TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 Pazar gecesi, Meclis’ten çıkarken bazı arkadaşlarını arabasına alarak Çankaya Köşkü’ne geliyor: İsmet ve Kâzım (Özalp) Paşalarla, başbakanlıktan yeni istifa etmiş olan Fethi Okyar Bey...
Haberin Devamı
Güvendiği milletvekillerinden Kemalettin Sami ve Halit Paşalarla Fuat ve Ruşen Eşref Beyler de davetliler. Yukarıda gördüğünüz masanın etrafında gece yarısı yemeğe oturuyorlar. Tabii o zaman bu kadar konforlu değildi ama salon, şömine, masa, sandalyeler ve halı aynıdır. Gazi orada açıklıyor:
“Yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz!”
Gazi, 29 Ekim Pazartesi günü yapılacak parti ve meclis toplantılarında herkesin nasıl hareket edeceğini planladıktan sonra İsmet Paşa’yla üst kattaki çalışma odasına çıkıyor, cumhuriyeti ilan etmek için yapılacak anayasa değişikliği önergesini yazdırıyor.
Yine Gazi’nin öncülüğünde hazırlanan 1921 Anayasası uzun müzakerelerle oluşturulmuştu. Şimdi neden böyle ani ve süratli hareket ediyordu?
Devrimci mi, liberal mi?
Saltanat 1 Kasım 1922’de Meclis’te ittifakla kaldırılmıştı. Saltanat isteyen yoktu. TBMM Reisi Mustafa Kemal ilk defa 22 Eylül 1923’te yaptığı açıklamada yeni anayasa çalışmalarının başladığını, Türkiye’nin “demokratik bir cumhuriyet olacağını ve bu cumhuriyetin hiçbir surette Batı cumhuriyetleri esaslarından farklı olmayacağını” belirttiğinde kimse bunu yadırgamamıştı.
Dönemin Vatan, Tanin, Tevhid-i Efkâr, İleri gibi gazetelerinde çıkan haberlere göre Meclis’te “iki eğilim” vardı:
* Reisicumhura geniş yetkiler verilmesini ve devlet başkanının aynı zamanda Meclis başkanlığı görevini sürdürmesini de savunanlar; Gazi ve Meclis çoğunluğu bu görüştedir.
* Reisicumhurun yetkilerinin sınırlı olmasını ve parti liderliğini bırakmasını savunanlar... Muhalifler bu görüştedir.
İki eğilimin de elbette tek reisicumhur adayı Gazi’dir.
Planlı kriz
Basında ‘nasıl bir cumhuriyet’ tartışmaları sürerken, 25 Ekim’de Meclis’te kritik bir gelişme oldu: Meclis İkinci Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı için CHP’nin Meclis Grubu’nda yapılan oylamayı Ga-zi’nin adayları kaybetti, muhalif Rauf (Orbay) ve Sabit (Sağıroğlu) Beyler seçildi!
Cumhuriyet’ten önceki ‘Meclis hükümeti sistemi’nde başbakanı ve bakanları Meclis seçerdi.
Muhalefet böyle güçlenmeye devam ederse muhalif bir başbakanı da seçebilirdi! Anayasa yapımı gündeme geldiğinde yetkisiz cumhurbaşkanı düşüncesi de Meclis’te ortaya çıkabilirdi!..
Gazi derhal kurmay dehasıyla bir kriz planladı: 26 Ekim’de Başvekil Fethi Bey’in ve bakanların istifalarını aldı. Meclis’te başbakan ve bakan seçilebilecek isimler Gazi’nin talimatıyla bu görevleri kabul etmediler, hükümet kurulamadı.
Başbakanı ve bakanları teker teker Meclis’in seçtiği sistemde istikrarlı hükümet kurulamayacağını bu şekilde gösteren Gazi, 28 Ekim akşamı, Çankaya’da yukarıda anlattığım toplantıyı yaptı. 29 Ekim Pazartesi sabahı, plana uygun olarak, hükümet krizine çözüm bulması için Meclis’e davet edildi. Çözüm, cumhuriyetin ilan edilmesi, başbakanı reisicumhurun atamasıydı. Bu şekilde ‘Meclis hükümeti sistemi’nden modern ‘kabine sistemi’ne geçilecekti.
Gazi’nin yetkileri!
Gazi’nin önergesinde, reisicumhur gerek gördüğünde Meclis’e başkanlık edecekti. Parti liderliğini bırakması gerekmeyecekti.
Önerge aynı gün parti grubunda kabul edildi. Sonra Anayasa Komisyonu’nda bir saat görüşüldü, metin yeniden yazıldı. O kadar süratli hareket edildi ki, 15 üyeli Anayasa Komisyonu dört eksikle toplanmıştı. Komisyon’da cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlanması yönünde görüş bildirenler olmuş fakat bu görüşler Meclis’e yansımamıştır.
Cumhuriyetin ilanı ve reisicumhur seçimi 158 milletvekilinin ittifakıyla oldu. Halbuki milletvekili sayısı 260 civarındaydı. Lord Kinross 100 kadar milletvekilinin cumhuriyetin ilanına katılmadığını yazar. Doğrusu, cumhuriyetin gündeme geleceğinden haberleri olmadığı için Meclis’te yoklardı. Bunların çoğu liberal cumhuriyet yanlısıydı.
Gazi’nin bu kurmayca planlamasıyla “devrimci cumhuriyet” kuruldu, “liberal cumhuriyet” yanlıları dışlandı. Pazartesi bu konuya devam edeceğim.