Din ve siyaset

TUNUS demokrasi yolunda İslam dünyası için ‘model ülke’ haline geliyor.

Haberin Devamı

Son olarak Tunus’ta İslamcı Nahda (Diriliş) Partisi din ve siyaseti birbirinden ayırma kararı aldı.

 

Partinin bilge ve âlim lideri Raşid Gannuşi’nin açıklaması şöyle:

 

“Bu, siyasetçiler için iyi olacak çünkü artık çıkarları için dini manipüle etmekle suçlanmayacaklar. Din için de iyi olacak çünkü artık din siyasetin rehinesi olmayacak.”

 

Gannuşi oy getireceği düşüncesiyle böyle konuşmuyor. Partisi Gannuşi’nin emriyle de bunu kabul etmiş değil. Geçen haftaki 10. kongresinde müzakerelerle kabul edildi bu ilke.

 

İslamcı Nahda Partisi’nin kongresine ‘laik’ oylarla seçilmiş olan Tunus Cumhurbaşkanı Beyi Seyd Essebsi’nin katılmış olması, bu kardeş ülkedeki siyasi olgunluğu ve uzlaşma kültürünü yansıtan güzel bir örnektir.

 

Haberin Devamı

DÜŞÜNÜR VE ÂLİM

 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le Mart 2012’de Tunus’a gittiğimizde Raşid Gannuşi ile tanışmış, kısa bir sohbet yapmıştım. Kelimenin tam manasıyla “muhterem” bir insan... Benim vicdanımda ‘dindar’ kavramı ne gibi pozitif değerler çağrıştırırsa Gannuşi’de onları gördüm diyebilirim. Mütevazı, olgun, güler yüzlüydü. Âlim derecesinde bilgiliydi.

 

Din ve siyaset

 

Partisi iktidara geldiği halde hiçbir makamı kabul etmedi; “Siyaseti yapacak çok arkadaşımız var, ben fikirlerle meşgulüm” demişti. Eserler yazmayı, eserlerinin Türkçe dahil çeşitli dillere çevrilmesini siyasi makamlardan önemli bulduğunu söylemişti.

 

DEMOKRASİ VE İSLAM

 

Gannuşi, partisi seçimlerde iktidarı kaybettiğinde New York Times’ta bir makale yazmıştı. “Tunus’taki mücadele İslamcılarla seküler çevreler arasında değil, demokrasi ile despotizm arasındadır” diyerek çatışmacı değil, demokratik bir pozisyon alıyordu. Seçimleri laik “Tunus’un Sesi” partisinin kazanmasını “demokrasinin başarısı” olarak niteliyordu! (19 Kasım 2014)

 

Haberin Devamı

İşte, diktatörlük devrilmiş, önce İslamcılar ardından laikler kansız ve kavgasız olarak iktidara gelmişti.

 

Gannuşi’nin şu sözleri, onun İslami düşüncesinin niteliğini de izah etmektedir:

 

“Modern bir devlet ideolojilerle, büyük sloganlarla ve siyasi kavgalarla değil, uygulanabilir programlarla işler...” (Haber Türk, 23 Mayıs)

 

Çağımızda İslamcıların görmesi gereken en önemli realite budur! Bu gerçek görülemediği içindir ki İslam adına kurulan rejimler hiçbir alanda başarılı olamadı, baskıcı rejimler olarak kaldı.

 

DİNİN ÖZGÜRLEŞMESİ

 

Tarihçi Şükrü Hanioğlu’nun belirttiği gibi, Arap Baharı’ndan gerçek bir başarıyla çıkan tek ülkenin Tunus olması, “tarihi birikiminden” değil, İslamcılarla laiklerin olgun davranarak uzlaşmayı başarmalarından kaynaklanıyor. Zira Tunus’ta 2010 yılına kadar çok katı, boğucu bir seküler diktatörlük vardı.

 

Haberin Devamı

Arap Baharı’ndan sonra laikler o rejimi özlemedi, İslamcılar da “bize şunları yapmıştınız” diye rövanşizm peşine düşmedi. İki kesim de sağduyulu ve uzlaşmacı davrandı.

 

Bunda Gannuşi’nin tam bir din ve vicdan özgürlüğü istemesi fakat siyaseti din-laiklik çelişkisine oturtmaktan da dikkatle sakınması büyük rol oynadı. Aksi halde yine kendisinin söylediği gibi “din siyasetin rehinesi” olarak kalabilir, hem gerilim artar hem siyasallaşan dinin manevi içeriği boşalabilirdi.

 

Gannuşi, dini siyasetten özgürleştirerek çağımız Müslümanlarına çok iyi bir örnek sunuyor.

 

Bizde “demokrasi birikimi” Tunus’la mukayese edilemeyecek kadar mevcut olduğu halde, bu uzlaşmayı, bu siyasi olgunluğu niye başaramıyoruz? Hiçbir siyasi disipline hapsolmadan üzerinde serbest düşünceyle araştırmamız, tartışmamız gereken ciddi bir sorunumuzdur bu.

Yazarın Tüm Yazıları