Paylaş
İNSANLIK faciası, üç yaşındaki minik Aylan Kürdi’nin sahilde yatan cansız bedeniyle, istatistik olmaktan çıkıp yüreklere işledi.
Kobani’den yola çıkarak Avrupa’da güvenli bir hayat arayan Suriyeli aile, Bodrum açıklarında botun batmasıyla büyük bir facia yaşadı. Acılı baba Abdullah “Oğullarım elimden kaydı gitti” diyor. 3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip sularda kaybolmuştu.
DHA’dan arkadaşımız Nilüfer Demir, Aylan’ın sahilde yatan cansız bedeninin fotoğraflarını çekti, dünyaya gösterdi. Hemen bütün Batı medyasında birinci sayfalarda yer aldı. Batılı liderler duygulu açıklamalar yaptı, Avrupa’nın sıkı göçmen politikasının biraz yumuşatılması gerektiği yönünde mesajlar verdiler.
AVRUPA’DAN SESLER
Fakat Batı’dan çıkan başka bir ses daha vardı. Macaristan’ın “otokrat” Başbakanı Victor Orban!... Şöyle diyor:
“Çoğunluğu Hıristiyan değil aksine Müslüman. Avrupa’nın kökeninde Hıristiyanlık mevcut. Avrupa’nın kendi Hıristiyan değerlerini koruyacak durumda olamaması endişe vericidir. Bunu gözden kaçırırsak Avrupai düşünce kendi kıtasında azınlık durumuna düşebilir.”
Meseleye insani faciaya acilen ne gibi çözümler getirilebilir diye bakmak yerine, hemen din ayrımına ve “Hıristiyan Avrupa” vurgusuna kilitlenen kapkara bir zihin!
Tarihin hiçbir döneminde faşizmle tanışmamış olan İsviçre’de bile kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki, halk, “Mülteciler gelmesin, biz para gönderelim” diyor! 100 bin Frank falan!
AP Başkanı Martin Schult ise Avrupa’da 120 bin göçmen bulunduğunu, bunlar 505 milyon nüfuslu Avrupa’da ülkelere dengeli dağıtılırsa sorun çıkmayacağını söylüyor!
TÜRKİYE’NİN YÜKÜ
Türkiye’nin nüfusu 78 milyon. Kişi başına milli geliri kabaca Avrupa’nın üçte biri ve 2 milyon mültecimiz var. Yaptığımız harcama 5 milyar doları geçti.
Angela Merkel dürüst bir tavırla Türkiye’nin bu davranışını övdü ve “Türkiye’nin yükünü hafifletmeliyiz” diye konuştu.
Kumsalda oynaması gereken Aylan’ın cansız bedeni Avrupa’yı sarstı ama umulan çapta bir silkiniş, bir hareket olacak mı? Çok ümitli değilim.
Martin Schultz Avrupa’daki 120 bin göçmen, ülkelere dengeli dağıtılınca sorunun çözüleceğini sanmakla çok yanılıyor.
Ortadoğu’da bu çatışmalar ve genelde yoksul ‘Güney’ ile zengin ‘Kuzey’ arasındaki gelişmişlik uçurumu devam ettiği sürece Avrupa’ya göçmen akını hızlanarak devam edecektir. “İhtiyar Avrupa” ihtiyacı kadar “genç ve eğitimli göçmen” seçme imkânını bulamayacaktır.
Ee acil tedbirler Avrupa’nın daha fazla göçmen alması, Türkiye’nin yükünün hafifletilmesidir...
‘BÜYÜK TARİH’
En önemlisi şüphesiz Suriye’deki içsavaşın durdurulmasıdır. Bu ancak bütün Suriye’de düzeni sağlayabilecek bir meşru otoritenin tesisi ile mümkündür. Bu konuda Rusya ve İran’ın vebali büyüktür.
Vahşi içsavaş mezhep ve etnik kimlik duygularıyla siyasi militarizmi sürekli beslemekte olduğu için, Rusya ve İran da çok geçmeden göçmen sorunuyla karşılaşacaktır.
Hiç olmazsa Aylan bebeğin trajik sonu Rus ve İran liderlerinin de yüreğini sızlatmış olmalıdır.
Uzun vadeli dev bir sorun daha vardır: Müslümanların İbn Heysem ve İbni Rüşd’ü unutması, buna karşılık Galileo ile Descartes’ın Avrupa’da ortaya çıkmasıyla “büyük tarih”in yön değiştirmiş olması!
Fernand Braudel’in “büyük tarih” dediği uzun vadeli temel faktörler üzerine Müslüman aydınların ve politikacıların çok kafa yormaları lazım. İslam’ın militanlara değil, düşünen kafalara ihtiyacı var.
İslam dünyası yeniden “büyük tarih”e giremezse, facialar bitmeyecek maalesef.
Paylaş