Paylaş
DEAŞ’ın “tahkimat” yaptığı El Bab’da çatışmalar maalesef kanlı geçeceğe benziyor.
Peki, Suriye’de ne işimiz var?
DEAŞ ve PYD Türkiye’yi güneyden kuşatıyordu. Militanları Türkiye içinde cirit atıyordu.
PKK terörü devam etmekle birlikte, Fırat Kalkanı harekâtıyla sınırlarımızdan aşağılara süpürülen DEAŞ artık yurdumuzda eskisi gibi eylemler yapamıyor.
Fırat Kalkanı güneyimizdeki kuşatmayı kırmaktadır, isabetlidir.
Hatta daha erken yapılmalıydı. Fakat “illa Esad gitsin” diyerek herkesle ihtilafa düştüğümüz için böyle bir harekâtın siyasi ortamı yoktu.
PUTİN VE RUSYA
Fırat Kalkanı’na Batı’dan, NATO’dan zaten bir itiraz yok. Rusya ile uçak krizi ardından Putin’le barıştıktan sonra bu siyasi ortam oluştu.
Halbuki uçak düşürme krizi sırasında Putin Ankara’yı ve AK Parti iktidarını şöyle suçluyordu:
“Mevcut Türkiye yönetimi uzun yıllardır ülkesini İslamlaştırmaya
yönelik iç politika izliyor; şimdi söz konusu olan daha radikal İslam’ı desteklemesidir.” (25 Kasım 2015)
Hatta DEAŞ’la petrol ticareti yapıyor diye de Ankara’yı defalarca suçlamıştı.
Bugün Putin neredeyse birinci dostumuz oldu, Ankara da beş yıldır gayrimeşru ilan ettiği Esad rejimini “Moskova Bildirisi” ile onayladı.
Putin, ABD’nin Suriye krizindeki pasifliğinden istifade ederek, Suriye’yi adeta kolonileştirdi.
Artık Ortadoğu’da “oyun kurucu” güç, öncelikle Rusya’dır.
KÜRT KARTI
Putin, bu noktaya gelmek için Türkiye’nin Batı’yla olan ihtilaflarından da istifade etti. Batı’dan gelen demokrasi ve hukuk eleştirileri tabii ki Moskova’dan gelmiyor.
ABD’nin PYD’yi desteklemesi fevkalade vahim bir hatadır, elbette Türkiye’nin güvenini sarsmıştır.
Fakat Putin ne yapıyor?
Erdoğan, Putin’le 10 Ağustos’taki görüşmesinde PYD ve PKK’nın Moskova bürolarını anlatmış, bunların kapatılmasını istemişti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, aynı gün “Rusya, PYD hassasiyetimizi dikkate alacak” diye açıklama yapmıştı.
Sabah gazetesinin 22 Ekim günlü manşeti şöyledir:
“Erdoğan’dan Putin’e uyarı: PYD ile sakın iş tutmayın!”
Fakat Rusya henüz bir tek adım bile atmadı.
Çok açık, bölgede nüfuz kazanmak isteyen güçler “Kürt kartı”nı kullanıyorlar!
NE ZAMAN ÇEKİLECEĞİZ?
DEAŞ terörüne gelince; insanları diri diri ateşe verecek kadar barbar ve vahşi bir zulüm makinesi... Dahası, Ortadoğu sosyolojisinde bu tür örgütlerin kolayca bitirilemeyeceğini de herkes söylüyor.
Böyle bir tabloda DEAŞ ve PYD karşısında Türkiye, güvenliğinin sağlandığını söyleyerek ne zaman Suriye’den çekilebilir?!
Herhalde kısa sürede değil!
Er veya geç, bugün kontrol ettiğimiz 2 bin kilometrekare Suriye toprağını kimlere bırakarak çekileceğiz?! Rusya ve Esad belli de diğer bileşenler kimler olacak?!
Hayati soru budur.
Türkiye’nin Rusya karşısında tek başına kalmayıp, Batı ile denge kurması, NATO desteğine sahip olması zorunludur.
BARIŞIK TOPLUM OLMAK
Türkiye tek başına belirleyici olamadığı sorunlarda ittifak ve dengelerle etkili olmak zorundadır.
Bir de kendi içimizde barışık olmamız, demokrasi ve hukuk devleti kurumlarının güçlü olması zorunludur. Toplumsal barış bu kurumlara güvenilmesiyle sağlanabilir çünkü.
Böylesine karmaşık bir ortamda ülkeyi bir de sistem kutuplaşmasına sokmak yanlıştır, dünyada örneği yoktur.
Meclis’e sunulan başkanlık teklifi hakkında en saygın anayasa hukukçularımızdan Prof. Kemal Gözler’in şu linkteki yazısını hukuku siyasetten üstün tutan herkesin dikkatine sunuyorum: http://www.anayasa.gen.tr/elveda-anayasa-v2.htm
Paylaş