İbn Haldun ve İslam

İBN HALDUN adıyla İstanbul’da yeni bir üniversitenin açılmasına sevindim.

Haberin Devamı

İbn Haldun, İslam’ın ve insanlığın bilim tarihinde çok büyük bir isimdir.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İbn Haldun’u bırakıp pozitivist sosyolojinin kurucusu August Compte’un geçmişte önemsenmiş olmasını eleştirdi.

Hatta bunda bir kasıt olduğunu ima ederek “İbn Haldun mahkûm edilmiştir” dedi.

Günümüzde sosyoloji bilimi Compte’u çoktan aşmıştır.

İslam düşüncesinin yükseliş ve gerileyişini anlamada İbn Haldun fevkalade değerli bir sosyologdur.

14. yüzyılda yaşamış büyük sosyolog İbn Haldun’la, 20. yüzyılda siyasal İslamcılığın öncü isimlerinden Seyyid Kutup’u mukayese ederek bir değerlendirme yapmak istiyorum.


KELDANİLER, SÜRYANİLER...
Ben İbn Haldun’un “Mukaddime” adlı başeserini Süleyman Uludağ tercümesinden, “Hatıralar”ını Vecdi Akyüz’ün tercümesinden okudum; tabii notlar alarak, ders çalışır gibi.

Ufkum açıldı, tarihteki olaylar zihnimde daha bir “sosyolojik” zemine oturdu.

İbn Haldun “Mukaddime”sinde Müslümanların 8. yüzyıldan itibaren eski Yunan felsefesine ilişkin eserleri tercüme etmelerini övgüyle anlatır. Diğer antik medeniyetlerin eserleri kaybolduğu için Müslümanlar bunları okumadılar diye duyduğu üzüntüyü şöyle ifade eder:

“Keldanilerin, Süryanilerin, Kıptilerin, Babil halkının ilmi nerede? Bize sadece Yunanların ilmi kaldı.” (Mukaddime, cilt 1, s. 260)

Tarihte bütün insanlık için bir bilim ve tefekkür atılımı olan İslam medeniyeti böyle yoğun bir kültürlerarası temasla teşekkül etmişti.

Bu konuda Hilmi Ziya Ülken hocamızın “Uyanış Devrinde Tercümenin Rolü” adlı eserini mutlaka okumak lazım.


TÜRKİYE’DE İBN HALDUN
14. yüzyılda İbn Haldun böyle yazıyordu. 20. yüzyılda Siyasal İslamcı Seyyid Kutup, Yunan felsefesini okumanın Müslümanların itikadının bozduğunu yazdı.

İbn Haldun’u birileri Müslümanlara unutturmadı, kendileri unuttu; İbn Rüşd’ü, Farabi’yi unutmaları gibi.

Osmanlı tarihçileri İbn Haldun’u Arapça metinlerden okumuş, etkilenmişlerdi. Türkçeye ilk defa Şeyhülislam Pirizade ve sonra Cevdet Paşa kısmi tercümeler yaptı.

Fakat Prof. Tahsin Görgün’ün belirttiği gibi İbn Haldun üzerine Osmanlı’da hiç araştırma yapılmadı.

İbn Haldun’a medreseden ziyade, İkinci Meşrutiyet döneminde “Modernist İslamcılar” ilgi gösterdiler.

İbn Haldun’un başeseri “Mukaddime”nin tamamına yakın tercümesi ne zaman yayınlandı?

Cumhuriyet döneminde, Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında yayınlanan Zeki Kadiri Ugan’ın “Mukaddime” tercümesi.

Bugün “Mukaddime” tercümeleri ve İbn Haldun araştırmaları ülkemizde hayli gelişmiştir.


MODERN ÇAĞI UNUTMAMAK
21. yüzyılda “öze dönüş, köklere bağlanmak, yabancı fikirler” söylemiyle ifade edilen heyecanlar modern medeniyetin bilim, felsefe ve hukukunu küçümsemeye sebep olmamalıdır.

Tarihteki parlak İslam medeniyeti nasıl yoğun kültürlerarası ilişkilerle oluştuysa, bugün de Müslüman zihinlerin dünyaya açılması lazımdır.

Tarihte içe kapanma nasıl çöküş getirmişse, bugün de sadece “köklerimize” bağlanarak içe kapanmak daha büyük sorunlara yol açar.

Modern medeniyetin tıp ve mühendislik bilimleri gibi sosyal bilimlerine de ihtiyacımız vardır.

Cemil Meriç üstadımızın deyişiyle İbn Haldun bir “yıldız”dı; fakat gözümüzü ona çevirmek Max Weber’i görmemek şeklinde bir sonuç doğurursa sanayileşme ve rasyonelleşme gibi dev sorunlarımızı anlayamayız, çözemeyiz.

Halbuki Müslümanların en hayati sorunudur bunlar. Bu konular İbn Haldun’da yoktur.


NOT: Yeni Şafak gazetesinin bağımsız düşünceli, kaliteli İslamcı yazarı Akif Emre olgunluk yaşında vefat etti. Düşünce hayatımızın önemli bir kaybıdır. Allah’tan rahmet diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları