Paylaş
Mektubunda geçen “fail ceza hukuku” kavramı suçlu kişi bulmaya odaklanan otoriter bir anlayıştır; Selçuk bunu eleştiriyor.
Savunduğu “fiil ceza hukuku” kavramı ise suç oluşturan fiilleri araştırmaya odaklanan modern hukuk devleti anlayışıdır.
Hukuk bilgini ve Yargıtay Onursal Başkanı Sayın Selçuk’un mektubunu aynen buraya alıyorum.
SAMİ SELÇUK YAZIYOR
“Sayın Taha Akyol,
Yazınızda belirttiğiniz üzere yargıç, ‘Yasa’nın anlatımıyla “Suçun yasal tanımındaki öğeleri bilerek (bilinçle) ve isteyerek (istençle, iradeyle) gerçekleşip gerçekleşmediğini” sadece duruşma aşamasında inceler ve karara bağlar.
Bunun soruşturma aşamasında savcı tarafından incelenmesi ve irdelenmesi söz konusu değildir. Olamaz da.
Savcının işi, iç dünya ile uğraşmak değil, somut dünyadaki kanıtları belirlemek ve yeterli kuşku olunca da davayı açmaktır.
Bizde ise savcılar son dönemlerde, sizin de belirtiğiniz gibi, “sübliminal mesaj verdi, ceketinin iki düğmesini ilikledi, bilmemesi imkânsız, sürekli eleştirel yazılarla zemin hazırladı, örgütü sevimli gösterdi” vb. ile yani insanın iç dünyasıyla ilgili konular üzerinde durmaktadır.
Bu açıdan geleceğin hukukçuları olacak öğrencilerimi bundan sakınmaları için uyarıyorum. Sürekli olarak da şunları söylüyorum:
“Eski Ceza Yasamızın kaynağı olan İtalyan Ceza Yasası hakkında Zanardelli Raporu’nun XIV. paragrafında ‘insana özgü davranışların güdülerini araştırmak ceza adaletini ilgilendirmez’ denmiştir. Eğer insanların iç dünyasını yargılarsanız ve iç dünyadan yola çıkarsanız, Hitler ve Stalin dönemlerinde yaşanan “fail ceza hukuku”na ulaşırsınız. Bizim hukuk sistemimiz, “fiil ceza hukuku”na dayanır. Asla “fail ceza hukuku”na izin vermez”.
Ülkemiz, şu anda ne yazık ki, eylemli olarak “fail ceza hukuku” uygulamasına geçmiş bulunuyor.
Bu sözlerimi yazılarımda yazdım. Konuşmalarımda söyledim. Ama kimselere duyuramadım. Üzüntü ve dehşet içindeyim.
Aynı konuya bir kez daha değindiğiniz için size teşekkür ederim. Saygılarımla.”
HER DEVİRDE HUKUK
Sayın Selçuk iktidarlarda “Kim var?” diye bakmadan her devirde hukuku savundu.
Çok sayıdaki kitaplarından biri “Özlenen Hukuk, Yaşanan Hukuk” adlı eseridir. Akademik makale ve konuşmalarından oluşur. Orada şöyle yazıyor:
“Yargıtay kararı hukukun temel ilkelerini yıkmıştır!... Bu kararla, ilkin, kesin hüküm dokunulmazlığı ilkesi ortadan kaldırılmıştır... Kesin hüküm dokunulmazlığının örselendiği bir ülkede hukuk güvenliğinden söz edilemez.” (s. 234)
Sayın Selçuk bu satırlarında neyi eleştiriyor?
1998 yılında usul kanunlarını çiğneyerek Tayyip Erdoğan’ı mahkûm eden Yargıtay’ı eleştiriyor!
Evet, kaliteli hukukçu için “Kim?” olursa olsun, hukukun “Nasıl?” uygulandığı veya uygulanmadığı önemlidir.
Siyasette ve hatta bilimde de “bağımsız” düşünmenin anahtarı, “Nasıl?” diye sorarak fikir yürütmektir.
Yoksa el değiştiren güç her devirde hukuku ihlal edebilir; “Sıra bizde!”ler uzayıp gider.
Unutmayalım, “hukukun üstünlüğü” bütün siyasi ideolojilerden üstün bir evrensel değerdir.
Paylaş