Gizli oy

ANAYASA oylamalarının gizli yapılması anayasa emridir. Bu üst hukuk kuralını yok sayıp göstererek, hatta çok onurlu bir iş yapıyormuş gibi kameralara poz vererek oy kullanan vekiller nasıl bir siyasi kültürü yansıtıyor?

Haberin Devamı

Aynı şekilde “İçime sinmiyor ama liderimin istediği gibi oy vereceğim” diye açıklama yaptıran, dahası görmediği metne imza attıran nasıl bir siyasi kültürdür?

Araştırarak ve hür iradeyle karar vermek yerine, göze girme ve “sürüden ayrılmama” kültürü ile demokrasinin “denetim” işlevi yapılabilir mi?

Partilerde toplumsal darboğazları aşacak yeni fikirler gelişebilir mi? Hatalar, yanlışlar önlenebilir mi? En önemlisi siyaset sınıfının kalitesi yükselebilir mi?

ÖZAL ZAMANINDA

Askerlerin yaptığı 1982 Anayasası’nda anayasa değişiklikleri oylamasında “gizli oy” hükmü yoktu. Merhum Turgut Özal zamanında Mayıs 1987’de yapılan anayasa değişiklikleri sırasında “gizli oy” hükmü getirildi.

Dönemin Adalet Bakanı Oltan Sungurlu 14 Mayıs günü yaptığı konuşmada, Meclis başkanı ve cumhurbaşkanı nasıl Meclis’te gizli oylamayla seçiliyorsa, anayasa değişikliği oylamalarının da “gizli” yapılmasını savundu. Açık oylamalarda “milletvekili iradesinin etki altında kalabileceği”ne dikkat çekti.

Haberin Devamı

O zaman da “Milletten gizli oylama olmaz” gibi demagojik itirazlar olmuştu.

Sonunda Anayasa’nın 175. maddesine “gizli oy” hükmü koyuldu.

Anayasa değişiklikleri için gizli oylama hükmü, içtüzükte de vardır (mad. 94).

Bu hukuki ve bağlayıcı kuralları yok sayarak oyunu göstere göstere kullanan milletvekillerinin yaptığı nedir?

SEÇİM VE PARTİLER KANUNU

Anayasa ve içtüzükte hüküm olması yetmiyor. Seçim ve partiler kanunları da o kadar önemli.

Milletvekili adaylarını parti tabanları değil, lider belirliyorsa...

Dahası bağımsız davranan vekilin adı çiziliyor, iftiralarla karalanıyorsa...

Partilerin grup toplantıları ve genel kongreleri bile serbest görüş ifadesine, “parti görüşü”nün özgürce oluşmasına imkân vermeyen alkışlı gösterilere dönmüşse...

Sonuç böyle oluyor; değil Meclis’te, parti içinde bile “milletvekili iradesi” söz konusu olmuyor.

Çünkü milletvekilleri parti tabanlarından, dar ya da daraltılmış bölgelerden değil, liderin atamasıyla gelmiştir!

Böylece lider milletin vekillerine hükmediyor.

İtaat kültürü bunu kolaylaştırıyor.

Haberin Devamı

Bu yüzden yürütme yasamaya egemen oluyor, kuvvetler ayrılığı kâğıt üzerinde kalıyor.

Çok esaslı bir sorunumuzdur bu...

21. YÜZYILDA

Sistem değişikliği anayasayı toptan değiştirmekten çok daha kritiktir. Yeni sistemin neleri getirip neleri götüreceğini ve ne gibi sonuçlar doğuracağını çok iyi düşünmek gerekir.

Zamanımızda sistem tiplerini ve bilhassa doğurdukları olumlu ya da olumsuz sonuçları inceleyen geniş bir bilimsel literatür vardır.
Kutuplaşarak anayasa yapmanın veya sistem değiştirmenin kutuplaşmayı daha da derinleştirdiği bilimsel gözlemlerle tespit edilmiştir.

Yetkileri bir organda toplamanın yönetimde rasyonelliği azaltacağı da bilimsel bir gerçektir.

Haberin Devamı

İsteyen Cem Akaş’ın Koç Üniversitesi’nden çıkan “Kritik Kavşak” adlı kitabına bakabilir.

Şimdi, Türkiye sistem değiştirirken bu konular ne kadar konuşuldu? Milletvekilleri bu konuları ne kadar merak ediyor?

Maalesef, liderler istedi, vekiller uydu, hatta görmeden imzaladılar. Bazıları reklam ederek açık oy kullandı.

Sonuçlarını zaman içinde göreceğiz.

“Sürüden ayrılmama” kültürüyle 21. yüzyılda gelişmiş ülke olunamaz.

Sistem ne olursa olsun Türkiye’nin geleceği bireysel irade ve bireysel özgürlük kültürünü geliştirmemize bağlıdır. Gelişmiş ülke olmanın da başka yolu yoktur.

Yazarın Tüm Yazıları