Hür basın

ÇALIŞAN Gazeteciler Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kutlama mesajı yayımladı. Şu sözlerinin altını çizdim:

Haberin Devamı

“Haberciler ne kadar özgür olursa, ülkenin demokrasisi de o denli güçlü olur. Fakat basın özgürlüğü hiçbir zaman sorumsuzluk olarak algılanmamalıdır. Aslolan halkın tarafsız ve doğru biçimde haber alabilmesinin sağlanmasıdır.”


Birinci cümleyi alkışlamak gerekir.

Basının “sorumsuz” davranmaması konusuna gelince... Elbette medyaya ve herkese sorumsuz davranışlardan sakınma uyarısı yapılabilir. Fakat bu kamu gücünü ve yargıyı devreye sokarak bir iktidar politikası haline getirildiğinde ciddi gerginlikler ortaya çıkıyor.


FARKLI GÖRÜŞLER



Evvela, “sorumsuzluk” kavramına iktidarlar, muhalefetler, sağcılar, solcular, liberaller, muhafazakârlar çok farklı anlam verirler. İşte, Can Dündar ve Erdem Gül’ün haberleri iktidara göre “sorumsuzluk”tan öteye “casusluk”tur...
Muhalefete ve Batılı kurumlara göre “halkın haber alma özgürlüğü”ne uygun bir haberciliktir.

Tayyip Erdoğan’ın okuduğu bir şiiri o zamanki devlet egemenleri “suç” saydılar, yargı eliyle mahkûm ettirdiler. Fakat o zaman liberaller ve muhafazakârlar şiiri ifade özgürlüğü olarak gördüler.

Madem böylesine farklı algılanabiliyor, ölçüyü nasıl bulacağız?

Ölçüyü evrensel hukuka bakarak bulacağız.

Haberin Devamı


EVRENSEL HUKUK



Basın ve ifade özgürlüğü konusunda AİHM diyor ki:

Demokratik bir sistemde, kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmalarını sağlamak açısından basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamakta ve önem taşımaktadır. Halk adına kamunun gözcülüğü işlevini gören basının bu işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve hayati bir özgürlüktür.” (AİHM B. No: 25067/94)
Demek ki evrensel hukukta medya ve ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve adalet kadar önemli! Bu tespiti yapan evrensel hukuk, “Kime göre doğru haber?” sorusuna da şu cevabı veriyor:
Sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü ‘haber’ ve ‘düşüncelerin’ değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temelidir. Bu özgürlük olmaksızın ‘demokratik toplumdan’ bahsedilemez.” (AİHM, B. No: 5493/72)
Bizim Anayasa Mahkememizin kararları da aynen bu yöndedir. Bilhassa Twitter yasağını iptal eden kararı evrensel bir hukuk anıtıdır. (AYM B. No. 2014/3986, Paragraf No: 35-38)

Haberin Devamı



TÜRKİYE’DE DURUM


Burak Özpek ve Başak Yavçan’ın “Liberal Perspektif”te yayınlanan “Türkiye’de Basın Özgürlüğü” konulu raporunu gördünüz mü? Kamu kaynaklarıyla “ölçüsüz” bir şekilde desteklenen iktidar yanlısı medya hakkında rakamlı bilgiler veriyor. Hükümetin “olumsuz ya da yanlış” saydığı medya üzerinde ise “ölçüsüz” bir kamu reklamları kısıtlaması ve baskı olduğunu da anlatıyor.

Örnek aldığımız demokrasilerin ve Avrupa Birliği'nin raporlarında da Türkiye'de basına baskı olduğu belirtiliyor. Ülkemizdeki vahim kutuplaşma ve gerilimden kurtulmanın yolu, devletin yani iktidarın “tarafsız” olmasıdır, yargının bağımsız olmasıdır, medyanın hür olmasıdır, her vatandaşın kendini hukukun güvencesine sahip hissetmesidir. Aşırılar o zaman soyutlanır.

Yakın geçmişinde faşizmler, komünizmler bulunan Batı bugünkü istikrarına böyle kavuşmadı mı?

Baskı-tepki sarmalının iyilik getirmediğini tarih gösteriyor.

Yazarın Tüm Yazıları