Paylaş
Hatta hareketin içinde “Türkiyelileşme” yanlılarının her zamandan fazla öne çıktıkları da görülüyor. Selahattin Demirtaş’ın konuşmaları bunun örneğidir.
Barajı aşma çabası, HDP’yi “Türkiyelileşme”ye zorluyor.
Böyle bir süreçte Ağrı/Diyadin Yukarı Tütek köyünde PKK niye askere ateş açar, 12 saat süren bir çatışmaya girer?
Bu konuda önyargılardan uzak, soğukkanlı düşünmek gerekir. Özellikle de kışkırtıcı komplo teorilerinden sakınmak lazım.
GENELKURMAY’IN PROVOKASYONU MU?
Evvela, Sayın Demirtaş’ın teorisi: Cumhurbaşkanı Sakarya konuşmasında HDP ile silah arasındaki bağlantıdan bahsetsin diye Genelkurmay’ın böyle bir provokasyon yaptığı şeklindeki teori!
Genelkurmay’ın AKP propagandası yaptığı iddiası da bu teorinin bir parçası.
Genelkurmay’ın açıklamasında, “terör örgütünün desteklediği adaylara oy vermeleri konusunda baskı uygulamak için” çatışmaya girdiği ifade ediliyor. Demirtaş’ın teorisinin gerekçesi bu: Genelkurmay, HDP ile PKK arasında zihni bağlantı kurdurarak AKP’nin propagandasını yapıyormuş.
Halbuki HDP ile PKK’nın aynı Kürt hareketinin siyasi ve silahlı kolları olduğu herkes tarafından bilindiği gibi Kandil ziyaretleri de bu parti tarafından yapılıyor.
Tütek köyündeki eylem bakımından, eğer Genelkurmay “provokasyon” yapmak istiyorsa, 25 kadar silahlı PKK’lının orada ne işi vardı? Hem de 12 saat süreyle çatışacak kadar teçhizatlı 25 kişilik bir grup!...
Genelkurmay’ın provokasyon yaptığı iddiası da AKP propagandasına malzeme oluşturmak istediği iddiası da hiç inandırıcı değildir.
SİLAHLI KANAT
Tütek köyünde 25 kişilik silahlı PKK grubunun askere ateş açması ve 7 saat süreyle çatışmayı sürdürmesi, Kandil’in talimatının dışında bir hareket olabilir; geçmişte bunun örnekleri vardır...
Kandil’deki çatışma yanlılarının bir eylemi de olabilir.
Bu konuda yorum yapmak için elimizde yeterli bilgiler yok. O yüzden ‘teori’ kurmaya da gerek yok.
Fakat benzer silahlı hareketlerde olduğu gibi Kürt hareketinde de demokratik usullerle çözüm yanlısı olanlar da vardır, buna karşı silahlı mücadeleyi sürdürme yanlısı olanlar da...
Öcalan’ın talimatına rağmen silahlı unsurlarını sınır ötesine çekmemekte direnmeleri sebepsiz değildir. Sınır dışına çekilselerdi böyle bir çatışma olur muydu?
KLASİK DEMOKRATİK
Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde PKK ağzıyla değil, Türkiye geneline seslenen bir ‘sol’ dille konuşmanın lezzetini tattı, karşılığını da oy olarak aldı.
Bu Kürt hareketi için de bir tecrübe oldu. Şimdi bu yönde seçim çalışması yapıyorlar.
Demirtaş’ın Tütek’te PKK’nın çıkarttığı çatışma üzerine söylediklerini çok önemsiyorum:
“Kim silahtan beslenerek oy topluyorsa Allah onun bin defa belasını versin!... Biz isek biz, sis iseniz siz!”
Demirtaş bu sözleri Genelkurmay’ı eleştirirken söylemiş olsa da, silahla, silahlı eylemle, terör çağrışımıyla araya bir mesafe koymaya çalıştığı açıktır.
Demokrasi yolları açıldıkça, silahlı hareketler içinde terörde ısrar edenlerle demokratik yolu tercih edenler arasında zamanla ayrışma çıktığı bilinmektedir.
Türkiyede siyasi hareket henüz silahlı örgütün kontrolünden kurtulamadı ama bu yönde çabalar görülüyor.
Türkler ve Kürtler için en kötüsü, etnik içsavaştır... En iyisi Türkiye’nin bütünlüğü içinde birlikte yaşamanın yolunu klasik demokrasinin yöntemlerini uygulayarak bulabilmektir.
Klasik demokrasi, yani KCK belgelerinde “komünal demokrasi” dedikleri totalitarizm değil.
Paylaş