisi ve senato. Fransa cumhurbaşkanı sembolikti, 1924 Anayasası’nda “Gazi Paşa” düşünülerek cumhurbaşkanına çok daha geniş yetkiler verilmişti.

 

Hatta o tartışmalarda Hüseyin Cahit gibi liberaller “sembolik ve partisiz cumhurbaşkanı” fikrini; inkılapçı Yunus Nadi gibi isimler ise çok daha yetkili ve partili cumhurbaşkanı formülünü savunmuşlardı.

 

Fransız cumhurbaşkanı ise “partisiz”di.

 

Ayrıntılar için benim “Atatürk’ün İhtilal Hukuku” adlı kitabıma bakılabilir.

 

Laiklik mi? 1924 Anayasası’na 1937’de girecekti.

 

Haberin Devamı

1961 Anayasası’nın “Alman anayasasının esaslarına göre tanzim edildiğini” de söyleyemeyiz. 1961 Anayasası’nda senato vardı, devlet üniterdi. 1949 tarihli ve halen yürürlükte olan Alman anayasası ise eyalet ve federal devlet ilkesine dayanır, senato yoktur.

 

EVRENSEL İLKELER

 

Bütün anayasalarda böyle esaslı farklar olmakla beraber demokratik hak ve hürriyetlerde, kuvvetler ayrılığı gibi prensiplerde ciddi benzerlikler olması tabiidir.

 

Bugün AİHM’nin insan haklarıyla ilgili içtihatlarını okuduğumuzda yapıları bir hayli farklı olan Fransız, Alman, İspanyol anayasalarına ve onların anayasa mahkemelerinin kararlarına atıflar görürüz. Çünkü kuvvetler ayrılığı ile temel hak ve hürriyetler çağımızda evrensel nitelik kazanmıştır.

 

Haberin Devamı

Bunlar “taklit” veya “ithal” değil Türkiye’nin ulaşmak isteyeceği hukuk ve demokrasi seviyesiyle ilgili konulardır.

 

Yeni anayasa tartışmalarını da soyut genellemeler üzerinden değil böyle somut tanımlar, “denetim ve denge” gibi kuvvetler ayrılığı ilkesinin vazgeçilmez mekanizmaları üzerinden konuşmak gerekir.

 

‘BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUK’

 

Türkiye bu defa asker iradesi olmadan seçilmiş Meclis tarafından bir anayasa yapmayı mutlaka başarmalıdır. Bu konuda Sayın Kahraman’ın şu sözlerine aynen katılıyorum ve önemle vurguluyorum:

 

“Toplumun bütünüyle özümsediği bir anayasa olmalı. Büyük bir çoğunluğun iştiraki gereklidir. Bendeniz dört parti diyorum.”

 

Gerçekten sadece “çoğunluğun” kabul edeceği bir anayasa Türkiye’yi büsbütün kutuplaştırmaktan başka bir sonuç vermez, yeni anayasanın mutlaka “büyük bir çoğunluk” tarafından benimsenebilir nitelikte olması gerekir. Fransa’yı krizden çıkaran 1958 anayasası yüzde 79 oyla kabul edildiği için ülkeyi birleştirdi ve yönetilebilir hale getirdi.

 

Haberin Devamı

Bunun yolu partiler arası ilişkilerin yumuşak olması, müzakerelerin de anayasal kavramların diliyle yapılmasıdır.

 

NOT: Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ telefon ederek, askerlere sağlık hizmetleri sunulmasında hiçbir gerileme olmadığını, aksine hastane verimliliğinin yüzde 30’dan yüzde 60’a çıktığını söyledi. Ayrıntıları arkadaşımız Fikret Bilâ’da okuyabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları