HDP’nin tavrı

HDP Kürt sorununun demokratik usullerle çözümünde çok önemli bir rol oynayabilirdi.

Haberin Devamı

Zaten 7 Haziran seçimlerinde 6 milyon 284 bin oy (yüzde 13) alarak Meclis’e 80 milletvekili ile girmesi de uyandırdığı bu ümitle mümkün olmuştu.

 

Özellikle Selahattin Demirtaş, Kandil dilini ağzına almıyor, mitinglerinde birkaç yerde Türk bayrağının görülmesini “normalleşme” sayıyor, Meclis’e güçlü girerlerse silahlı politikanın sona ereceğini söylüyordu.


Hatta etnik milliyetçiliği kastederek “Kendimizi dar bir alana hapsetmiştik, artık buradan çıktık” diye konuşuyordu. (27 Mayıs 2015)


Bu politika “Türkiyelileşme” olarak algılandı ve HDP’ye oy getirdi. Fakat...

 

 


İKİ SEÇİM

 

Haberin Devamı


Maalesef bunu temel bir politika olarak benimsemedikleri, yüzde 10 barajını aşma telaşıyla “Türkiyelileşme” görüntüsü verdikleri anlaşıldı. Nitekim 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13 oy alınca aşırı bir özgüvene kapıldılar, söylemlerini sertleştirmeye başladılar.


Aynı yanlış özgüven Kandil’de yani KCK’da da oluştu. 9 Haziran’da KCK eşbaşkanlığı bildiri yayınlayarak “seçim zaferini” sahiplendi!


KCK bu özgüvenle ve Suriye’deki gelişmelere de güvenerek 7 Haziran seçimlerinden sonra terör eylemlerine başladı, 11 Temmuz’da “Ateşkes bitti” diyerek çözümü de barışı da sabote etti. HDP buna karşı çıkacağına, hendek ve barikatları “direniş” diye savunarak Kandil çizgisinde olduğunu gösterdi.


Ve 1 Kasım seçimlerinde HDP 1 milyon oy kaybetti, oransal olarak yüzde 13’ten yüzde 10’a indi.


HDP’nin sürekli birinci olduğu 12 ildeki oy kaybı 269 bindir.

 

 


ŞİDDET EYLEMLERİ VE HDP

 


HDP kendi iradesine sahip demokratik bir parti olacağına, maalesef Kandil’in sözcülüğünü tercih etti, çözüme de demokrasiye de bu yüzden büyük zarar verdi.


Düşünün ki, merhum Tahir Elçi’nin katillerini bulmak amacıyla olay yerine delil tespiti için gelen savcılık heyetine PKK ateş açıyor, delil tespiti yaptırmıyor...

 

Haberin Devamı

Yaralıları, hastaları almak için giden ambulansları PKK ateş açarak engelliyor...

 

Bubi tuzaklarıyla donatılmış hendek ve barikatları “direniş” diye destekleyen HDP, bu tür belli olaylarda bile PKK’ya tepki göstermedi.

 

Demirtaş karne alan çocukların okuluna bomba atılmasını “faili kim olursa olsun vahşet” diyerek kınadı.

 

Fakat siyasi tavrın ilkeli olması için “fail”i işaret etmek gerekmez miydi?


KCK’nın peşine takılınca 1 milyon oy kaybeden HDP’nin bugün seçim olsa barajı geçip geçemeyeceği şüphelidir.

 

 


HDP VE DEMOKRASİ

 


Elbette Kürt siyasi hareketi parlamentoda temsil edilmelidir.

 

Genel demokrasi bakımından da barajın indirilmesi lazımdır.

 

Esaslı sorunların parlamento dışı kalması halinde, uzun vadede daha vahim sonuçlar doğuracağı da bellidir.

Haberin Devamı


Sorun, HDP’nin demokrasiyi benimseyen bir parti olamayışıdır.


HDP “İkinci Lozan” gibi dolaylı ifadelere başvurmadan da ayrılıkçı bir parti olduğunu açıkça söyleyebilir.

 

 

Sorun bu noktada ifade hürriyetiyle ilgili değildir; totaliter silahlı örgütün siyasi kolu halinde davranan bir parti olmasıdır.


Çözüm sürecinde PKK’nın bölgede nasıl örgütlendiği bugün görülüyor.

 

Bu yüzden Güneydoğu’da ağır insani dramlar, trajediler yaşanıyor; Suriye manzaraları var.


Bu hazin tabloda HDP’lilerin sadece siyasi değil, insani mesuliyetleri de büyüktür.


HDP demokrat bir parti olabilseydi, 7 Haziran öncesi tutumunu kararlı bir şekilde devam ettirebilseydi bugün daha ‘ehven’ bir durumda olabilirdik.

Haberin Devamı


Çok temenni ederim ki, bundan sonra demokrat bir parti gibi davransınlar, sorunu demokratik usullerle çözmede bir faktör haline gelsinler.

 

Yazarın Tüm Yazıları